"Hadi ama Derya abla. Geç kalacağız."
"Daha bir saat var canım. 'Bir'."Evren sabırsızca ayakkabılarını giyip bahçeye çıktı. "Madem daha var,o halde biraz bahçeyi gezebilecek zaman da vardır" diye geçirdi içinden. Merdivenlerden hoplayan danny az kalsın Evren'ide dürücekti. Danny Evren'e yardım eden bir köpekti. Evren ne derse oraya gidiyordu.
Çiçeklerin arasında geçerken yüzünü çarpan hafif esintinin etkisiyle mayışıp havadaki o güzel kokuyu burnuna çekti. İşte en azında herkesten biraz da olsa uzak yanlız kalabileceği güzel bir ortam.
Derya'nın sesiyle kendine gelen Evren Danny'ye koş talimatı verip çığlık atmaya başladı. Keşke zaman biraz dursa. Sadece Evren olsa. Am her şeyi görse ne olurdu ki. İşte acımasız hayat buna bile izin beryordu.
Evren açılan kapının sesiyle irkildi ve kapının girişini yoklayıp içeri girdi. Derya kolunu uzatıp Evren'in emniyet kemerini takıp evden uzaklaştılar.Derya körler için özel bir okul bulmuştu.Ortaokul ve lise .
Ancak sınavla girilen bir okuldu. Sınavlar körlere uygun kabartmalı idi. Şimdi ise sınava girecekti. Umduğu en güzel şeydi bu.Bir yıl atlamıştı. Önceki okulu bir lise'nin bodrum katındaydı. İnip çıkmak epey zordu. Ona üzülen Derya ise sınava kayıt yaptırmıştı. Bu güzel bir davranıştı. Ancak Evren acınmaktan nefret ederdi.Az sonra Derya Evren'e sarılıp sırasına oturttu. Şimdi sınav başlıyor. Evren kabartmaların üstünden geçip bir düşündü. Neydi neydi neydi? İyice düşünüp aklına ilk geleni işaretledi. Ama doğrumuydu ki silip yeniden düşündü. Belki de bu kadar zor değildi. Sona bırakıp diğerlerini çözmeye başlaxı. Her şey iyi gidiyordu. Daha yarım saat vardı. Hepsi bittiğinde o soruyu açıp birazcık daha kafa yordu. Dilinim ucundaydı ama neydi. Son beş dakika kala sabırlıydı ancak o son beş dakika. İçin için ağlıyordu. Tek bir soru bile kaybetmesine sebep olabilirdi ve o nefret ettiği okula geri dönmek zorunda kalırdı. Başka okul mu yoktu canım. Ama bu okul hepsinden daha özen gösteriyordu herkese. Tam körler için bir okuldu.
Son dakikGörevli hoca son iki dakika dedi. İşte sonunda. Buydu cevap. Daha doğrusu cevaba giden yol. Soruda ki öğrenci aslında saat değil dakika istiyordu. Hemen işaretleyip hocaya verdi. İçi rahattı. Tabii kide emin olamadığj herşey vardı ama işte. En zoru atlatmıştı.
Dışarıya çıkıp Derya yı bekliyordu ancak Bora'nın sesi yükselde arkasından. Dediklerine göre Derya'nın bir işi çıkmıştı. Belliki Yiğit bey için çağırıyorlardı. Yiğit bey bir süredir hastanede can çekişiyordu. Doktorlar kanser olduğunu söyleyip onu yatırmışlardı. Bora gayet normal bir ses tonu ile "biraz konuşmak ister misin"
"Ne oldu?"
"Gel istersen bir kafe ye gidelim"Pek mutlu olmamıştı Bora ile oturacağına. Nefret ederdi Bora'dan nedeni birazda Evren Akyıldız ailesinin evine girdiği anda olmuştu.
Ertesi sabah Yiğit bey şirkete giderken Bora onu durdurmuş ve: " ya sen Evren'i nasıl çocuklarından izin bile istemeden alırsın yanına."
"Oğlum kız sokakta mı kalsaydı. Hatta istersen yurda verelim. Sen bilirsin yurtların nasıl bir yer olduğunu. Sonuçta bizden kaçıp o yurda kaçıpta üç yıl boyunca bizden nasıl ayrı kalabildiğinide bilirsin."
"Bunu hayatım boyunca hep yüzüme mi vuracaksın yani. Böyle mi bir babasın?"
"Sen önce laflarına dikkat et bakalım Bora bey. Karşınds çocuğun yok senin"
"Yok. Ama beni terk etmeyi pilanlayan bir babam var karşımda."
"Bora bak. Öyle değil o. Ben sadece iki yıllığına seni anneannenlere verecektim. Biyorsun işim dolayısıyla yurt dışına sık sık gidiyordum. Sende anlayacaksın beni. Yakında şirketi sana devredeceğim. Melis ile evlenip çocuklsrınız olunca her şeyin farkına varacaksın"
"Ben senin şirketinide o Melis denen kızıda Evren'i de istemiyorum tamam mı?"
Evren son cümle ile sarsılmış ve odasına doğru gitmeye başlamıştı. O günden beri daha da çok nefret eserdi Bora'dan. Belki de onunda bir sebebi vardı ama böyle demek zorunda değildi.Bora Danny'yi Evren'in elinden alıp kolundan tuttu. Açıkçası böyle daha iyiydi ama nefret ediyordu işte nefret. Danny'nin tasmasını Bora'nın elinden çeken Evren mesafe bırakıp yürüyordu. Danny'den başkasına güvenemezdi artık. Bunun terk edenlerir sayısı fazlalaştıkça hiç kimse ye güvenmeme huyu daha da artıyordu. Hangi insan ailesini terk ederki. Evren eski yıllarına geri dönse asla bunu yapmamaya gayret ederdi. Arabaya oturup kemerini takmaya çalıştı. Ellerindeki sıcaklığa göre Bora kemerin ucundan tutup taktı. Ellerini hafifçe kaldırdı. Hiç memnun değildi bu işten. Ne cesaretle tutabiliyordu ki elini. Aptaldı işte.
Biraz sonra arabanın durduğunu fark ettiği an hemen arabanın kapısını açmaya çalıştı. Uzun sürdü ama sonunda açıldı. Kapıyı hafifçe iteleyip dışarıya çıktı. Zordu uzun süre oturmak. Danny havlamaya başlamıştı. "Normalde böyle yapmaz ama"
"Acıkmıştır. Onu görevliye verirsen kafesin içerisine saklar"
"Çok kötüsün. Onada yazık değil mi? O kafesin içinde rahat olamaz"
"Ne yapalım Evren sokamıyorsun içeye hayvan"
Umutsuzca hayvanı Bora'nın eline verdi. Üzülüyordu onun için. Yazıktı işte Hayvancağıza. Bu kafe sahipleri bir aptaldı.
"Evren bak bu biraz kötü bir haber."
"Yani"
"Şey babam"
İç çekişi derin ve birz acıklıydı.Yüzünü elşeri ile kapstıp başını eğdi. "Eminim gene içmiştir" diye içinden geçirdi Evren.
Kendini toparlsysn Bora yeniden konuşmaya başladı"Babam yani doktorlar o-onu kurtarmak istediler ama işte olmadı"
"Öldü yani" ikisininde gözleri doldu. Bora Bora'nın gözlerinden yaşlar akıyordu. Sessizce yutkundu ama Evren ağladığını fark etti."sen ağlıyorsun"
"Gidelim buradan lütfen"
"Onu sana benim demem gerekiyordu"
"Haklısın,hadi gidelim"
Evren ağlamamak için kendini tutmaya çalışıyordu. Eve gittiklerinde odasına çekilip sessizce ağlayacaktı. Ama Bora'nın yanında ağlamak istemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah-Beyaz Kader
RandomYıllar önce hem görme yeteneğini hemde annesini kaybeden Evren Babasınun onu terk etmesiyle on sahip çıkan Yiğit bey ve ailesi ile yeni bir hayata başlamaktadır.