Önündeki kapının açılmasıyla Jiyong kafasını kaldırdı ve gördüğü kişi onu hemen gülümsetti.Zaten geçen yedi ay boyunca Seungriyleyken hep böyleydi.
''Beni bekle derken yatak odamın kapısını kastetmediğimi anlamıştın değil mi?'' Seungri'nin sesindeki neşe belli oluyordu, salonda koltukta bulmayı beklediği Jiyong'u yatak odasının kapısında görmesi garip olmuştu.
Jiyong başını hayır anlamında salladı, bunu anlamamıştı.Seungri kahkahasını tutmak için dudağını ısırdığında Jiyong onun elini yakalayıp parmaklarını birbirine geçirdi.
Ona sahip olmak güzel hissettiriyordu.Parmakları tam olarak birbirine uymuyordu ama kimin umrunda? Seungri'nin elini sıkmaması onu deli ediyordu.Ama yine de vazgeçemiyordu.Bir türlü bırakıp gidemiyordu.Genç olan karşılık vermese de elini iyice sıktı.
''Artık kahvaltı edebilir miyiz?'' Jiyong ona bakarak sordu.
''Bence artık etmeliyiz.'' Seungri ona gülümsedi.
Bu gibi zamanlarda, ne zaman Seungri'nin elini tutsa, içinde bir şeyler ölüyormuş gibi hissediyordu.Çünkü bu onun için güzeldi, beraber olduklarını hissetmek, Seungri'ye ait olduğunu düşünmek.Ama Seungri'nin ona karşılık vermemesi onu mahvediyordu.Ona, bunları kendi hayal dünyasında yaşamadığını söylemesini istiyordu.Aynı şekilde elini sıkmasını, onu sevdiğini söylemesini...Ama bu hiç olmuyordu.Seungri elini tutmasına izin veriyor ama karşılık vermiyor, parmaklarını onunkilere geçirmiyordu.
Bundan nefret ediyordu.Bu anlardan nefret ediyordu.
''Ne oldu?'' Seungri asansöre doğru yürüdüklerinde sordu.
Asansörün kapısı açıldı ve içeri girdiler.Cevap vermesi için tekrar Jiyong'a baktı.
Jiyong kendini gülümsemeye zorlayıp ona baktı.
Ve denedi, ellerini sıktığında Seungri'nin karşılık vermesini umdu.
Bu kadar ufak bir şey için nasıl bu kadar üzülebilirdi? Bu ufak bir hareket gibi görünüyordu ama Jiyong bunun ne kadar önemli olduğunu farkındaydı.Her zamanki gibi bir karşılık gelmediğinde kalbinin asansörle birlikte aşağı indiğini hissetti..Düştüğünü..
*****
Seungri'nin ona karşılık vermediğini biliyordu, ama o onundu.Jiyong'un her gün tekrarladığı bir şeydi bu.Seungri, onundu.Yine de mutluydu.Yani en azından deniyordu.Birlikte olmak istediği kişiyle birlikteydi, mutsuz olmak için bir neden yok değil mi?
Dürüst olmak gerekirse...bunların hepsi zırvalıktı.Beraber geçirdikleri zamanlar arttıkça istediği gibi karşılık alamadığında, kalbinin nasıl mücadele ettiğini farkettiğinde bunların zırvalık olduğunu anlamıştı.
Beraber geçirdikleri yedi ay için arkadaşları güzel zamanların yakında son bulacağını, kavga etmeye başlayacaklarını söylüyorlardı.Jiyong buna yüksek sesle gülmek istemişti.Ne kadar mücadele ettiğini kim bilebilirdi ki?
''Sessizsin.'' Seungri ona bakıp gülümserken sordu.
Jiyong bir saniyeliğine ona baktıktan sonra tekrar yola odaklandı.
''Her zaman öyle değil miyiz?'' aklındaki her şeyi saklamaya çalışıyordu.Seungri'nin bunu farketmemesini istiyordu -ama farketmişti.
Bir kez daha ona baktığında sessizce başıyla onayladığını gördü.
Bu durum Jiyong'u delirtiyordu, kalbini bir şey sıkıyormuş gibi hissettiğinde direksiyonu iyice sıktı.Ne olduğunu öğrenmek için ısrar bile etmiyordu.Bu olanlar Seungri için bu kadar kolay mıydı? Seungri onun için bu kadar değerliyken, o neydi? Onu sevmesi için yalvaran zavallı biri mi? Bir gün kolayca kurtulacağı biri miydi?