EFSANE

161 10 6
                                    

Uzun zamandan sonra yb yle karşınızdayım.bu bölümü yazmama yardım eden arkadaşım kankam kardeşim beyzaya çooooook teşekkürler.O olmasa yapamazdım herhalde.Hepinizi seviyorum iyi okumalar.:))

****************
O gün ödev grubuyla proje ödevimizi yapmak için okulda kaldık. Kütüphaneye gittik ve çalışmaya başladık. Ödemizi bitirdiğimizde zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştık. Hava kararmaya başlamıştı. Artık geç olduğunu evlerimize gitmemizi söyledim. Çıkış kapısına doğru ilerledik fakat kapılar kilitliydi. Hemen saatin kaç olduğuna baktım. Saat 19.08'i gösteriyordu. Muhtemelen bizi farketmeyip kapıyı üzerimize kilitlemişlerdi. Kilitli kalmıştık ve şuan koskoca okulda sadece 5 kişiydik. Korkmaya başlamıştım. Ne yapacağımızı bilmiyordum. Etraftaki sessizliği bölen Gül oldu. Yapacak bir şey olmadığını oturup sabah olmasını beklememiz gerektiğini söyledi. Bizde bunun üzerine kütüphaneye geri döndük ve yerlerimize oturduk. Hemen yanımda duran Senem "Bu okulun efsanesini biliyor musunuz?" diye bir soru yöneltti. Korktuğumu belli edercesine gözlerimi üzerine diktim fakat pek takıyormuş gibi durmuyordu. Diğerleri hikayeyi dinlemek için oldukça hevesliydi. Bunun üstüne Senem anlatmaya başladı. "Efsaneye göre burası 1900'lü yıllarda bir akıl hastanesiymiş. Dışardan normal gözüküyormuş. Ama içi sırlarla doluymuş. Hastahaneden geceleri sürekli çığlıklar yükselirmiş. Burada olan bitenlerden kimsenin haberi yokmuş. Bir gün meraklı bir gazeteci bu olup bitenleri çözmeye karar vermiş. Hastahaneye gizlice girmiş. Fakat gördükleri çok korkunçmuş. Makalesinde öyle yazıyordu. Kendini dışarı zor atmış. Makalesindekilere gelirsek, bu hastahanedekiler sürekli işkence görüyorlarmış. İçlerinde deli olmayan insanlarda varmış. Fakat burada kaldıkça delirmişler. Her hafta bir hasta ölüyormuş. Ölmeden önce son söyledikleri 'O geldi, kurtarın beni!' oluyormuş. Ama deli olduğundan kimse inanmamış. Fakat bu olaylar her hafta tekrarlanmış. Mayısın 9'unda bir sabah hastahanedeki herkes ölü bulunmuş. Sebebini kimseler bulamamış. Bunun üzerine etraftakilerin korkmaması için yalan haberlerle kandırmışlar insanları. Hastahane ise yıkılmış. Cesetler kimseye gösterilmeden yerin altına gömülmüş. Bundan 70-80 yıl sonrada bizim okulumuz kurulmuş. Üst sınıflardan duyduğuma göre okulda delilerin çığlığını duyanlar varmış. Korkup okuldan nakil olmuşlar."
Bunun üzerine Gül kocaman bir kahkaha patlattı. "Gerçekten bu tür şeylere inanıyor olamazsın." diyerek dalga geçti.
