Merhaba ben Miranda. Normal bir insanım. Doğrusu insandım. Taki o güne kadar.
1 HAFTA ÖNCE;
Yeni bir eve taşındık. Yine. Neden hep taşınıyoruz anlamıyorum. Ama annem bunun sonuncusu olduğunu söylüyor. Annemde garip bir hal var. Her akşam günlük yaz diye tepemde bitiyor. Ben bebekken o yazıyormuş. Nedenini sorduğumda "Böyle olması gerekiyordu" diyor. Ya da her akşam gelip bana benim, daha doğrusu bizim çok özel olduğumuzu söylüyor. Neden olduğunu çok merak ediyorum. Aslında normal bir insanım, ama herhalde ilkokula 3 yaşımda başladığım için.Aama bilmiyorum annem bu aralar daha farklı davranıyor. Yani yeni taşındığımız evede bile bir gariplik var, hatta evi satanda bile. Bu ev eski taşındıklarımızdan çok daha farklı eski evler sade ve normal durumdaki bir ailenin alabileceği türdendi. Ama bu ev aşırı derecede şaşalı. Ama ev sahibi evden kurtulmak istiyor gibi bir hali var.
Evin fiyatı çok ucuz hatta bir apartman değerinde. Hangi insan böyle bir evi bu kadar ucuza satar ki. Çok saçma cidden. Birazcık evi tanıtayım; ev teras dahil, çatı katı ve bodrum hariç 6 katlı, ön ve arka bahçesi koskocaman. Ön bahçesinde kocaman bir havuz, havuzun yanında iki tane şemsiye, iki tane şezlonk ve şezlonkların ortasında bir adet sehpa. Havuzun diğer tarafında havluların, havuz terliklerinin, bonelerin, birkaç adet boş askıların, havuzun üstünü kapatmak için olan bir düğme ve yiyecek, içecek gişesinin bulunduğu yer var. Arka bahçede ise orta boyda bir şelale, şelalenin hemen yanında ise orta boy bir masa, masanın başuçlarında iki adet sandalye vardı. Nedense herşey iki kişilik, herhalde burada eskiden bir çift yaşıyormuş. Bahçenin diğer ucunda mor bir salıncak (şu büyük salıncaklar var ya büyükler için. İyi okumalar böldüğüm için üzgünüm ve multimedia). Ve salıncağın biraz ilerisinde küçük bir kulübe. Ve kulübenin biraz yanın bir elma ağacı, elma ağacının tepesinde de çok şirin bir ağaç ev. Ağaç ev çok tatlı.
YAZARIN ANALTIMINDAN:
Ağaç evi çok beğenen Miranda ağaç eve tırmanmaya karar verir. Tam ağaca tırmanacakken annesinin sesini duyar.(Annesinin adı Enn)
ENN'İN ANLATIMINDAN:
Miranda'yı orada görünce yüreğim ağzıma geliyorldu. Hemen o tarafa doğru koştum ve elimden geldiğince yüksek bir sesle Miranda'ya bağırdım: -Miranda!! sesşm çok yüksek ve sinirli çıkmıştı. Hemen in oradan! Bir daha da hiçbir yere benden izinsiz gitmiyorsun. Şimdi gel buraya. swsim çok sinirli çıkmıştı kalbini kırmış olabilirdim. O yüzden yüzüm düştü ama bu onun iyiliği içindiç daha doğrusu bu konu beni çok yakından ilgilendiriyordu. Çünkü Miranda'nın yaptığı en ufak bir hatada benim canım onlar tarafından alınabilirdi ve bu yüzden Miranda kahrolurdu.
