Jiyong'un adımları yavaştı.Başının ağırlaştığını hissettiğinde önündeki yola odaklanmaya çalıştı.Tabiki de her zaman Seungri'yi düşünmüyordu.Jiyong onu düşünmemeyi öğrenmeye çalışıyordu.Kalbine onun adını yüksek sesle söylememeyi, onu merak etmemeyi öğretmeye çalışıyordu.
Bir banka oturup şehre baktığında, yanıyormuş gibi hissetti.Sanki içinde bir şeyler yanıyordu.O an öğretemediğini anladı.Kimi kandırıyordu ki? Aylardır yavaş yavaş çıldırıyordu.Ve Jiyong bir gün farketmeden gülümsedi.Yenik bir gülümsemeydi.Kalbini suçlamaktan vazgeçmişti.Seungri'nin en sevdiği gömleği giyerken gülümsedi.Seungri aklına geldiğinde gözlerini kapatıp derin bir nefes almaya karar vermişti.O his geçene kadar gözlerini açmıyordu.
Evden çıkıp yürümeye başladı.Aslında Jiyong yapabileceğini düşünüyordu.Yapabilirdi.Sonuçta dört aydır yaşıyordu değil mi?On adım daha...Bakışlarını asfalta odakladı.
Dokuz.Jiyong ona ihtiyacı olduğunu biliyordu.
Sekiz.Derin bir nefes aldı.
Yedi.Kafasını sallayıp göğsündeki hissi görmezden gelmeye çalıştı.
Altı.Görüşünün bulanıklaştığını hissetti.
Beş.Yavaşladı.
Dört.Vücudunu kontrol edememek onu çıldırtıyordu.Nereye gittiğine kendi karar verebilse ne güzel olurdu.
Üç.Yüksek sesle nefes verdi.Kendine inanmaya çalışıyordu.Bunu yapabilirdi.
İki.Jiyong güldü.
Bir.Saçmalık.
Sağına baktığında farketmeden alt dudağını ısırmaya başladı.Apartmana bakıp Seungri'nin çıkmasını beklediği zamanlardaki gibi gözlerini kapattı.Çıkacaktı değil mi? Derin nefesler alıp çıkmasını bekledi.Gözlerini açtığında, hiç çıkmayacağını bir kez daha farketmek canını yaktı.
Bir hıçkırıkla başladı.
Jiyong nefes almaya çalışırken tıkandı.
Ve Seungri gittiğinden beri ilk kez..Jiyong çöktü.
Yüksek sesle ağlamamak için kendini zor tutuyordu.Çünkü vücudu artık kaldıramıyordu.Dayanamıyordu.
Jiyong hıçkırdı.Çok fazla.****
Bunaldığını hissettiği anlardan birinde daha fazla dayanamayıp ceketini kaptı ve dışarı çıktı.Nereye gideceği pek umrunda değildi, sadece hava almaya ihtiyacı vardı.Yürümeye başladığında havanın ne kadar soğuk olduğunu farketti.Yüzünü ceketinin yakasına gömüp bir süre ilerledikten sonra kahkahalar duydu.Kafasını kaldırdığında bir sürü gencin toplanmış bir şeyleri kutladığını gördü.Havai fişekleri izlemeye başlayınca gülümsedi.Ama biraz uzağında Seungri'nin de gökyüzünü izlediğini farkettiğinde nefes almayı unuttu.Ve Jiyong, Seungri ona bakıp gülümsediğinde kalbi yere düşecekmiş gibi hissetti.
"Seungri?" Jiyong ona doğru bir adım attı.Gözlerine inanamıyordu.
Birkaç adımdan sonra karşı karşıyaydılar.Jiyong göğsündeki gürültüyü görmezden gelmeye çalıştı ve gülümsedi.
"Merhaba."
"Merhaba." Seungri artık gülümsemiyordu.Ama en azından yüz buruşturmaları da yoktu.Bu tamamen gerçekti.
"Nasılsın?"
"İyiyim, sen?"
Jiyong nasıl cevaplayacağını bilemedi.Aylardır onu unutmak için kıvrandığını, birçok gecenin uykusuz geçtiğini mi söylemeliydi?
"İyiyim."
"Güzel." Seungri başını salladığında gözleri birbirlerini hiç terketmiyordu.
"Siz..? Yani..Sen ve o..Nasılsınız?"
"Harikayız."
"Yalan söylüyorsun."
"Evet." Seungri gülümsedi.Jiyong bir şey söylemek için ağzını açmıştı ki bir grup genç kahkahalarla aralarından geçti.
"Üşüdün mü?" Jiyong yüzünün yarısını atkıya gömen Seungri'ye yaklaştı.
"Evet."
"İsterse---"
"Bu üzücü."
"Ne üzücü?"
"Biz."
Jiyong başını başka tarafa çevirip derin bir iç çekti.
"Hayır, değil."
"Evet, öyle."
"Ne zaman döndün?" Konuyu değiştirmeye çalıştı.
"Hiç gitmedim.Sadece taşındım."
Jiyong ona boş boş bakmaya başladı.Ne söyleyeceğini, ne düşüneceğini bilemiyordu."Jiyong..."
Seungri'nin gözlerinin dolduğunu görünce iyice kafası karıştı.
"O hep benim yanımdaydı.Her zaman benimle ilgilenirdi." Seungri derin bir nefes aldığında Jiyong kendini buna hazır hissetmiyordu."Onu sevmeye engel olamamıştım.Ve-- O--- O çekip gittiğinde kendimi berbat olmuş hissettim.Bir daha hiç düzelemeyeceğimi sanmıştım.Geri dönüp bana onunla gitmemi söylediğinde...Ben...Sadece--"
"Bana bunları anlatmana gerek yok." Jiyong haline gülmek istedi.
"Ama--"
"Amalarla ilgili iyi bir şey yoktur."
"Seni sevdiğimi anladım."Jiyong şok olmuş öylece ona bakıyordu.Seungri gülümseyip gözyaşlarından kurtulmaya çalıştığında Jiyong hala olanlara anlam veremiyordu.
"Bana onunla gitmemi söylediğinde o kadar emin olduğunu görmek...Hatanın bende olduğunu farkettim.Hayır.Hata bendim."
"Seungri--"
"Seni sevdiğimi farkedemediğim için kendimi suçladım.Ve beni çıldırtan şey seni unutamamak oldu.Bu çok sinir bozucuydu.Bu adil değil.Benim acı çekip, senin çekmemen...Bu adil değil.Benim her şeyi hissetmem, senin hiçbir şey hissetmemen...Adil değil."
Gözünden akan yaşları hızla sildi.
"İlk aşkın her şeyde bir ilk olmadığını anladım.Birine karşı olan hislerini unutamamanın gerçek olduğunu öğrendim.Ne kadar denersen dene, her zaman bir karşılaştırma oluyor.Her zaman bir 'eğer'.Başkasıyla mutlu olabilirsin...Ben..Bende mutlu olabilirim.Ama onları her zaman seninle karşılaştıracağımı farkettim.Aklımda sen olduğun için günün sonunda hep bizim hakkımızda düşünüyorum.Çünkü seni seviyorum."Jiyong göğsünün acıdığını hissetti.Kalbi göğsünü zorluyordu.
"Ben---Ben sadece.."
"Beni sev." Seungri gözlerini kapatıp yüzünü yine atkısına gömdü.
"Seni seviyorum." Sessizce söyledi.
"Sen de beni sev."******
"Ben yapamayacağım." Jiyong yakasını biraz gevşetti.
"Saçmalama."
"Baban benden hoşlanmazsa ne olacak?"
"Ya annem senden hoşlanmazsa?" Seungri önlerindeki eve yaklaştıklarında sırıttı.
"Lütfen...Anneler beni sever."
Seungri güldü.
"Ben ciddiyim.Baban beni sevmezse ne olacak?"
"Kendini sevdir."
"Haydut gibi görünürken bunu yapamam."
"Öyle görünmüyorsun."
"Tamam haydut değil.Daha çok mafya babası gibi ve bence beni sevmey--"
"Seni sevecek."
Kapının önüne geldiklerinde Seungri ona yaklaşıp parmaklarını iç içe geçirdi.Elini hiç bırakmayacakmış gibi sıkıca tutmuştu.
Jiyong tamamlanmış hissetti.
Ona yüz buruşturmayıp gülümsediğinde bunun gerçek olduğunu hissetmek çok güzeldi.Seungri ona hayatındaki en değerli şeymiş gibi bakıyordu.
Belki de amalardan bu kadar korkmamak gerekiyordur.
Kim bilir?