Louis ile bulunduğu konum yüzünden çıldıracak durumdaydı Harry. Çünkü Louis, ettiği güzel iltifattan sonra sadece duruyordu. Yakındı fakat ne bir şey yapıyordu, ne de geri çekiliyordu. Ve bu Harry'yi çıldırtmıştı. Ne ara Louis hakkında kirli düşünceler kurduğunu bilmiyordu ama şu an bir halt yapmasını istiyordu. "Bir şey yap, lanet olası." diye geçirdi içinden. Fakat Louis, Harry'yi hayal kırıklığına uğratarak geri çekildi. O sırada kendini iğrenç hisseden Harry allak bullak bir şekilde Louis'ye baktı. Louis gülümsedi ve "İyi şanslar, Harry." dedi. Birkaç adım geri giderek oradan ayrılmaya kalktı. Fakat Harry kolunu tutarak "Ne için?" dedi. Louis, sanki Harry'nin koluna dokunsa kırılacakmış gibi hafifçe tutup çekerek gülümsedi ve yürüyerek oradan ayrıldı.
Harry, arkasından uzunca baktı ve az önce ne olduğunu hatırlamaya çalıştı. Vücudu elektrik çarpmış gibiydi, alev alev yanıyordu. Louis'nin onu çaresiz halde bırakması berbat hissettirtmişti fakat aynı zamanda hoşuna da gitmişti.
Hemen karşısındaki erkekler tuvaletine girdi. Buraya girmişti ama ne yapacağını bilmiyordu. Etrafına sersem gibi bakarken yüzünü yıkamaya karar verdi. Eli ayağına dolaşmıştı, musluğu açması gerekirken sabun sıkıyordu. Ne yaptığının farkında değildi. Sonra durup aynadan kendisine baktı, derin bir nefes aldıktan sonra düzene girdi ve olması gerektiği gibi elini yüzünü yıkayıp tuvaletten çıktı.
Odasına geldi ve oda arkadaşıyla birlikte biraz sohbet ettiler. Arkadaşının adı Jacob'tı ve yaşıtlardı. Kendi yaşında olan birini bulduğu için mutluydu.
Ertesi sabah erkenden kalktı ve provalara başladılar. Ses kontrollerine giriyor, yeni parçalar seslendiriyordu. Bu hafta sonu sahnede şarkı söylemeyeceğini öğrenmişti. 6 sandalyeden birine hak kazanmak için yarışacaktı bu sefer.
Tüm çalışmaları bitmişti, en azından bugünlük. Ciddi anlamda yorulmuştu ve acilen kendini yatağa atmak istiyordu. Uyuşuk adımlarla nihayet odasına varmıştı. Jacob şık bir şekilde hazırlanmış, baştan çıkarıcı parfümünü sıkıyordu.
"Hazırlan seni marul kafa, bara gidiyoruz." Harry, Jacob'ı duymamazlıktan gelerek yatağına uzandı. "Üzgünüm Jacob fakat bunun imkansız olduğunu biri sana öğretememiş. Sen 16 yaşındasın, unutma." Harry kendinden geçmeye başlayınca kafasına bir yastık yedi. "Ciddi olamazsın dostum, kalk ve hazırlan. Bar arkadaşımın, ve oraya tabiki girebiliyoruz." Sinirle kalkarak zaten hazır olduğunun farkındaydı. Sevdiği kokuyu sıkıp Jacop ile birlikte yarışma evinden çıktılar.
Vardıkları barın dış cephesini hayranlıkla süzdü Harry. Pahalı bir bar olmalıydı. Jacob'ı takip ederek iri ve kaslı adamların yanına doğru ilerlediler. Jacob, adamlara selam verdikten sonra içeriye saldı. Harry ona ilginç bakışlar atarken içeriye girmek için adım attı. İki omzunda hissettiği kuvvetli baskıyla hafifçe inledi. "Sen giremezsin, bücür." Jacob arkasını dönerek hemen yanlarına yetişti ve Harry'nin kolundan tuttu. "O da benimle, çekin ellerinizi." Adamlar yavaşça ellerini çektikten sonra Harry arlarından geçti ve sızlayan omuzlarını öveledi.
Yoğun içki ve ter kokusu bulunuyordu barın havasında. Etrafta dans eden kızlar, içki içip onları kesen erkekler vardı. "İstediğin her şeyi içebilirsin, bize ücretsiz." Harry hâlâ Jacob'a inanamıyordu. Birlikte iki adet içki ısmarladıktan sonra etrafı incelemeye başladılar.
Jacob etraftaki kızları incelerken Harry sadece içkisiyle ilgileniyordu. "Neden etrafta onlarca güzel kızlar varken lanet içkinle ilgileniyorsun?" Harry bunu düşündü. Ve düşündüğü sırada aklına Louis geldi. 16 yaşındaydı fakat hiç kız arkadaşı olmamıştı. Hiçbir kıza aşık olmamıştı. Aşık olmayı bırak, ilgi bile duymamıştı. "Tanrım, düz değil misin?" Jacob, Harry'den bir cevap bekliyordu. "Ben.. bilmiyorum." Harry gerçekten bilmiyordu. "Hiç kız arkadaşım olmadı, aşık bile olmadım." Harry yargılanmak ve kötü yorum duymak istemiyordu. Başını hafifçe öne eğdi. "Bu kötü bir şey değil, Harry." Jacob elini Harry'nin omzuna koydu. "Kötü bir şey olmadığını biliyorum Jacob. Fakat emin değilim. Ve herkes senin kadar anlayışlı olamıyor." Jacob başını salladı ve içkisini yudumladı.