YOLCULUK

87 5 0
                                    

Tam bir hafta... süprizim açıklanalı tam bir hafta oldu.
Babam müjdeyi verince krebimi ağzıma tıkıştırıp direk odama koştum. Odam üst kattanolduğu için ve bende daracık merdivenlerde koştuğum için az daha düşüp kafamı yarıyodum. Neyseki son anda merdivenin korkuluğuna tutunabildim. Odama girer girmez kapıyı hızlıca çarpıp abimi aradım. Aaaa doğru ya ben söylemeyi unuttum. Benim G. Korede yaşayan bir abim var ama hiç benzemeyiz. Abimin adı Sarp. Sözde ben ondan daha küçüğümdür ama kendisi tam bir koca bebek.
"Alo, kimsiniz?"

"Öyle olsun abi! Sen ne biçim abisin ya! İnsan kardeşini rehberine kaydetmez mi? Hadi diyelim kaydetmedi... niye kaydetmesin ki? Kaydetmek zorunda!"

"Varya Masal iyiki Kore'ye gelmişim. Senin dırdırını çekmekten kurtulmuşum.

"HahahA! Güliyimde boşa gitmesin. Hem müjdemi isterim... yakın zamanda dırdırımı rahat rahat çekebileceksin."

"Niye? Hergün arayıp hiç kapanmayan çeneni bana mı dinletçen? Boşuna arama telefonu açmam."

Hafif kıkırdayıp lafıma devam ettim.

"Daha da iyisi sevgili ve çok saygılı ağbiciğim. Senin yanına Kore'ye geliyorum. Aaaa pardon yanlış söyledim. GELİYORUZZ!!"

Diyip kocaman bir kahkaha attım.

Sakın Masal. Duydun mu beni sakın! Gelmeyin istemiyorum ben sizi... bir dakika biz derken sen kimi kastediyorsun?"

"Tabikide kankalarımı! Ayrıca avcunu yalarsın haftaya geliyoruz."

"Hangi kankaların!? Şu çatlak ve seninle birlikte deliren kankaların mı?"

"Kesinlikle! Hadi ben kapattım. E artık haftaya görüşürüz."

"Bana bak baş belası öldürürüm seni! Ge-"

Abimin sözünü bitirmesine izin vermeden telefonu yüzüne kapattım. Kesin kuduruyordur şimdi. Gebersin pislik.
Hemen Doğa'yıda arıyım diyerekten Doğa'nın numarasını tuşladım.

"Alo... Masal... noldu?"

Sesi uykulu çıktığından yeni uyandığını anlamıştım. Yani bıraksalar 3'e, 4'e kadar bende uyurum ama nerde?

"Birşey söylicem ama sakin olmalısın... tamam mı?"

"Tamam."

"Babam bizi Kore'ye yolluyor!"

Birşeylerin yere düşme sesi ve hemen ardındanda çığlık sesi geldi.

"NEE!!!"

"EVVETTT!"

"Dostum böyle birşeyi niye yeni uyanmış birisine pat diye söylüyosun!!? Senin yüzünden yerle öpüştüm!"

"Oh iyi olmuş. Sen uyu saat 4'e kadar sonrada bizi azarla. Yok öyle Doğa hanımmm..."

"Üfff iyi be! Neyse ne zaman gidiyoruz sen onu söyle."

"Haftaya. Doğum günümde. Yalnız uçağa yetişmek için saat sabahın 3'ünde havaalanında olmamız lazım. Ha birde Yaprak'ta geliyor ve üçümüz çalışıp ev tutucakmışız."

"Ya Masal biz burda Kore'ye gidiyoruz, senin dert ettiğine bak. Yolluyolarya sen ona şükret."

"Doğru söyledin Doğa'da... ben şimdi üşeniyorum. Yaprak'a da sen haber verir misin?"

"Tamam canım."

"Öptüm hoşçakal."

Diyip telefonu kapattım.

