"Bırakın beni! Teyze! Neden böyle davranıyorsunuz? Çözün artık beni!" Her şeyden habersiz olan Lena, bir yandan deli gibi bağırıyor, bir yandan da yuvarlak ve metal bir çembere bağlandığı kelepçelerden kurtulmaya çalışıyordu.
Teyzesi, sanki bir suç işlemişi gibi ona tiksintiyle bakıyordu. Sadece o değil, herkes ona öyle bakıyordu. Khamaira ülkesindeki bütün ırklar bu rutubet yere toplanmıştı. Shrin'ler, Chasin'ler ve Lhadon'lar...
Annesi ve babası da Lhadon'lar Irkında kral ve kraliçe olarak yer alıyordu. Fakat onlar ölünce yerine teyzesi ve onun eşi geçmişti. Şuanda ise bu mağara gibi, korkunç ve karanlık bir yerde, ülkedeki herkes sadece bir kişiyi bekliyordu.
Chasin'lerin kralı Arus'un, tek oğlu. Giles.
~
Kafası deli gibi fikirler üretiyordu kızın, fakat hiçbir şey olanlarla uyuşmuyordu. Olanlar hakkında en ufak bir fikri bile yoktu. Bu da onun kafasını allak bullak etmeye yetmişti bile.
Son anda kendine yaklaşan iri yarı adamı fark ettiğinde hemen elini ısırdı. Karşılığında ise sert bir tokat yedi. Ardından upuzun, kalçasının altına gelen dalgalı saçları adamın eline dolandı. Çığlık atmamak için kendini zor tutuyordu. Dişlerini birbirine öyle bir geçirmişti ki bir an dişleri kırılacak zannetmişti.
Teyzesinin umrunda bile değildi. Teyzesini geçti, en yakın arkadaşları bile hiçbir şey yapmadan, ifadesizce duruyorlardı öylece. İçinde bir şeyler parçalandı kızın. Muhtemelen ruhuydu, bu.
Adam sonunda elini çektiğinde içinden derin bir nefes verdi. Fakat adamın elindeki kalan saçlarını görünce az kalsın ağlayacaktı.
"Ben... Ben size ne yaptım? Beni kızınız kadar seviyorken, sizin ne değiştirdi böyle?"
Sesinin titrememesi için çok çaba sarf etmişti. Herkesin önünde güçsüz görünmek istemiyordu. Güçsüz görünürse aciz olarak algılanacaktı.
"Sen bizim hiçbir şeyimiz değilsin, Lena! Kızımız Katherine birazdan geri dönecek. Senin sayende!" Teyzesi, sanki başka birine dönüşmüş gibi kulakları tırmalayan kahkahalar atıyordu. Sonra ciddileşerek, kocasına döndü.
"Wade, Giles hala gelmedi. Dönüşümün başlamasına az bir zaman kaldı. Şimdiye kadar gelmesi gerekiyordu."
"Evilarie, doğru söylüyor. Eğer gelmezse dönüşüm gerçekleşmez. Ülkedeki herkesin burada olması lazım!"
O sırada daha yeni fark ettiği Arus, ayağa kalkarak yanlarına yaklaştı ve konuşmaya başladı. "Katherine, sizin kızınız ise benim de karımdı. Ayrıca, Giles'in de annesi. Siz kızınıza ne kadar değer veriyorsanız, ben ve oğlum da en az o kadar değer veriyoruz. Giles, annesinin geri dönmesini elbette ki istiyor. Birazdan da burada olacaktır. Endişe etmeyin."
Bunlara hiçbir anlam veremiyordu.
Kızınız derken kimden bahsediyordu? Onların çocukları mı vardı ki? Ama teyzesi 'kızımız Katherine birazdan geri dönecek, senin sayende' demişti. Katherine de kimdi? Peki ya Arus'un karısı ve Giles'in annesi? Hiçbir şeye anlam yükleyemiyordu. Her şey birbirine girmişti. Kafasının içi karmakarışıktı."Giles de geldi! Dönüşüm birazdan başlayacaktır!"
Herkesin gözü genç kızdan ayrılmış, elleri ceplerinde ıslık öttürerek, rahat bir şekilde yanlarına gelen Giles'e odaklanmıştı. Genç kızların hayranlık nidaları kendini belli etmeye başlamıştı bile. Ama herkesin aksine Giles, çok rahattı.
Gözünü kısarak kızı süzdükten sonra, kızın teyzesine döndü. "Safkan, bu mu?" Teyzesi yine iğrenç bir kahkaha attı. "Ah, evet. Kurbanımız bu. Annene çok benziyor değil mi?"
Giles umursamazca tekrar gözlerini kıstı. "Annemi hiç görmedim, ya da hatırlamıyorum." Kadının buz mavisi cam gözleri, birden parladı.
"Göreceksin, Giles. Hatırlayacaksın da... Ve inan bana, onu çok seveceksin."
Kocası konuşmayı böldü. "Tamam, kesin sesinizi. Ayrıca Giles, dönüşümü sen yapacaksın."
Giles, ilk defa umursamaz davranmadan gözlerini Lena'ya dikerek sordu. "Neden ben yapıyormuşum?"
"Çünkü, annen seni çok seviyordu. Onu sen çağıracaksın. Eminim ki dönüşüm daha çabuk olacaktır."
Giles, dilini gergince dudaklarında gezdirdi. "Peki, nasıl yapacağım?"
"Biz sana yardım edeceğiz, merak etme. Senin, sadece bizim dediklerimizi yanlışsız yapman gerek."
Giles, kafasını olumlu anlamda salladı. "Pekala..."
İçi derin bir maske ve kocaman, sivri bir makas verdi Giles'e, adam. "Boynuyla göğsü arasındaki kısma, makasla büyük ve derin bir kesik açacaksın. Akacak olan kanı da, bu maskeye boşaltacaksın."
Duydukları karşısında dondu, Lena. Bunu yapamazlardı, değil mi? Teyzesi... Veya başka birileri. Bu kadar cani olamazdı. Hele ki Giles. Onların sınıfında olsa bile çok nadir gördüğü, çocuk. Hatta sınıflarında bir kızın hayatını kurtaran, çocuk. Böyle biri bunu yapamazdı, yapmamalıydı.
Sesler artık bu genç kızın kulağına uğultu halinde geliyordu. Her şey bulanıklaşmıştı. Başta da beyni olmak üzere. Lena, dili lal olmuş bir şekilde beklerken adam sözlerine devam ediyordu.
"Sonra da saçlarını omuz hizasında keseceksin ve bu kitapta yazanları okuyacaksın." Giles, anladığını belirtmek istercesine, ağır bir şekilde kafasını salladı.
"Hadi, dönüşüm başlasın! "
~
Önceliğimiz yorum. Yorum yapmayı unutmayın lütfen. Hikâyeyi 3 kişi yazıyoruz...
#DreamerAuthors
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON SAFKAN
أدب المراهقين18 yaşına bastığında, evrende kalan "Son Safkan" olduğunu öğrenen Lena, tek çareyi Giles ile birlikte kaçmakla bulmuştur. Lena ile Giles binbir türlü zorluk çekerek kötülerden kaçmayı, başarmaya çalışacaklardır. Fakat bir sorun vardır; Lena dönüşüm...