Okul çantamı fazlasıyla uzun olan mutfak tezgahı üzerine bıraktım ve buzdolabıne ilerleyip, bakışlarımı Bay Tomlinson ile zorlukla çekildiğim birkaç fotoğraf üzerinde gezdirmeye başladım. Kendisi oldukça ünlü bir iş adamı olduğu için ona Bay Tomlinson şeklinde seslenmemi istiyordu ve bugüne kadar nedenini sorgulamamıştım, hakkım olduğunu asla düşünmüyordum.
"Harold!" Sert sesi salonda yankılandığında, elimde tuttuğum cam şişeyi daha sıkı kavradım ve topuklarım üzerinden arkamı döndüm. Otoriterdi. Bunu, şirkette herkese emirler yağdırmasından dolayı alışkanlık haline getirdiğini düşünüyordum. Ama elbette bunu da sorgulamamıştım.
"Efendim?" sert bakışları biraz olsun yumuşadığında yüz hatları gevşemişti, kısa bir süre mutfak tezgahına bıraktığım çantama baktıktan sonra iç çekerek takımelbisesi içinde müthiş bir karizmayla bana doğru ilerledi. Yaklaşık beş senedir bu evdeydim ancak hiçbir zaman Bay Tomlinson'un bu kadar yakışıklı olduğunu düşünmemiştim, o fazlasıyla çekiciydi.
"Bu çantayı buraya koymaman gerektiğini biliyor olman lazımdı." dediğinde siyah sırt çantamı tek parmağına takıp yere attı. Çıkan sesi işittiğim an titrek bir nefesi içine çektim, böyle olduğu anlarda ondan korkuyordum.
"Özür dilerim, çok ağırdı ve, ve oraya koydum." kekelemekle karışık bir şekilde mırıldandığımda tekrar iç geçirip yumuşak görünümdeki perçemini baş parmağıyla düzeltti. Genelde ev içinde kemikli bir gözlüğü daha kullanıyordu, ancak bunun onu çocuksu gösterdiğini birkaç kez söylemişti.
"Sakin ol, bebeğim. Babacık sana bir şey yapmayacak." Ellerini kumaş pantolonunun cebine soktuğunda, alt dudağımı dişleyip başımı salladım. Bu, "babacık" tabirini çoğu kez kullanıyordu ama bunu da sorgulamamıştım. Kesinlikle cahildim, belki de biraz umursamaz. Başka açıklaması yoktu.
"Pekala, efendim." ona itaat ediyor gibi oluşumun hoşuna gittiğini biliyordum. Onu fazlasıyla gözlemlemiştim, çoğu şeyin farkındalığındaydım. Ki genel olarak gözlemlediklerime bakılırsa, Bay Tomlinson en iyisiydi.
"Şimdi odana çıkabilirsin." kafamı salladım ve omzum üstünden dolaba bakıp cam şişeyi dolap aralığına bırakarak kapağı kapattım. Birkaç adımla tezhan önüne ilerledikten sonra çantamı almak için eğildim. Kirpik üstünden Bay Tomlinson'a baktığımda kesik bir nefesi içine çekmişti ve ben yüzüme hafif bir sırıtışı yerleştirerek çantamı tek omzuma alıp, mutfaktan çıktım. Saçlarım arasında düzensizce bağlanmış bandanamı çözerek merdivenlerden çıktığımda, Bay Malik'i görmek beni şaşırtmıştı.
"Ah, merhaba Harry." Bay Malik pahalı saatine bakıp, ardından tekrar bana baktığında boğazımı temizlettim. Tomlinson şirketi adı altında, dört kişi tarafından yönetiliyordu ve bir diğer yönetici Bay Malik'ti. Bildiğim kadarıyla dördü de öncedem bu yana yakın arkadaşlardı.
"Merhaba, Bay Malik." kendimde gülümsemeye başladığımda Bay Tomlinson'un yoğun parfüm kokusu burnuma dolmuştu. Ona Bay Malik'in omzu üstünden bakarken sert ifadesine rağmen gülümseyişimi genişlettim, bu sefer yüz hatlarını gevşetmeden odamı başıyla işaret etti. Dediğini yapıp uzun mesafeli adımlarla odama girdim ve ağır çantamı omzundan direkt olarak kapı kenarına bıraktım. Oda içindeki banyoya ilerleyip kapıyı kapattım ve küvete yönelip suyu açtım, suyun ısımasını beklerken gömleğim ile siyah kotumu üzerimden sıyırmıştım.
"Harry?" Bay Tomlinson aniden kapımı çaldığında paniklemiştim -çünkü sadece siyah kilodumla duruyordum ve bilirsiniz, fazlasıyla çekingendim. Daha on beşini yeni doldurmuş birinden büyük bir edepsizlik beklemek anlamsız olurdu zaten.
"Uh, duşa gireceğim Bay Tomlison. Üzerimde bir şey yok ve, um, utanıyorum." Kapının ardından onaylayıcı mırıltısını işittiğimde derin bir nefesle üzerimdeki son kumaş parçasını yere bırakıp küvet içine yerleştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
daddy's fingers.
Fanfiction"Babacığının parmaklarını tatmaya hazır mısın, bebeğim?" Teşekkürler, @imblackaddicted.