Senem suratını astı. Gerçekten bu tür şeylere inanıyor olmalıydı. Fakat bu gerçekten saçmaydı. Efsane meselesini kapattık ve normal konulardan konuşmaya başladık. O sırada Senem lavaboya gitmesi gerektiğini söyledi. Fakat korkuyor gibi bir hali vardı. Hep beraber gitmeye karar verdik. Hepimiz ayaklandık. Gül bile korkmuş gibiydi. Gül'ün bu halini gören Senem intikam almak için onunla dalga geçmeye başladı. "Korkmadığını sanıyordum Gül?" dedi ve güldü. Gül biraz bozuldu. "Korkmuyorumda zaten! Siz gidin ben burada kalıcam!" dedi ve sinirle yerine geri oturdu. Her ne kadar korkmadığını söylesede korktuğu belliydi. "Emin misin? Bu tehlikeli olabilir. Ya deli ruhlardan biriyle karşılaşırsan?" diyerek Mert de Senem'e katıldı. "Korkmuyorum ben sizin gibi değilim. Siz gelene kadar burda bekliycem. Asıl korkak kimmiş görücez." dedi Gül. Onu vazgeçiremiyeceğimizi bildiğimizden koridorda ilerlemeye başladık. Sonunda WC yazan tabelanın önüne gelince Senem ve ben içeri girdik. Mert ve Emre ise kapıda bekliyorlardı. Senem kabinlerden birine girdi. Bende onu beklemeye başladım. İşini halledince kabinden çıkıp elini yıkamak için musluğu açtı. Tam o sırada bir çığlık sesi bütün okulu inletti. Bu Gül'ün sesine benziyordu. Hepimiz korkuyla kütüphanenein girişine koşmaya başladık. Gül'ü orda görünce hepimiz rahatlamıştık. Fakat Gül'de bir gariplik vardı. Sandalyede oturmuş bize doğru gözünü kırpmadan bakıyordu. Açıkçası hrpimiz korkmuştuk. Bir anda Gül gülmeye başladı. "Yüzünüzü görmeliydiniz! Nasıl korktunuz ama! Şimdi korkak kim?" dedi kahkahalarını durdurunca. Haklıydı, baya korkmuştuk. Sanırım bu efsane olayına kendimizi baya kaptırmıştık. Gül'ün yanına gittik ve oturduk. Ortamı sakinleştirmek için espriler yapıp gülüyorduk. Fakat Gül gerçektende garipti. Gereğinden fazla gülüyor, garip tepkiler veriyordu. Bir deli gibi.
Zaman baya ilerlemişti. Akrep ve yelkovan 12'nin üzerinde buluştuğunda Gül kahkahalar atmayı kesti. Bakışları yine garipleşmişti. Senem "Gül, bu numara bir kere yenir tatlım." dedi. Fakat Gül kimseyi duymuyordu. Yavaşça ayağa kalktı ve koridora doğru ilerlemeye başladı. Gül'ün ciddi olduğunu düşünmüyorduk. Bizde peşinden ilerlemeye başladık. Gül koridorun ortasında durdu. Bir şeyler mırıldanıyordu. Daha sonra çığlık atarak saçını çekiştirmeye başladı. Bir deli gibi davranıyordu. Mırıltıları artmıştı. Gözünden yaşlar geliyordu. Bir an durdu. Gözlerini sonuna kadar açtı ve bağırmaya başladı. Neler olduğunu anlamıyorduk sadece Gül'ü izliyorduk hepimiz. Bir anda bakışlarını bize çevirdi. "O, geldi!" diye çığlık attı. Korkmuştuk. Bu sefer şaka değildi. Napacağımızı şaşırmıştık. Gül bize doğru yürüyordu. O bir adım attığında bizde bir adım geriliyorduk. Kaçmak istiyorduk fakat ne okursa olsun o bizim arkadaşımızdı, onu bırakamazdık. Gül bir an durdu. Tekrar kahkaha atmaya başladı. Bizse yine ona bakıyorduk. Bu böyle olmayacak diye düşündüm ve bir adım öne çıktım. Diğerleri 'Ne yapmaya çalışıyorsun?' dermişcesine bana bakıyorlardı. Bu hareketi benden beklemedikleri belliydi. "Gül, neler oluyor?" ne diyeceğimi bilemediğimden ağzımdan