İşte bütün bir haftam böyle geçti. Bugün doğum günüm. Saat sabahın ikisi ve ben bütün bir hafta koreli taşların hayalini kurmaktan valizimi toplayamamıştım. Bu nedenle bütün bir gün uyudum. Şu anda kalkmış valiz topluyorum.

Valizimin kapağını hızlıca açtım. Ardından valizi dolabımın önüne çektim ve dolabında kapağını açtım. Bütün giysilerimi vesayremi koyup valizi kapattım. Bu giysi valiziydi. Sırada ayakkabı ve cap valizi var.
Hızlı adımlarla diğer valizide dolabımın önüne getirdim. Caplerimin olduğu çekmeceden bütün caplerimi alıp valizime koydum. Ardından ayakkabı dolabını açıp 14 çift ayakkabıyıda valizime yerleştirdim. Valizin ağzını kapatıp diğer valizimin yanına koydum. Biraz uykuyu hak ettiğimi düşünüp kendimi uykunun kollarına bıraktım.

♡♥♡♥♡

Alarmımın iğrenç ve kafa ütületen sesiyle yataktan kalkıp alarmımı susturdum. Telefonumu açıp saate baktım. Tam zamanında saat iki buçuk. Ben sadece 15 dakikacık uyumuşum ne yazıkki. Kesin yüzüm gözüm ş si şmiştir demek isterdimki, bütün gece uykusuzda kalsam ne yüzüm gözüm şişer nede siyah halkalar oluşur. Bu açıdan aşırı şanslıyım. Telefonun ekranına bakmayı bırakıp uçarak banyoya gittim. Tuvaletimi yapıp sıcak bir duş aldım. Üstüme bornozumu giyip banyoda dişlerimide fırçaladım. Hemen ardından banyo kapısını yavaşça çekip odama girdim. Dolabıma yönelip dün hazırladığım beyaz yırtık kot şortü, üstüne kolsuz uzun beyaz bir tişört. Tişörtün yakasının altında 5 tane yıldız var ve arkasında da 'ı'm the best' yazıyor. Belimede grili siyahlı beyazlı bir gömlek bağladım. Beyaz basketbol ayakkabılarımıda giyip saçımı yapmak için aynanın karşısına geçtim.
Tepeden sıkı bir at kuyruğu yaptım. Son bir kez aynada kendime bakıp biletleri ve valizlerimi alıp merdivenlerden koşarak indim annemle babama bir not bırakıp evde çıktım. Havaalanına vardığımda gözüme ilk mor şortu ve buz mavisi yarım bluzüyle Yaprak çarptı. Ayağına mor basketbol ayakkabıları giymiş me saçını gevşek at kuyruğu yapmış.

Yanına doğru ilerleyince beyaz tişörtünün üstüne pembe bir gömlek giymiş olan Doğa'yıda gördüm. O bizden farklı olarak pembe düz tabanlı ayakkabılarını giymiş ve saçıda salık.

Resmen uçarak yanlarına gittiğimde tam ağazımı açmıştımki görevli Kore uçağını anons edince kızların şaşkın bakışlarını umursamayarak onları çekiştire çekiştire valiz ve pasaport işlemlerinin halledildiği yere getirdim. Önceliği Yaprak'a verdik. Pasaportuna mühür basıldıktan sonra 12 numaralı G. Kore uçağına bindi. Yaprak'tan hemen sonra Doğa aynı şekilde gitti. Doğa'dan sonrada ben uçarcasına Kore uçağına binip koltuğumun yanına gittim. Koltuklar üçlüydü. Cam kenarını bana sırıtarak bakan Doğa kapmış. Koridor tarafınıda bana somurtarak bakan Yaprak kapmış. İlk Yaprak gelmişti ama cam kenarını Doğa'nın kapmasına şaşsamda orta koltuğa geçip müthiş yolculuğumuzun başlamasını beklemeye başladım.



♡Sonunda Kore♡Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin