Bölüm 1

191 21 11
                                    

Çalan alarmla zar zor gözlerini araladı Harry. Dün gece heyecandan uyuyamamış, fakat daha sonra kendini uyumaya zorlayıp uyuyabilmişti. Bugün, 3 yıldır beklediği gündü. 3 yıldır X-Factor seçmelerine katılmak istiyordu fakat ailesi daha yaşının küçük olduğunu dile getirerek 3 yıl boyunca bu seçmelere katılmasına izin vermiyordu. Nihayet 16 yaşına girmiş, ailesinin de iznini alarak sonunda seçmelere katılmıştı.

Üzerindeki pikeyi ayaklarıyla tekmeleyerek yere düşmesini sağladı. Doğrulup buklelerini, her sabah yaptığı gibi, elleriyle dağıttıktan sonra şekil verdi. Sonrasındaysa her türlü bakımını yapıp odasından çıktı ve annesinin yanına gitti.

Annesi çoktan hazırdı. Gurur duyduğu oğluna büyük bir öpücük vaad ederek kulağına " Sana güveniyorum." diye fısıldamıştı. Bugün onun için enfes bir kahvaltı hazırlamak istemişti fakat Harry onu önceden uyarmıştı. Heyecanlı olduğu zamanlar pek birşey yiyemezdi. Bu yüzden yiyemezse de çok üzülürdü.

Bir adet sandviç ve bir bardak meyve suyu ile kahvaltısını tamamladıktan sonra annesiyle beraber yola koyuldu. Gerçekten çok heycanlıydı fakat bunu belli etmiyordu. Kendine inanıyordu, içindeki heyecanı asla sesine yansıtmayacaktı.

Uzun bir yolculuktan sonra nihayet yarışma binasına vardılar ve karşılarındaki kalabalığa uzun süre baktılar. Erken geldiklerini sanıyorlardı fakat şimdiden tüm alan dolmuştu bile. Harry korkmamıştı, o kendine güveniyordu, bu yüzden asla korkmazdı. Daha sonra sıraya sıraya girdiler ve sıranın kendilerine gelmesini beklediler.

Uzun bir bekleyişten sonra sıra Harry'ye gelmişti. Önce ona spikerler tarafından "Adınız nedir?", "Öğrenci misiniz?" gibi soruları cevaplamıştı. Sıra ondaydı. Birazdan Simon Cowell ve diğer jürilerin karşısına çıkıp şarkı söyleyecekti. Harry, Simon'ın büyük hayranıydı ve açıkçası diğer jürilerin ne diyeceği onu pek ilgilendirmiyordu. Annesi son ana dek elini tutmuş, hiç bırakmamıştı. Ona büyük bir kucaklama verdi ve yanağından öpüp kulağına eğildiğinde tekrar "Sana güveniyorum." dedi ve oğlunun yeşil gözlerine bütün sevgisiyle baktı. Harry annesine bütün içtenliğiyle gülümsedi sahneye doğru döndü. Ne yavaş ne de hızlı olan adımlarla sahneye doğru yol aldı. Ne zaman geldiğini anlayamadığı bir anda sahnenin tam ortasındaydı. Karşısında Simon duruyordu. 3 yıldır ona karşı şarkı söylemeyi beklediği, ondan sesi hakkında güzel yorumlar duymayı beklediği Simon Cowell.

"Evet, merhaba. Seni tanıyabilir miyiz?" dedi Simon. Harry o an bunun gerçek olduğuna inanamamıştı. "Ben Harry Styles." dedi. Ne diyeceğini bilmiyordu. Simon "Kaç yaşındasın?" diye sorunca Harry bu sefer "16." diye cevap verdi. "Nelerle uğraşıyorsun?" Harry bir saniye düşündü ve cevap verdi. "Okul dışında bir fırında çalışıyorum." Simon kaşlarını beğenircesine havalandırırken diğer bir jüri olan Louis Tomlinson araya katıldı. "16 yaşındasın ve bir fırında çalışıyorsun. Okuluna zor oluyor mu?" Harry tanımadığı adamın sorusuyla kendisini yeni farketmişti. Bir yarışmaya katılıyordu, fakat yarışmanın jürilerini, Simon dışında, tanımıyordu. Onun için sadece Simon önemliydi. Kazanıp kazanmaması önemli değildi, Simon onun hakkında ne diyecek, o önemliydi onun için.

"Evet, okul çıkışında fırında çalışıyorum. Ve hayır, pek zor olmuyor." Louis, aldığı cevapla kafasını 'pekâlâ' dercesine salladı.
"Peki, bugün senden hangi parçayı dinleyeceğiz?" Harry gururla, " Stevie Wonder'dan Isn't She Lovely." dedi. Simon mutlulukla "Başlayabilirsin." dedi.

Harry büyük bir nefes aldı ve söylemeye başladı. Bütün stresini bu şarkı için atacaktı. Her şey güzel gidiyordu, istediği gibi. Sesi harikaydı, bir insanı derinlere itebilecek kadar boğuk ve güçlü.

Louis çocuğun sesine hayran kalmıştı. Kendinden 8 yaş küçük olan bu çocuk onu çok etkilemişti. Hiçbir sesi işitmek istemiyor, sadece çocuğun sesini duymak istiyordu. Fakat arkadaki seyircilerin çocuğun yakışıklılığı ve buklelerine attığı çığlıklar onu istemeden çıldırtmıştı.

Harry şarkıyı bitirdi ve büyük bir nefes verdi. Beğendiklerini umuyordu. Yani Simon'ın beğenmesini çok istiyordu. Gözlerini kaldırdı ve hepsine birer baktı. Ortadaki jüri, yani az önce ona soru soran adam, ona delici bakışlar atarken gözlerini kaçırdı. "Bunca zamandır neredeydin?" diyen Simon sayesinde koca bir tebessümü dudaklarında sergileyerek sahne gerisinde olan annesine yaramaz bir bakış attı. Hayalini yaşıyordu, Simon onun sesini beğenmişti. "Gerçekten inanılmaz bir sesin var, Harry." Harry, Simon'ın dediklerini işittikçe kendini sevinçten yırtmak istiyordu. Küçük teşekkürler iletmeyi unutmuyordu neyse ki.

"Sen ne düşünüyorsun, Louis?" Simon orta jüriye sorduğu soruyla Harry adını öğrenmişti. Louis...
"Bu efsanevi birşey. Kesinlikle.. kesinlikle mükemmeldi. Büyük bir evet!" Harry Louis'ye gülünce, Louis gözlerini Harry'den ayırmıyordu. Küçük oğlanın büyük bir cazibesi vardı ve bu onu deli etmişti.

Diğer jürinin ne dediğini işitemiyordu Harry. Çünkü Louis ile birbirlerine bakmakla meşguldü. Tekrar Simon söze başlayınca dikkatini topladı ve dinlemeye çalıştı. Louis denen adamın bakışlarında bi güç vardı. Kadın veya erkek, kim olursa olsun kendini ona çekebilecek bir etkisi vardı. Ve Harry de onlardandı.

"Ben de sana kocaman bir evet diyorum. Bize katıldığın için teşekkürler Harry! Görüşmek üzere." Simon gülümsedi ve Harry teşekkürlerini sunarak döndü. Gidecekken Louis'ye doğru baktı, o da ona bakıyordu. Ve en sonunda annesinin yanına varmasıyla annesine koca bir kucaklama vaad etti. Hayallerini yaşamıştı, teker teker.

competition||l.sHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin