Sabah saat altıda kalktım. Yüzümü yıkadıktan sonra masamın üzerinde bugün için hazırlamış olduğum kıyafetleri giydim. Saçımı sıkı bir at kuyruğu yaptıktan sonra göz kalemi ve parlatıcıyla işe gitmek için hazırdım. Kendime güzel bir kahvaltı hazırladıktan sonra hazırladıklarımı büyük bir afiyetle yedim. Kahvaltı tabaklarını topladıktan sonra çantamı da alıp evden çıktım. Arabamı parkettikten sonra işe zamanında gelmenin verdiği mutlulukla kapıdan girdim. Şimdi siz işe zamanında gelmenin verdiği mutluluğu belki anlayamayabilirsiniz ben şöyle özetleyeyim bizim geçici bir süreliğine gelmiş olan bir müdürümüz var, adam deli; iki dakika geç kalırsanız iki saat mesaiye kalıyorsunuz ben de bu yüzden erken kalkıp erken geliyorum işe. Asansör geldiğini belli eden sesi çıkardığında bindim ve arkadan koşarak gelen iş arkadaşım aynı zamanda da en yakın arkadaşım olan Burçin için kapıyı tuttum. Burçin nefes nefese asansöre bindi ve "Günaydın" dedi enerji dolu sesiyle."Günaydın" dedim ben de onun gibi. Bizim kata geldiğimizde indik. "Ee nasılsın kolun filan acıyor mu?" dedi Burçin. "Bazen acıyor işte çok zorlayınca filan" diye yanıtladım onu. Yaklaşık bir hafta önce bir kaza geçirmiştim ve sol kolum hem yarılmış hem de kırılmıştı. Sağlak olduğum için şükrediyordum yoksa işimi yapamama gibi bir durumum olacaktı. İşim demişken ben İstanbul'da uluslararası bir şirket için çizgi film karakterleri ve bu şirketin moda bölümü için kıyafetler -ki bu kıyafetler çoğunlukla tasarladığım çizgi film karakterleriyle ilgili oluyor- tasarlıyorum. Bu işe girebilmek için çok çalışmıştım ama değdi. "Elisa Hanım burada mı?" diye seslenen çok sevgili(!) müdürcüğümüzü "Buradayım Ekrem Bey!" diye cevapladım. "Elisa dün getirdiğin çizimlerden birer tane daha çıktı al!" dedi emredici bir tonla. "Tamam Ekrem Bey" dedim. Odasına girer girmez Burçin "İsili din gitirdiğin çizimlirdin birir tini dihi çikti il!" diye taklidini yaptı Ekrem Bey'in. Bir yandan gülerken bir yandan da Burçin'in sessiz olmasını sağlamaya çalışıyordum. Bugünlük yapılacak tüm işleri bitirdiğim için eşyalarımı topluyordum. O sırada Burçin odaya girdi ve "Hazır mısın?" dedi. Ben de "Evet. Hadi gidelim." dedim ve beraber şirketten çıktık. Burçin " Benim birkaç işim var halletmem gereken. Yarın görüşürüz." dedi ve gitti. İstanbul trafiğinden kurtulup eve geldiğimde ise kapımın önünde bir bebek bulmayı elbette ki beklemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kapımdaki Bebek
Teen FictionHayatını işine adamış olan Elisa'nın tüm hayatı kapısının önünde bulduğu tatlı bir bebekle altüst oluyor. Peki bu bebeğin sırrı ne?