Yatakta iki tarafa dönüp duruyorum. Uykum bir türlü gelmiyor. Üzerimde ağırlık yapan yorganı yatağın diğer tarafına itiyorum. Kalkacak gücü bulamayınca kollarımı yatağa yaslayıp doğruluyorum. Karşıdaki aynadan bana bakan yansımam gözüme çarpıyor ardından. Gözlerim uykusuzluktan kızarmış ve göz altlarım mosmor. Sarı saçlarım kirlenmiş ve dağınık.
Sinirlerimi bozan görüntüden hızlıca uzaklaşıyorum. Üzerime bende olmadığını söyleyip sakladığım sen kokulu t-shirtünü geçiyorum. Altına her zaman ki siyah bir pantolon ve bol bir siyah kapşonlu. Aynaya bakmamaya özen gösteriyorum. Hızlı olmalıyım. Kenardaki telefonum gözüme ilişiyor bu sefer. Kendinden bağımsız hareket eden bacaklarım beni onun yanına götürüyor ve telefonu elime alıyorum.
Saat 7.49
Kimseden bir mesaj yok. Yamuk bir gülüş yerleşiyor yüzüme. Telefonu sert bir şekilde masanın üzerine koyuyorum. Ve önceden hazırladığım bavulu alıyorum.
Odaya kısa bir bakış atıp odadan çıkıyorum. Merdivenleri inerken neredeyse mutlu gibiyim. O gülüş yüzümden silinmiyor.
Ayaklarım düz zemine değdiğinde mutfakta annemi görüyorum. Bu sefer gülüşüm soluyor. Arkasına dönüyor ve beni görüyor. Elimdeki bavula anlam veremediği için şekilli kaşları çatılsada odamdan çıktığım için mutlu gözüküyor gibi.
"Luke, bu gün günah çıkarmak için kiliseye gideceğiz."
diyor doğradığı şeyleri masaya götürürken ve bana bakıp gülümsüyor.
Ben başlı başına bir günahım.
Vazgeçmek için geç diyor içimdeki ses. Hiçbir zaman geç değildir.
Ama yine de vazgeçmiyorum.
Cevap verme gereği duymadan kapının yanındaki siyah converslerimi ayağıma geçiriyorum. Annemin seslenmesini duymazlıktan geliyorum. Kapıyı açıyorum ve temiz hava beni karşılıyor. Uzun zamandır böyle hissetmemiştim. Kapıyı kapatıp ilerliyorum. İşe yetişmeye çalışanlar dışında sokak neredeyse boş sayılıyor. Ayaklarım beni metro istasyonuna götürüyor. Kapşonumu başıma geçiriyorum ve kirli saçlarımı az da olsa saklıyorum.
Son kez müzik dinlemediğim için kendime kızıyorum. Fazla gürültülü. Ama dayanmalıyım. Sonrasında huzura kavuşacağım.
Pek huzur sayılmaz, cehennemde yanacağım ama bunu önemsemiyorum. Dünyadan kötü bir yer olamaz değil mi?
Düşüncelerim yüzünden ne ara geldiğimi anlamadığım metro istasyonuna bakıyorum. Etrafta bakıyorum ve kimseyi göremiyorum. Bu yüzümde bir gülümse oluşmasına neden oluyor. Bu gün fazla gülüyorum. Elimdeki bavulu yere koyuyorum. İçinden katlanabilir tahta tabureyi ve kelepçeleri çıkarıyorum. Metro raylarına atlıyorum ve tabureyi açıp rayların üzerine yerleştiriyorum. Üzerine otururken pişman değilim. Elimdeki kelepçenin tekini ayak bileğime takıyorum ve diğer ucunu tabureye takıyorum. Diğer kelepçeyi koluma takıyorum ve diğer ucu içinde aynı şeyi tekrarlıyorum.
Ve hala pişman değilim.
Bir süre öyle bekliyorum. Sonrasında metronun ışıkları gözümü acıtıyor. Bu sefer geç.
Başlı başına bir günah olduğumu söylediğin için gözlerimi kapatıyorum ve metronun acı dolu sesini dinleyerek günah çıkarıyorum.
az önce okuduğunuz şey finaldi
pİŞMAN DEPİLİMJJASDF475SFJKHDRT