Bölüm 1

178 10 3
                                    

Yıl bin dokuz yüz seksen yedi.Uzun bir kuyrukta hastane çalışanları emeklerinin karşılığını almak için sıraya girmişlerdi.Muhasebeci ise sırası gelenin ismini bulup imza karşılığı ,adının karşısında yazılı olan parayı ödüyordu.Sıra Beyza'ya gelmişti.Maddi işlere bakan memur Atıf Bey; herkese olduğu gibi O'na da önce imza attırıp arkasından çantadaki kağıt paralardan ve çekmecede bulunan bozukluklarla yazan ücreti kuruşu kuruşuna ödemişti.Beyza Hemşire para dolu elini hemen cebine götürmüştü.Sıcacık,gıcır gıcır olan ; ilk maaşı yüz beş bin lirayı avucunda tutma heyecanı yaşıyordu. Parmaklarını biraz daha sıktı.Daha önce bundan daha çok paraya sahip olmuştu fakat onlar babasının kazancı idi.Bir aylık yorgunluğunun, çalışmasının karşılığı ödenen miktar kalbinin hızının artmasına vesile olmuştu.

İdare kapısından çıkıp, asansöre doğru yürümüştü.Çok mutluydu.Alın terinin karşılığında cebinde tam tamına yüz beş bin lirası vardı.Yemek saati olduğu için asansör sürekli katlar arası hareket halindeydi.Asansörü beklerken gözü yanından ağlayarak geçen esmer, zayıf ,kısa boylu, otuz yaşlarındaki adama takılmıştı.Pencerenin kenarına geçip ses çıkarmadan , gözünden sicim gibi inen yaşları koluna burnunu çekerek siliyordu.Üstü başına bakılınca hali vakti pekte iyi olmadığı belli idi.Omuzlarının yukarı doğru inip kalkmasından hıçkırarak ağladığı anlaşılıyordu. Üzerindeki ceketin kollarının epey uzun olması ve genişliği emanet olduğunun ip uçlarıydı.Zaten giydiği takımın büyük gelen kısımları sanki gözyaşlarının mendiliydi. Bu görüntü Beyza hemşirenin bütün ilgisini toplamıştı. Koridorun aşırı kalabalıklığının yanında gözünü ;herkes gruplar halindeyken camın altındaki duvara tutunup içli içli çevresine göstermeden gizlice göz yaşını boşaltan yapayalnız kişiden ayıramıyordu.Sanki koskoca koridorda o tekti...

... ... ....

Ümmühan Hemşire; hizmetlilerle ilgili sorunu başhemşire ile konuşmuş elinde kağıtlarla geçerken koridorda Beyza'nın son anda farkına vararak:

"Beyzaa .Başhekimin yanına gidiyorum.Haydi sen de gel " diye seslendiğini duymadığı gibi kendisini bile görmemişti.Arkadaşının orta yerde dimdik kıpırdamadan durması ilgisini celp etmişti.Kendisi de asansöre kapı kapanırken binip arkasını dönerek:

"Beyzaaa bekliyorum.Haydi gel." demişti.Asma kata çıkıp Beyza'nın olduğu taraftan bakınca onun hâlâ olduğu yerde durduğunu görmüştü.

Hastane koridorunda ilaç ve ter kokusu hâkimiyetini sürdürürken, öğlenin feri olmayan ultraviyole ışıkları camdan kırılarak süzülüp endişeli, ağrılı, yorgun arayış içindeki adımlarla insanlar oradan oraya dolaşıp duruyorlardı. Kimisi poliklinik sorarken diğeri doktor arıyor, bazıları da yatan hastasına ulaşmanın yollarını bulmaya çalıyor, el altından kapıdaki görevliye hak etmediği parayı cebine sokuşturuyordu. Kapıdaki mavi önlüklü kapıcı eliyle cebine konanı yerleştirerek:

"Haydi, acıdım bu seferlik geç... Bir daha olmaz haa!.. " diyerek aldığını belli etmeden kapının iç tarafına hasta yakınlarını alıyordu. Koridorun sonundan gelen ağlayan çocuk sesleri ise kulak tırmalıyordu. Fakat bunların hiçbiri umurunda değildi. Her zaman ki alışılmış manzara idi.Asıl merak ettiği bu kadar kalabalığın arasında kim olduğunu bilmediği birinin yanında , hayat tecrübesi az olan arkadaşının ne işi vardı? Üstelik koskocaman adam ağlıyordu.Ümmühan Hemşire bu güne kadar küçük kardeşi hariç ,ağlayan erkeği hiç görmediğini fark etti. Kardeşi de zaten çocuktu. Göz pınarına hâkim olamayana bakarak:

"Kesin cenazesi vardır""Bizim civcivde çok duygusal, acımıştır.Teselli edecektir.Saf kız."


YARISINDAN BEŞ FAZLA( KİTAP SÖZLEŞMESİ YAPILDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin