Kellesi evlerinin salonunda duran geyiğin ölümünü gördüğünde on bir yaşındaydı. Eliot, avlanmaya giderken onu da götürmeye başlamıştı. Babası avlanırken ona eşlik etmekten büyük bir heyecan duyuyordu. Yayı nasıl kullanacağını öğrenmişti -Eliot diğer hayvanları kaçırdığı için tüfeğe pek güvenmiyordu- ve ağaçlar yerine bir hayvanı vuracağı günü sabırsızlıkla bekliyordu.
Eliot, çalılıkların ardında sinsice pusu kurdu ve en ufak bir hışırtıyı bile fark eden geyiğin dikkatini çekmeden onu menziline almayı başardı. Geyik yorgun görünüyordu. Vahşi bir hayvandan veya başka bir avcıdan kaçmış olacaktı ki, göletten su içer içmez bir ağacın gölgesinde oturup dinlenmeye başladı. Bu onu daha kolay bir av hâline getiriyordu çünkü avcıyı fark etse bile ayağa kalkıp kaçana kadar avlanması zor olmayacaktı.
Eliot'un attığı ok geyiğin gövdesine saplandı. Ayağa kalkıp kaçmaya çalıştıysa da birkaç adım sonra sendeledi ve yere düştü. Maximillian neredeyse etrafta başka hayvanların olabileceğini unutarak bir zafer çığlığı koparacaktı. Geyiğe bir ip bağlayıp sürükleyerek arabaya taşıdıklarında Eliot kellesinin salonda güzel duracağından bahsediyordu.
Catherine ve Oriana mutfağı saatler öncesinden hazırlamıştı. Geyiğin derisinin yüzülmesi ve etinin pişirilir hâle gelmesi zahmetli bir işti. Roxanne henüz yedi yaşındaydı ama Catherine mutfak işlerini şimdiden öğrenmesi için onu yanında tutuyordu.
Eliot, geyiğin bedenini eşine ve hizmetçisine teslim etmeden önce kafasını bir baltayla kopardı. Roxanne ise tüm bunları soğukkanlılıkla izleyen abisinin yanına geldi ve büyük bir üzüntü ve korku içinde geyiğin kafasını neden kopardıklarını sordu. Annesinin onu yanında tutmak istemesinin sebebi ölü hayvanlar görmekten korkmasıydı. Buna alışması gerektiğini düşünüyordu ancak Roxanne ölü geyiği görünce benliğini saran korkudan kurtulamıyordu. Maximillian, kız kardeşini korkutmaktan büyük bir zevk alırdı. Geyiğinin kafasının onu korumak için kesildiğini söyledi.
"Bir geyik öldüğünde ruhu kötü bir canavara dönüşür ve ölüsünün olduğu evde küçük bir kız varsa geceleri onu yemek için odasına gelir. Bu yüzden kafasını kesmemiz gerekir. Kafasını kesmezsek insan vücutlu geyik kafalı bir canavar gelip seni yer."
Roxanne, bunu duyduğunda ağlayarak mutfağa koştu ve annesine sarıldı. Catherine, bir yandan kızını sakinleştirmeye çalışıyor, diğer yandan birkaç yıl sonra yemek yaparken ona yardım etmesi gerekeceğini, bu yüzden ölü hayvan görmeye alışmasını söylüyordu. Maximillian ise kardeşini korkutmanın verdiği çocuksu zevkle kahkahalar atıyordu. Oriana, birkaç yıl sonra ölümüne sebep olacağını bilmeyen bu kahkahaları tebessüm ile izliyordu.
Roxanne, bu duyduklarının etkisinden hiçbir zaman kurtulamadı. O günden sonra yatağa korkarak girmeye başladı. Salonun duvarında asılı olan geyiği görmemek için odasından çıkmıyor, çıkması gerektiğinde de gözlerini ona iliştirmemek için elinden geleni yapıyordu. Geceleri yatağa girdiğinde onu almak isteyen bir canavarın korkusunu yaşıyordu.
Maximillan'ın toprağa verildiği günün akşamında, aylar sonra ilk defa yağmur yağdı. Sokaklarda düşen yağmur damlalarının sesi tavernadaki sevinç haykırışlarıyla karışıyordu. Şeytan ile girişilen savaş rahibin ve Maximillian'ın ölümüne sebep olsa da bereketin tekrar kente dönmesini sağlamıştı. Zafer mutluluğu ölümlerin acılarını unutturuyor, Rainsford ailesi dışındaki herkes Şeytan'a karşı kazanılan büyük zaferi kutluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yağmur Bulutları Kente Dönünce
Ficção HistóricaBütün kentin laneti bir kadının üzerinde. Dar ağacına çıkarken küçük Roxanne'ın kâbuslarını, tarlalardaki verimsizliği ve Salem'de gerçekleşen her şeyin yükünü omuzlarında taşıyor. Tüm bunların bedelini boynuna geçirilen bir iple can vererek ödüyor.