Kurşuni renkli paltolu adam, beyaz, iki katlı güzel evin bahçesinde cisimlendiğinde rahatlamış bir nefes alarak saatine baktı. Hava gece serinliğine bürünmüştü çoktan, buradan da tahmin ettiği gibi, saat akşam 7'ye gelmişti. Adam iç çekerek boştaki sağ elini siyah, gür saçlarından geçirdi; yüzünde yorgun ama mutlu bir ifade vardı. Zümrüt rengi gözlerini örten gözlüklerini düzelttikten sonra bahçe yolundan geçip kapıya ilerledi. Sol eline sıkıştırdığı çanta, dosya ve poşetler dengesini bozuyordu neredeyse.
Ahşap, cilalı kapıya vardığında sağ elini yumruk yapıp tıklattı, çok hızlı çalmasına gerek olmadığını biliyordu. Sahiden de, birkaç saniye sonra pıtır pıtır ayak sesleri duyuldu ve hemen ardından kapı hızla açıldı.
"Baba!"
Mini mini ellerini derhal sarılmak için ona doğru uzatan küçük, kahverengi saçlı kız o eğilir eğilmez sıkıca boynuna atlarken, Harry gülerek tek eliyle kızının saçlarını okşadı.
"Hey, benim güzelim babasını mı özlemiş?"
"Ev-vet."diye heceledi küçük kız geri çekilirken, eksik ön dişlerini sergileyen bir gülümsemeyle. Harry sol elindeki ıvır zıvırı vestiyerin önüne bıraktıktan sonra kapıyı kapattı ve gülerek kızını kucakladı.
"Annen nerede peki?"diye sordu, paltosundan güçlükle kurtulurken.
"Buradayım." Merdivenlerden cevap geldi, gülümseyerek aşağı inen genç kadın, kızının üzerinden Harry'ye sarıldı.
"Hoş geldin."
"Hoş bulduk."diye yanıtladı Harry onu yanağından öperken. Kızına armağan ettiği kahverengi buklelerini kulağının arkasına sıkıştırarak çekilen genç kadın gülümsedi.
"Lily, haydi hayatım babanı rahat bırak..."
Almaya hamle ettiği minik kız hızla babasının boynuna yapışırken yüzünü sakladı.
"Hayır."
"Tamam, Herm, bırak kucağımda dursun..."diye yanıtladı Harry gülerek.
"Eh, peki."dedi genç kadın hoşnutsuzlukla. "Haydi o halde."
Geniş ve ferah dizaynlı salona geçip kanepeye yan yana oturdular, Harry kızını kucağından indirip dizinin üstüne oturttu.
"Çok şımartıyorsun."dedi Hermione onaylamaz bir bakışla babasına şımaran kızını izlerken.
"Aman sen de Hermione..." Harry gülerek ona gözlerini devirdi ve yemyeşil gözleriyle ona bakıp gülümseyen küçük kızın saçlarına ufak bir öpücük kondurdu. "Bütün gün onu ne kadar özlediğimi bilmiyorsun sanki..."
Genç kadın kollarını kavuşturarak yapmacıktan gözlerini devirdi ama gülümsemesine engel olamamıştı, karşısındaki ikili fazla sevimliydi.
"Günün nasıl geçti?"diye sordu kızını babasından sökme çabasından vazgeçerken.
"Yorucu."diye yanıtladı Harry. "Bütün gün Kingsley'nin hediye ettiği evrak işleriyle boğuştum, görmeliydin, bir ara hiç bitmeyecekler sanmaya başlamıştım... Yetmezmiş gibi bir de şu yeni stajyer Daphne'nin odanın her tarafını kırmızı kalpler ve ayıcıklarla veya güllerle doldurmasına engel olmaya çalıştım; kâbus gibiydi."
Hermione kıkırdadı.
"Ben de sana gelen bir yığın aşk mektubunu karşıladım."
Siyah saçlı genç adam hafiften kızarırken kaşlarını kaldırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim Küçük Sevgilim
FanfictionGodric’s Hallow’da üç kişilik bir Sevgililer Günü. Not: 2013'te, 3 arkadaş yazma pratiği olsun diye Sevgililer Günü temasıyla one-shotlar yazmıştık, sanırım toplamda 5-6 hikayemiz olmuştu. Benim yazdıklarımdan biri de buydu. :)