bun kelimeler dökülmüştü. Gül kahkahalarını durdurdu. Gözlerini üzerime dikti. "O, geldi!" diye bağırmıştı yine. Karşılık olarak "O kim Gül! Bir şeyler de artık!" diyerek bende bağırdım. Cevabı yine aynı olmuştu. O an aklıma efsane geldi. Ama bu olamazdı. İmkansızdı. Arkadaşlarıma baktığımda hepsi korkmuş gözüküyordu. Gül'ün duduklarında sinsi bir gülümseme vardı. Arkasından bir bıçak çıkardı. Hepimizin gözleri büyümüştü. Bıçağı nerden bulduğu hakkında en ufak bir fikrimiz yoktu. O an anladım. O Gül değildi. Diğerleride anlamış olacak ki hep beraber kaçmaya başladık. Biz koşuyorduk, Gül ise yavaş yavaş yürüyordu. Sonunda malzeme deposuna geldik. Hemen içeri girdik ve kapıya yaslandık. Işıkları açtığımızda ise karşımızda gördüğümüzle şok olmuştuk. Gül kanlar içinde yatıyordu. O an anladım lavabodan geldiğimizden beri yanımızda ki Gül değildi! Hepimiz şaşkına dönmüştük. Ağlayamıyordum bile. Mert ve Emre dışarıyı kontrol etmek için dışarı çıktılar. Her ne kadar gitmemeleri için ısrar etsekte bizi dinlememişlerdi. Yaklaşık yarım saat olmuştu fakat eri dönmemişlerdi. Senem'e onlara bakmamız gerektiğini söyledim. Sessiz hareket etmeye çalışarak dışarı çıktık. Gördüğümüz manzara korkunçtu. Koridorun her yeri kanlarla kaplıydı. Mert ve Emre ise yoktu. Onlar için endişeleniyorduk. Sınıfları ezmeye başladık fakat hiçbir yerde yoktular. Senem ve ben korkuyorduk. Acaba onlarda mı ölmüştü? Yürümeye başladık. Sınıfları aramaya o kadar odaklanmıştım ki Senem'in yanımda olmadığını fark edemedim. Senem nereye gitmişti? Kafayı yiyecektim! Korkuyla etrafıma bakındım. Koridorla kanla kaplı ve bomboştu. Bir anda arkamda birini hissettim. Arkama döndüğümde ise kimse yoktu. Artık korkudan ağlıyordum. Okuldan çığlıklar yükselmeye başladı. Bu delilerin çığlığı gibiydi aynı. Napacağımı bilmiyordum. Çığlık sesi kesilmiyordu üstüne bir de kahkahalar eklenmişti. Bir anda ışıjlar yanıp söndü. O an karşımda Senem'i gördüm. Her yeri kanlar içindeydi. "Kaçmalısın Tuğçe!" dedi ağlayarak. "KAÇ!" diye bağırdığında arkama bile bakmadan koşmaya başladım. Çıkışa doğru ilerliyordum. Çığlık sesleri ağlamamı şiddetlendiriyordu. Kapıya ulaştığımda açmak için çabaladım fakat elimden bir şey gelmiyordu. Çaresizce yere çöktüm ve ağlamaya devam ettim. O sırada kanlarla kaplı şekilde elinde bıçakla Gül'ü gördüm. Yanıma geldi. Kıpırdayamıyordum. "O geldi, artık seni kimse kurtaramaz!" diye bağırdı. Son duyduğum sözler bunlardı. Gözlerimi açtığım zaman hastahanedeydim. Ölmemiştim, yaşıyordum. Polisler ifademi almaya geldiğinde olanları anlatmıştım. Fakat bana kimse inanmamıştı. Herkes arkadaşlarımı benim öldürdüğümü sanıyordu. Beni akıl hastahanesine kapattılar. Burada her geçen gün deliriyordum. Fakat buradaki sürem artık dolmuştu. O, asla geride kimseyi bırakmazdı. Benim içinde gelecekti. Onun kim olduğunu bilmek istemezsiniz. Bu sizin sonunuz olur. O, benim için gelecekti. Ve bense her gün burada delirip onu bekliyordum. Ben kendimle boğuşurken kapım üç kez tıklandı. İşte ölümüm gelmişti. O, gelmişti...

Kısa Korku HikayeleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin