Öyküm burada baslıyor. Ben eski yunan'da yaşamadım;ama bh korkunç hkkayedeki kahramanlardan biri bana öyküsünü anllattı ve ben ona inandım. Bu öyküyü, yazarı benmisim gibi anlatacagım. Hep yazar olmak istemistim. Ben kimmiyim? Bekleyin ve görün. Zamanın safagıyla baslayalım...
Kus yeryüzünün ızsız yüksekliginde bulutsuz gökyüzünde uctu. Asagida yemyesil vadiler ve zirveleri karlı daglar uzanıyoŕ; uzakta, berrak mavi bir deniz ışıldıyordu. Devasa kusun altında derin bir orman vardı. Ormanın karanlıgının ortasında yanan odun atesinden çıkan dumanlar, temiz havada yükseliyordu. Ahh diye homurdandı kus. "Ateş" isli havayı kokladı ve kokudan uzaklasmak icin yükseldi. Sonra dönerek uzaktaki daga ok gibi uctu "kahvaltı" diye tısladı. Ve dalısa gecti. Kusun,ölüm anlamına gelen gölgesi.üstlerinden gecerken tavsanlar,yerlerinde dondular. Kus onları gormezden geldi ve ılık havanın onu dagın yamacına kadar kaldırmasına izin verdi.kus yükselirken asagıdaki ısıl ısıl cimenlerin yerini rüzgarın süpürdügü gri çalılar aldı. Sonra, uzerinde yosunların bile büyümedigi cıplak kayalar...
Kus, çengel gagasını kaldırdı ve
Kıvrık kanatlarını biraz katlayarak dev bir kayaya dogru dalışa gecti. Kayanın üzerinde bir adam yatıyordu.
Ama adamı yakalıyamadı.ve
Adam hızlıca kaçtı.