Bedenimdeki yorgunluğumu belli eden sızıyı algılarken, saatin neredeyse gece yarısına geliyor oluşunu göz ardı ederek banyoya girdim ve küveti sıcak suyla doldurmaya başladım. Birkaç arkadaşımla biraz vakit geçirmiştim, ancak erken gelmeme rağmen Bay Tomlinson beni zorla karaoke bara götürmüştü. Üstelik yanında arkadaşları olduğu için tüm gece rahatsızca zoraki bir gülümsemeyi takınmıştım.
Üzerimdeki kıyafetleri kirli sepetinin içine bıraktım ve vücudumdan yükselen iğrenç sigara kokusunu bir an önce yok etmek adına küvetin içine oturdum. Başımdan aşağı ağır ağır akan sıcak suyun etkisiyle gevşerken, saçımı hızla yıkadım ve vücudumun kokusu gitmesi için lifi iyice vücuduma sürttürdükten sonra, suyu kapattım. Mavi bornozuma sıkıca sarılıp, aralıklı banyo kapısından odama adımladım.
"Harry? Iyi misin?" Yatağımın kenarına geldiğimde adımlarımı duraksatmıştım ki, bornozla oluşum adına telaş yapamadan kapıyı aralamıştı. Tüm ihtişamıyla bana bakarken, önce dudakları aralandı, ardından kesik bir nefesi içine çekti.
"Sikeyim." Bakışlarını sabitlediği yere baktığımda, bornoz ipinin gevşekliğiyle kasık hizam açılmıştı. Telaşla bornoz ipini kavrayıp onu sıklaştırmaya çalıştım. Yaşıtlarıma göre biraz daha uzundum ve vücudum gelişmişti, ama benim vücudum yüzünden bu şekilde hissediyor oluşu, kendimi güzel bulmamı sağlıyordu.
"Harry..aşağıda ol." kesik bir tonda mırıldandığında başımı olumlu anlamda salladım ve kirpik üstünden odadan çıkışıni izledim. Kapıyı kapattığında ağır adımlarımı dolabıma yönelttim ve direkt olarak dolap kapağını açıp bakışlarımı raflar üzerinde gezdirdim. Görüş açıma hafif dar şort ve bol tişörtten oluşan pijama takımım girdiğinde, onları kavradım ve yatağım üzerine bıraktım. Ardından bornozumu omuzlarımdan sıyırarak onları giyinip, hafif nemli buklelerimin bir kısmını tek elimle sağa doğru yatırarak odadan çıktım. Pekala, özellikle bu takımımı seçmiş olabilirdim.
"Hangi filmi izlemek istersin? Grinin elli tonu?" üçlü koltuğun sağ kısmına oturduğumda, burnumdan uyuşuk bir şekilde güldüm. Öyle edepsiz bir filmi, kirli düşüncelere odaklanmamı sağlayan adamla birlikte izleyemezdim. Yani, düşüncem bu şekildeydi ancak Bay Tomlinson film için kararlı görünüyordu.
"Yaşım..bu filme göre biraz küçük değil mi?" burnumu kırıştırıp kısık bir tonda mırıldandığımda, bakışları yüz hizamı buldu. Aramızdaki yaş mevzusunu sevmediğimden özellikle kısık tonda konuşmuştum ama, duymuştu.
"Inan bana, yeterince büyük olmaman daha iyi. Yoksa hiçbir gece uyuyamazdın."
Yanaklarım hizasındaki bariz sıcaklığı algıladığımda herhangi bir şey demeden aralıklı dudaklarımı birbirine bastırıp yutkundum ve Bay Tomlinson'un yanıma oturuşunu izledim. Bakışlarımı onun yüz hizasında gezdirirken dizini işaret etti ve yüzüme yayılan sırıtışı alt dudağımı dişleyerek bastırıp başımı onun dizleri hizasına koydum, bacaklarımı koltukta boylu boyunca uzattığımda fazlasıyla huzurlu hissediyordum.
"Biliyor musun, seni yanıma ilk aldığımda, birgün aklımı başımdan alacağına emindim." alt dudağımı dişlerim arasından gevşekçe sıyırıp derin bir nefesi içime çektim. Henüz on yaşıma bastığımda buraya gelmiştim, üvey babamın bana kötü davranmasına dayanamamıştım ve evden kaçınca en kısa sürede evlatlık alınmıştım. Bay Tomlinson tarafından. O zamandan bu yana çok daha iyiydim, özellikle Bay Tomlinson sayesinde.
"Nasıl anladınız?" bakışlarım televizyon ekranında gezinirken, onun en kısa nefes alışını bile takip etmeye çalışıyordum. Bütün bunlar benim için fazlasıyla yeniydi. Bay Tomlinson bir hafta öncesine kadar, sadece beni evlatlık almış merhametli bir insandı. Ancak şimdi, garip hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
daddy's fingers.
Fanfiction"Babacığının parmaklarını tatmaya hazır mısın, bebeğim?" Teşekkürler, @imblackaddicted.