Sabahın erken saatlerinde omzumdan hafif dürtüklenerek kaldırıldığımda kirpiklerime sanki tuğla bağlanmış gibi göz kapağım aşağı çekerken lavaboyu bulmaya çalışıyordum. Evet güzel bir gün başlayacağını gökyüzünde ki yıldızların ışıl ışıl göz kırpmasından hissettim galiba bu yalandı hiç umrumda bile olmadı. Elimde tepsim yavaş yavaş fırına yaklaşırken ağzından salyalar akan bir kedi bacağımın yanından geçerken pis tüyleri pantalonumun paçasında çöpten yediği yiyeceklerin menüsünü küçük bir liste yapmıştı. Fırına varmadan önce metruk bir ev vardı. Oradan geçerken ayak pergellerim farkında olmadan açılırdı. İşte kedinin mesajını anlamayan ben elimdeki tepsiyi belkide ortamın sessizliğini bozmak istercesine evin bahçe duvarına vurduğumda ellili yaşlarda üstü başı perişan saçları ağarmış ön dişlerinden sadece biri kalmış ayağı yalın ev gibi terkedilmiş kadının çığlık atarak baltayı bütün gücüyle savurması ile beynime giden kanın düşünmemi altüst ettiğini kalbimin ise sanki beni terketmek için var gücüyle çarpması çıldırmış gibi bağırmama sebep oldu.
Yorumlarınızı bekliyorum :)