Kafam fazla karışıktı. Korkularım, benden büyük; gece ise kimsesiz bir çocuk gibi yalnız...
Carrie'ye ulaşmam gerekiyordu, beni buradan alması gerekliydi. Ancak bırakın telefonumun nerede olduğunu şu son saatler içinde yaşadıklarımı bile hatırlayamıyordum. Bir rüya gibiydiler... Kitapların düşüşü, camların kırılması, şeytanın ruhumu istemesi...
Ben, Alisson Cooper. Üç tane şeytanın el ele tutuşarak, ortalarına aldıkları kız. Onları bilmiyoum ve bu yüzden şeytan diye tanımlamak beni deli ediyordu... Şeytan değillerdi fakat nelerdi? Ruh, hayalet... Yoksa canavar mı? Kurabiye canavarı...
Ellerimden destek alarak doğruldum. Örtü hâlâ çıplak tenimi soğuktan muhavaza ederken, gözlerimi düşünen adama -Alexis'e- armağan ettim. "Ruhumu istiyorlar, Alexis."
Bakışlarını bana çevirdi. "Ruhuna ulaşamamış biri olarak söylüyorum, içinde beslediğin rahibe seni koruyacak." Gözlerimi, kocaman açarak baktım. "Rahibe mi? İçimde ölü bir rahibe mi var? Eğer öyle ise sevineceğim, cennete gitmek güzel olabilir." Ruh sağlığımdan şüphelenen birisi olarak konuşmasından korkuyordum. Koltuğa yatarak gözlerini tavana dikti. "Bazen buharlaşmanı istemiyor değilim ama bazen de çirkin bir kızla uğraştışım için tanrının beni ödüllendireceğini düşünüyorum."
Sonra bana baktı, gülerek. "Anlamadın değil mi?" diye sordu. Tam "Hayır." diyeceğim sırada, tekrar konuştu. "İçinde bir rahibe filan beslemiyorsun." dediğinde, ben de güldüm. Ciddi anlamda odaklanma sorunum vardı. Aklıma bir nokta takıldığında, diğer noktaları anlayamıyordum. Çünkü aklım, hep o ne renk olduğunu bilmediğim noktada daha çok misafir olmak istiyor. "Gerçekten pislik bir adamsın, Alexis." dedim kıkırtılarla.
****
Carren'ı görünce, olanları anlatmayı erteleyerek kocaman sarıldım. "Carren, yaşıyorsun." demek istesem, canlı olduğuna emin olmak için dürtüklemek istesem de içime gömdüm. "Ne yapalım?" diye sordu, ilk konuşan Carren. Bu sorunun cevabını aramama gerem yoktu çünkü şuan isteyeceğim tek şey uyumak. Kırmızı bir araba dikkatimi çekerken, arkada ki bilboard gözümde belirdi. Üzerinde ki lacivert yazıları okudum ve "Sinema..." dedim. "Sinemaya gidelim, bak bir f