MİRANDA'NIN ANLATIMINDAN:Tam ağaç eve üç basmak kala annemin çok yüksek ve sinirli çıkan sesini duydum. Oraya gelmemi ve hiçibirşeye ondan izinsiz dokunmamamı istiyordu. O kadar öfkeli çıkmıştı ki sesi kalbim kırılmıştı açıkçası. Ama annem durduk yere bana kızmazdı ki. Demek ki o ağaç evde çok önemli bir şey vardı tam aşağı inecekken yukarıdan gelen bir sesle irkildi. Sanki birşey hayır hayır biri hareket ediyordu, ben bunları düşünürken bir ses daha duydum birisi konuşuyordu, ama annem değildi ses bir erkeğe aitti ve ağaç evden geliyordu. Önce anneme geleceğimi söyledim sonra da sesleri dinlemeye başladım, o kadar dikkatli dinliyordum ki başka hiçbir sesi duymuyordum, hatta nefes bile almıyordu. Sonra çok tanıdık bir ses geldi. Bu, bu annemin sesiydi. O erkek her kimse annemle konuşuyordu. Işınlanma keşfesildi de benim mi haberim yok?! Annem daha demin arkamdaydı. Yoksa bu annemin klonu muydu? İyice kafayı yedim.
-Aferin Enn. Onu tam zamanında buraya getirdin. Ama bakalım onu bizden uzak tutabilecek misin?! Yoksa ne olcağını sen gayet iyi biliyorsun.
-Evet. Ama uzak tutarsam sözünü yerine getireceksin. Tamam mı! son cümlesi kesinlikle bir soru değildi.
-Hiç şüphen olmasın. Doğum günü 0ne sadece 2 gün kaldı. Tamtamına 2 gün sonra saniyesi saniyesine salisesi salisesine orada o zamna kadar sizi bekleyeceğim, bekleyeceğiz. Değil mi John? John mu? Gözümden bir yaş aktığını hissetmiştim. Çünkü John benim babam.
Ben babamın öldüğünü duyduğum zaman hayata küsmüştüm. O olaydan sonra artık beş yaşında bir çocuk değil, kırk yaşında bir yetişkin olmuştum. Gerekmedikçe konuşmaz, dışarı oynamaya çıkmayı sevmeyen, hiçbir şekilde oyuncak sevmeyen, hep ders çalışan, arkadaş çevresi sıfır ve hep gizemli bir kız olmuştum. Ama şimdi, şimdi babamı buldum. O oradaydı, üç basamak daha çıkınca ona kavuşacaktım. İlk basamağa elimi koydum. Hiçbir şey olmadı. Sonbasamağa elimi koyduğum gibi elimi elektrik çarptı. Elektriğin çarpmasıyla beraber vücudumu boşlukta hissettim. Düşüyordum. Hemen sonra gözüm kapanmaya başladı bayılmıştım.
...
Hala düştüğümü hissedebiliyordum. Yavaşça gözlerimi araladım. Ama ağaç ev yerine karanlık bir yerdeydim. Ama önümden gri renkli bişey, biri geçiyordu. Ama ışık hızında. Çook hızlı. Sonra gözümü kırptım. Açtığım zaman karşımda (gözlerim hala bulanık görüyor) birisi vardı. Dişlerinin çok sivri olduğunu fark ettim. Gözleri de kırmızıydı. Yavaş bir şekilde dişleri küçüldü, gözleri yeşile döndü. Çok yakışıklıydı. Sarı saçları, kahverengi gözleri, üstünde gördüğüm kadarıyla kolsuz yırtık üstünde siyah yazılarla VMPR yazan gri bir üst, altında da siyah bir pantalon. Kesinlikle çok tatlı. Ama niyeyse hoşuma gitmedi. Bana çok soğuk geldi. Sonra tanıdık bir ses geldi. Sanırım konuşan o yakışıklıydı.
-Son iki gün Miranda, son iki gün. diyordu. Bu sesi nereden tanıyordum ben. Sabretmelisin dedi. Ve bana elindeki gümüş el aynasını bana gösterdi. Aynadaki kişiyi nerede görsem tanırım. Bu babamdı. Tekrar gözümü kırpmamala önümde beyaz önlüklü birini gördüm. Gözlerim hala bulanık gördüğü için kim olduğunu anlayamamıştım. Sonra hayatımda hiç duymadığım bir ses Kendine Geliyor dedi. Sonra annemin bir oh çektiğini duydum. Gözlerimi açtığımda kendimi tam istediğim gibi bir yerde buldum. Annem beyaz önlüklüye teşekkür etti ve onunla beraber aşağı indi. Sonra geri geldi ve;
-İyi misin?
-O kimdi?
-Doktor.
-Burası neresi?
-Senin odan kızım.
Bu oda tam istediğim gibi. Yattığım yatak. Krem rengi. Üstündeki çarşaf bordo, yorganın deseni kırmızı bir duvardan akan koyu renkli nir kan, yastık bordo renkti üzerinde ise I AM A VAMPİR yazıyordu sihay harflerle. Dolabım bordo renkti ve parlaktı, bir yane de aynası vardı. Sürgülü kapaklıydı. Yatağımın önünde LCD ekran televizyon ve yatağımın yanınada da krem rengi bir masa, masanın yanında da bordo kulplu krem rengi bir kütüphane vardı. Masanın üzerin de beyaz renkli bordo kılıflı iPAD'ım, bordo kapaklı siyah laptopum, bordo siyah maus, bordo kulaklık, bordo kılıflı beyaz iPHONE'm vardı. Televizyonun yanında da bordo ayaklı krem rengi L koltuk. L koltuğun önünde cam bir sehpa vardı. Harika bir oda, tam hayallerimdeki. Bordo ve kremin muhteşem bireleşimi, tam bir genç odası. Sonra kapıya doğru ilerlediğimde, odadan çıkmak için olan kapının hemen önünde bir kapı daha. Kapıyı açtığımda gördüğüm manzarayla şok oldum. Burası harika bir banyoydu. Büyük ve geniş. Banyoda bir küvet, küveti kapatmak için bir kabin. Kabinin hemenn yanında altı adet raf vardı. Raflarda ise ; çilekli, böğürtlenli, orman meyveli, elmalı, karpuzlu, kavunlu şampuanlar, aynı çeşit duş jelleri, vücut bakım kremleri, yüz maskeleri, lifler ve yağlar. Hiç bu kadar güzel bir odam olmamıştı. Burası harikaydı. Asıl merak ettiğim;neden bu kadar güzel nir evi bu kadar ucuza sattıklarıydı. Ama ben şu anda keyfimi bozmak istemiyordum.
Evi dolaşmak istiyordum. Öncelikle en alt kattaki salon, mutfak, banyolar, giyinme odaları zaten onlar hemen yatak odalarının karşısındaydı, içleri; ayakkabı odası, çanta odası, üst odası, alt odası, gözlük, şapka, takı ve iç çamışırlar olarak bölümlere ayrılmıştı ve iki tane giyinme odası vardı biri benim odamın karşısında, diğeri annemin odasının karşısında. Oturma odası, kütüphane, bilgisayar odası, makyaj odası ...
Son olarak geriye bir oda kalıyordu ve o en üst katta koridorun sonundaydı. İ,eriden sesler geliyordu, korkmaya başlamıştım, sonra aklıma annemin hiçbir yere benden izinsiz girme dediği aklıma geldi. Annem böyle birşey söylediyse bir nedeni vardır dedi içimdeki ses, sonra sen artık büyüdün ve kendi kararını kendin verebilirsin dedi diğeri. Girmekten vazgeçdiğimde artık çok geçti, annem beni görmüştü ve bana oradan çekil der gibi bakıyordu. Hemen annemin yanına gittim ve masum masum baktım, annem biraz yumuşamıştı. Annemi çok seviyordum, o benim hayatımda tek sevdiğim kişiydi. Çünkü başka arkadaşım yoktu. Doğum günümü sadece annemle kutlardık. Onsekiz yaşıma girmeme çok az kalmıştı. Tam bir gün, bir gün sonra artık çocuk olmayacaktım. Büyümüş olacaktım.
1 GÜN SONRA:
Sonunda doğum günüm. Bu gün, gece onsekiz yaşıma gireceğim. Hemen gidip dolabımın önüne dikildim, ilk defa açacaktım kapağını. Çünkü dün hep pijamalarımla durmuştum. Ama bugün doğum günü kızıydım, o yüzden güzel birşeyler giyinmeliydim. Giyinme odasına gidip seçtiklerimi giydim. Bordo renkli yırtık şort, üstüne askılı siyah bir t-shirt giyindim. Sıradan giyinmiştim ama olsun en sevdiğim renkti bunlar. Hem daha parti başlamamıştı ki. Parti için farklı birşey düşünüyordum. Aşağı indin annem kahvaltıyı hazırlamıştı ama kendisi yoktu. Yine sesler duyuyordum.
-Unutma bu gece saat tam 12:00'da. Ne bir dakika erken ne bir saniye geç.
-Tamam.
-Ama o zamana kadar bizi görmeyecek.
-Hııhıı.
Tam o sırada benim içeri girmemle herkes bana döndü.
-Bitti, kız artık bizim ve sende bizimle geliyorsun.
-Anne ne oluyor burada.
-Kızım şimdi sakin ol tamam mı?
-Ne oluyor dedim?
-Şimdi, bu gece bu kişi yani Jack seni ve beni alacak ve ikimizi ayrı yerlere kapatacak. Ama iki sene sonra yine bırakacak, tamam mı? bunları söylerken ikidebir yutkunuyor ve sesi titrek çıkıyordu. Belli ki korkuyordu. O sırada aşırı derecede sinirlenmiştim.
-Sen ne yaptığını sanıyorsun söylesene . Hangi hakla annemle beni ayırırsın. Bu hakkı sana kim verdi.
-Birinin bana hak vermesi mi lazım! İnsanlar bana hak vermez, ben insanlara hak veririm, tat-lım!
-Benimle düzgün konuş. dedim, derdemezde sırtına çıkıp saçlarını çekiştirmeye başladım.
Beni sırtından atmaya çalışıyordu, ama işe yaramıyordu. Ona kene gibi yapışmıştım.
-İn sırtımdan.
-Bana emşr veremezsin. Kolumdan tuttu ve çekti. Şu anda onu kucağında duruyordum. Sonra kafama dank etti. Bu benim rüyamdaki çocuktu. Tabi yaaa. Annemle konuştuğunu duyduğumda oydu. Beni hızlıca yere bıraktu.
-Bana aşık mı oldun? Yüzüm kızarmıştı, sımsıcak olmuştum. Çok kısık bir sesle 'ona benziyor' dedi ama ben duydum.
-N,ne a, a, alaka? Sesim titriyordu fena halde.
-Gününü annenle geçirsen iyi olur. Çünkü iki sene boyunca onu göremeyeceksin. Aynı zamanda sakin ol, sakın kıpırdama. Ne yapacağını anlamıştım. Bana yaklaşmaya başlamıştı, o yaklaştıkça kızarıyordum. Sonunda geldi ve omuzlarımdan tuttu. Ve ağzını enseme götürdü ve acı bir ısırık attı.
-Artık o da bizden. dedi. Benden bahsediyordu. Kimdim ben? Kime benziyordum?
...
Geceye çok az kalmıştı. Tam gece yarısı onsekiz yaşımı doldurmuş olacaktım. Gelip beni alacaktı. Bana ne yapacaktı bilmiyordum. Annemden ayrılacaktım. Sonra kafa dank etti. Ben kimdim?
-Anne ben kimim?
-Bu soruların cevabını zamanla alacaksın.
-Anne saat 11:59:45.
-Şimdi onlar gelecek. Sakin olacaksın tamam mı? Sana kötü birşey yapmayacak. Ama beni aynanın içine hapsedecek.
-Baba gibi mi?
-Hıhı.
