1

531 39 11
                                    

"Ah, kahrolası, sıçayım, ouch," Jongin hastane koridorunda seslice küfür etti. "Ah kahrolası, boktan kahve."

Kahvenin kara lekesi doktor önlüğünün başından sonuna doğru süzülürken Jongin küfürler ediyordu. Tabii ki kahveyi kendi üstüne dökmesi gerekiyordu; bu sabah hiç şüphesiz boktan bir sabahtı. Daha kötü olabilirdi ama en azından Sehun ortalıklarda gözükmüyordu, o kesinlikle-

"Rezil gözüküyorsun." Sehun koridorun diğer ucundayken alay etti. İti an çomağı hazırla derken kesinlikle bunun hakkında yalan söylemiyorlar. Sehun Jongin'e doğru ilerledi ve elini omzuna bastırarak onu selamladı.

Jongin onun elini uzaklaştırmak için omuz silkti. Bugün onun günü değil gibi görünüyordu. Jongin onun sözlerini umursamayıp kirli önlüğü üzerinden çıkardı, kaynar su tenine değmediğinden artık daha az acıtıyordu.

"Doktor olacak kadar şanslısın ama daha kahveyi bardakta tutmayı beceremiyorsun." Sehun kahve makinesinin düğmesine bir latte için basarken yüzünde bir sırıtışla mırıldandı. "Bana sorarsan, sağlık sistemi ölüme mahkum."

Jongin en iyi arkadaşına yiyecekmiş gibi bakarken omzundan hafifçe itti. "Daha doktorluğumun birinci yılındayım."

"Üniversitede beş yıl staj yapan bir yıllık doktor." Kahve makinesinin üzerine sabırsız parmaklarıyla vururken Sehun alay etti. "İşte bu yüzden hemşirelik için eğitim aldım, beş yıl çok uzun bir süre."

Jongin iç çekti, yerdeki boş plastik bardağı aldı ve çöpe attı. Şimdiden kahveyi döktüğü için suçlu hissediyordu, hademelerin bu pisliği yakın zamanda temizlemesini umuyordu. "Kötü bir sabah geçiriyorum, Sehun."

"Bunu anladım zaten, beni her zaman yaptığın gibi sertçe itmedin." Sehun kahvesini makineden alırken söyledi.

"Eğer konuşmayı kesmezsen seni gerçekten sert iteceğim."

"Ouch, bu sabah çok kabasın." Sehun kaşlarını çattı, peltekliği daha fark edilirdi, "Denemeli ve sakin olmalısın, belki de bir kahve almalısın."

Jongin gözlerini devirdi, sıska budalaya bir gün gerçekten vuracaktı, sabrı git gide zayıflıyordu. Genç doktor onu umursamazlıktan geldi, koridor boyunca yürümeye başladı, önlük odasının birkaç kapı ötede olmasına minnettardı. Sehun ise dumanı üstünde kahvesinden küçük yudumlar alırken dikkatlice onu takip ediyordu.

"Bugün cidden iyi bir ruh halinde değilsin, değil mi?" Sehun konuştu, "Ne oldu, annen başka bir randevu falan mı ayarladı?"

Jongin basitçe eğlenerek alay etti, "Keşke öyle olsaydı."

"Eyvah, o kadar mı kötü? Ayarlanmış evlilik planlarından daha kötü bir şey hayal edemiyorum."

"Korkunç bir şey değil, sadece..." Jongin duraksadı, önlük odasının önünde durdu. İç çekti ve Sehun'a döndü. "...Sadece bugün kötü bir şey olacağını hissediyorum."

"Kötü bir şey?" Sehun kahvesinden başka bir yudum alırken kaşını kaldırdı.

"Evet, kötü bir şey, bilirsin... Kötü şans, bilmiyorum adamım." Jongin önlük odasının kapısını açıp arkasından kapatırken somurttu.

Sehun kapı aralığına doğru konuşurken, dışarıda duvara yaslandı. "Tam olarak ne oldu da sana bu hissi verdi?"

Önlük odasının içerisinden boğuk bir ses geldi ama Sehun bir şey duyamamıştı.

"Ne dedin?" Sehun sesini yükselterek kapıya yaklaştı.

Kapı, neredeyse Sehun'un yüzüne vuracak gibi ürküterek açılırken Sehun'u şoka uğrattı. Jongin, yüzü öncekine göre daha da yıpranmışken yeni bir önlükle dışarı çıktı. "...Bugün birçok tuhaf ve huzuru kaçıracak şeyler yaşadım diyorum."

Not Quite Human // KaiSooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin