Medyada bebeğimizin peluş tavşanı var. Umarım beğenirsiniz. Her türlü yoruma açığım lütfen düşüncelerinizi yazın.İyi okumalar diliyorum... :)
Birkaç kere gözlerimi kırptım. Ama hayır bir bebek bir pusetin içinde benim kapımda duruyordu. "Pekiii" dedim 'i' harfini uzatarak. Puseti elime aldım ve bebekle içeri girdim. Oturma odasına geldiğimizde puseti yere bıraktım ve içindeki etrafı inceleyen minik varlığı kucağıma aldım. "Merhaba senin adın ne bakiyim" dedim. +Kesin konuşmayı biliyordur iki dakikada öğrenmiştir. -Aman ne komik iç ses, tamam belki cevap veremiyor olabilir ama beni anladığına eminim. +Üff sus tamam çocukla ilgilen.- Tamam anne. +Sus cevap verme anneye. "Hmm madem sen bana adını söyleyemiyorsun o zaman ben de sana şimdilik 'Bebecik' derim. Olur mu Bebecik?" diyince gülümsemeye başlamasını bir 'evet' olarak kabul ediyorum. +Bence 'hayır' olarak kabul et. Ona yazık ona. dedi sevgili (!) iç sesim. "Her neyse Bebecik aç mısın?Açsın tabi. Peki ne yersin? Bak mesela tavuk var, salata var, pilav var.. Hangisini seversin?" +Doğuştan mı malsın sonradan mı oldu? -Ha-ha-ha gülmekten içim dışıma çıktı. Hem.. niye öyle dedin ki? +Bebekler mama yer beyinsiz. -Hmm tam- bir dakika sen bana beyinsiz mi dedin? Unutma ben beyinsizsem sen de beyinsizsin. Çünkü sen bensin, ben de senim Allah'ım bu koku da ne böyle? Öğk. +Hahahahahahahah bebeciğin altını değiştirmen gerekecek anlaşılan ben sizi yalnız bırakayım. Büyümüş gözlerimle bebeciğe baktım. "Bu koku senden geliyor olamaz değil mi bebecik?" dedim. "Lütfen benden gelmiyor de" diye yalvarırcasına baktım gözlerine. O ise gülüyordu. Oflaya puflaya pusetin yanına gittim ve çıkıntısına asılı olan yeni farkettiğim çantayı aldım. Çantayı açınca içinden ıslak mendil, bez ve biberon çıktı. Bir de küçük bir kağıt parçası. Kağıt parçasında 'Ona ben iyi bakamadım lütfen siz iyi bakın' yazıyordu. Bez ve mendili alıp bebeciğin altını değiştirdikten sonra bebeciğe "Alışveriş zamanı o zaman!" diyerek alkış yaptım. Bu hareketime gülmeye başladı. Zaten giyinik olduğum için çantamı da alıp dışarı çıktım. Peki bilin bakalım neyi unuttum, Bebeciği! Hemen kapıyı açtım ve bebeciği de alıp bir bebek mağzasına doğru yola koyuldum. Bebek mamaları. Burada yaklaşık on çeşit bebek maması vardı ve ben hangisini alacağımı bilmiyordum. Bu sırada bebecik kadar bebeği ve beş yaşında olduğunu tahmin ettiğim bir çocuğu olan bir bayan da mamaların olduğu bölüme geldi. "Şey pardon ben hangi mamayı alacağımı bilmiyorum da bana yardım eder misiniz? Hatta mümkünse her konuda." dedim. Bayan da tebessüm ederek bana yardım etmeye başladı. Eve geldiğimizde tam üç çeşit mama, iki çeşit çay, iki paket bez, beş paket ıslak mendil, beş biberon, üç emzik, üç battaniye, beş parça kıyafet, üç çift ayakkabı, altı çift çorap ve bir koli tam bir koli oyuncak almıştık. Bilin bakalım şimdi ne oldu? Bunları taşıyamıyorum. Çünkü bir yandan da bebeciği taşımam gerekiyordu. O sırada yoldan geçen birisi "Yardım ister misiniz?" diye sordu. Bebecik ve poşetlerin arkasından tebessüm ederek "Evet" dedim. Peki karşımdaki ne dese beğenirsiniz? "Peki bundan banane". "Madem bundan sanane niye soruyorsun be adam. Zaten yardıma filan ihtiyacım yok ki benim. Tamam belki biraz olabilir,peki biraz çok da olabilir,tamam be yardıma ihtiyacım var. Bakma bana öyle lütfen yardım et lütfen." dedim tabiki de sakinim. Adama kabul etmesi için bebecikle en masum bakışlarımızı yolluyorduk. Adam sesli bir şekilde nefes verdi ve "Peki" dedi ."Teşekkür ederim." dedim ve arabanın bagajını gösterdim "Bunları siz getirir misiniz?" dedim. Adam başını salladı. Evin kapısını açıp içeri girdik. Bebeciği ve poşetleri yere koyup kapıda poşetlerle boğuşan varlığa yöneldim. Varlık diyorum çünkü iki saniyelik tarama işleminden sonra bu varlığa insan demenin ona hakaret olduğunu anladım. "Beni süzeceğine poşetleri alsan diyorum" dedi zorlandığını belli eden sesiyle. "Ta-tamam." diyip poşetleri aldım. "Teşekkür ederim poşetleri taşımada yardım ettiğin için." dedim. "Önemli değil. Bir ara sen de bana yardım edersin ödeşiriz." dedi o da. Seni bir daha göreceğimi sanmıyorum." dedim. "Yan evde oturuyorum." dediğinde şaşırdım. "Ben seni hiç görmemiştim daha önce." dediğimde hemen "Bir hafta filan oldu taşınalı evden pek çıkmadım ondan görmemişsindir." dedi. "Peki. Tekrar teşekkür ederim." dediğimde o da "Görüşürüz" dedi. Kapıyı kapatıp poşetleri salona taşıdım sonra da bebeciği kucağıma aldım. "Oyuncaklarla oynayalım mı tatlım?" dedim ve poşetten peluş bir tavşan çıkardım. "Bebecik benim adım hmmm kartopu ben senin arkadaşınım" dedim sesimi incelterek. Bebecik gülümsedi ve tavşanı eline aldı. Saat ona yaklaşırken bebecik esnemeye başladı. "Uykun mu geldi güzelim?" dedim ve bebeciği kucağıma alarak odama doğru ilerledim. Odama gelince hemen bebeciği yatağa yatırdım ve pijamalarımı giyerek ben de yattım. Bebeciğin başını okşadım ve üzerini örttüm. Birkaç dakika sonra bebeciğin nefes alışverişleri düzene girdi. Ben de bu sırada bebeciği incelemeye başladım. Sarı saçları vardı ama uzun değildi. Yüz hatları ve burnu benim küçüklüğümü andırıyordu. Bu...garipti.Onda beni çeken bir şey vardı ama neydi? İşte bu sorunun cevabını hiç mi hiç bilmiyorum. Kafamı yastığa koydum ve mis gibi bebek kokusuyla uykuya daldım.
Vee işte ikinci bölüm. Sizce nasıl bir bölüm olmuş, neleri düzeltebilirim yorumlarınızı bekliyorum. :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kapımdaki Bebek
Teen FictionHayatını işine adamış olan Elisa'nın tüm hayatı kapısının önünde bulduğu tatlı bir bebekle altüst oluyor. Peki bu bebeğin sırrı ne?