Oda da lacivert bir geçeit belirmeye başlamıştı. Yavaşça geçitte siyah, gri ve mavi renkleri dönmeye başladı. İçinden adını Jack olarak bildiğim çocuk ve dün yine yanında olan üç çocuk çıktı. Eliyle gel işareti yaptı, ama bana değil. Ya da anneme de değil. Gwçit daha kapanmamıştı. İçinden çok tatlı bir kız, ardından tipi bana soğuk gelen iki kız daha çıktı. Biraz daha anneme yaklaşıp;
-Kim bunlar?
-Evin sahipleri.
Son gelen kızın elinde bir el aynası vardı. Bu ayna babamı hapsettikleri aynaydı.
-Kate buraya gel ve şu kızı getir.
-Tamam Jack.
Benim yanıma geldi ve "Hadi gel." dedi. Fazla zorluk çıkarmadan yanına gittim. Bana "Aferin cici kız"dedi Kate adındaki kız.
- Bırak beni. dedim sinirli bir ses tonuyla, kısık sesle söylemiştim aslında ama duyduğu belli oluyordu. Yüzü beş karıştı.
-Sen Elly (Eli) hemen yanıma gel ve aynayı bana ver.
-Hemen.
Adını Elly olarak öğrendiğim kız Jack'e doğru koştu. Bakışları çok tatlı ve masumdu, benim gibi.
-Al Jack.
-Evet Enn gel bakalım.
-Annemi rahat bırak. Rahat bırak.
Kate;
-O çenieni kapatırsan iyi edersin.
-Sanane be. Anne , anne, anne mi rahat bırak dokunma ona, rahat bırak onu. Dokunma, ne olur dokunma, nolur dokunma, lütfen? son cümlem çok ağlamaklı çıkmıştı, kısılmıştı sesim.
Jack'in birşey söylemesiyle ayna da onların geldiği gibi bir geçit olmuştu. Sonra annem yavaşça silindi. O da ağlıyordu, ama bana belli etmek istemiyordu.
-Anneeeeeeeee, anne. sonuncusu çok kısık çıkmıştı. Gözlerimin farklı bir renk aldığını hissedebiliyordum, dişlerim acıyordu. Ama umrumda bile değildi. Öncelikle elimi tutan Kate'den kurtuldum, sonra da Jack'e doğru yürüdüm. O sadece bana endişeli bir şekilde bakıyordu. Sonra da arkasını döndü ve arkadaşlarına baktı. Sonra 'Hayır, daha çok erken ' diye fısıldadı. Nasıl olduysa çok kısık sesleri bile duyuyordum.
-Annemi derhal o aynada çıkar, hemeeeen. son söylediğimin üstünde çok durmuştum
-Sen bana emir veremezsin.
-Sana çıkar dedim.
-Hemen gideceğiz yoksa anneni bir daha göremezsin, dedi.
-Ben gelmiyorum, zıkkımın dibine kadar yolun var.
-Hayır geliyorsun. dedi ve sırıttı. Bu sırıtışı hiç sevmemiştim. Hoşuma gitmeyecek birşey yapacaktı kesin. Birden bire gözümün önünden bir gölge arkama geçmişti. Arkama baktığımda bu Jack'di. Haka sırıtıyordu. Birden bire bacaklarımda ve belimde bir el hisettim ve beni yavaş yavaş kaldırıyordu, korkudan orada bulduğum ilk şeye tutundum. O şeyde Jack'in boynu.
-Hemen bırak beni yere.
Birden bire bir geçit açıldı ve içine zıpladık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAMPİR KIZ MİRANDA
Про вампировMERHABA ARKADAŞLAR; ÖNCELİKLE BU BENİM İLK HİKAYEM. ONUN İÇİN KÖTÜ OLURSA ANLAYIŞ GÖSTERİN, LÜTFEN! SİZİ HAYAL KIRIKLIĞINA UĞRATMAK İSTEMİYORUM. BİRDE SİZDEN UFAK BİR RİCAM OLACAK. BU BENİM AYNI ZAMANDA İLK HESABIM, ONUN İÇİN HİÇ TAKİPÇİM YOK. BEN...