HENÜZ 28.10.2015 TARİHİNDE İLK BÖLÜM YAYIMLANMIŞTIR. YENİ BÖLÜMLER İNŞALLAH GELECEKTİR. İYİ YA DA KÖTÜ YORUMLARINIZI BEKLİYORUM. LÜTFEN DESTEKLERİNİZİ ESİRGEMEYİNİZ...
Bundan yaklaşık 16 yıl öncesiydi. O yıllardaki çoğu aile gibi biz de gecekonduda yaşıyorduk. Babam çalışıyor annem ise ev hanımıydı. Her ailede olabilen anlaşmazlıklar, geçimsizlikler bizim evdede olağandı lakin mutluyduk. Sadece klişe bir sözden ibaret değildi bu mutluluk... Henüz okula gitmiyordum. Hayatını oyunlarla, çizgi filmlerle geçiren bir çocuktum. O zamanlar cep telefonları, bilgisayarlar ulaşılması güç bir dağın zirvesindeymişcesine hayatımızdan uzaktı, ulaşılmazdı. Bununla birlikte bu tür aletlerin yokluğunu çektiğimi de söyleyemem. Aksine şimdi iyi ki yoklarmış diyebiliyorum..
Hani basit bir tabir vardır ya "Küçük şeylerle mutlu olmak" evet. O zamanlarda küçücük şeylerle mutlu olabiliyorduk. Babamın işten gelirken getirdiği küçük bir çikolata bile o akşamı mutlu geçirtiyor, başımı yastığa sevinçle koymamı sağlıyordu.
Ne güzel günlerdi ki kafamızı yastığa koyduğumuzda, ne bir dert ne de bir düşünce aklımızı kemiriyordu. Sabah olunca erkenden kalkar, en sevdiğimiz şeyi yapardık. Çizgi film seyretmek... En azından benim için öyleydi. Acaba Tom, Jerry'yi bu bölümde yakalayabilecek mi? Şirinler, Gargamel'den kurtulabilecek mi, Aklımızı kurcalayan tek şey o tatlı ve heyecanlı düşüncelerdi.
Sabah uyandığım da annemin sobayı yakmış olduğunu görmem beni yatağımdan ayrı bir sevinçle kalkmamı sağlıyordu. Sıcacık ev ve sıcacık sevgi... Kahvaltı soframızda yok yok değildi, Allah ne verdiyse derdik biz ve otururduk sofraya. Şimdiki gibi masada yeme o zamanlar revaçta değildi. Sofra bezi serilir, herkes bir çemberin etrafında safları sıklaştırır; içiçe olurduk. Ailenin büyüğü tarafından besmele çekilmesi hatırlatılırdı. "Eline sağlık anne" sözüyle yemek faslı biterdi. Elhamdülillah...
Çocukluktan kalma güzel ve şirin anılardan birisi de annemin leğende beni banyo yaptırmasıydı hiç kuşkusuz. Eminim ki 90'lı yıllarda doğan kişilerin bu leğende banyodan nasibini aldığını düşünüyorum.
Banyo yapmaktan hoşlanmayan bir çocuktum. Bir gün hiç unutmam annem banyo yaptıracaktı, bendeki de ne keyifse; o yılların meşhur şarkısı "binnaz" şarkısını mırıldanıyordum. İlk defa banyo yapacakken mutluydum. Kendim bile şaşırmıştım bu duruma. Kimi zaman farklı kişiliğimin örnekleridir bunlar...Önceleri "sıkıldım" kelimesi çok kullanılmazdı sanırım, ya da ben duymuyordum. Gerçeği söylemek gerekirse bu, günlerimizin nasıl güzel ve zevkli geçtiğinin bir kanıtı değil midir aslında? Sıkıldın mı? Çık dışarı onlarca çocuk, onlarca temiz yürek, onlarca arkadaş sana...
Sabahtan akşama kadar saklanbaç oynardık. Mahalle maçlarının tadını hiçbir oyun vermezdi. Paramız yoktu ama 330 ml'lik pet şişesi de mi bulamıyorduk? Alıp o pet şişeyi iyice bir ezerdik. Tabiri caizse pestilini çıkarırdık. Sonra o yassı hale gelince kayganlık özelliği alır, bir güzel maç yapardık. Çareler tükenmezdi. Her şey para da değildi. Belki cebimizde zengin çocukları gibi paramız yoktu ama sahip olduğumuz değerlerin birçoğu da onlarda yoktu...
Ya şimdi? Dışarı çıkıp baktığınızda boş sokaklar... Her çocuk evine kapanmış o lanet olası bilgisayar oyunlarıyla meşgul. Hem de kafasını kaşıyamayacak kadar telaşlı, gözlerini ekrana dikmiş; karşısına çıkacak o insanı öldürmek için sabırsızlanıyor!.. Lanet olası oyun sektörü, gerçek hayatta karınca öldürünce üzülecek bu kalbi temiz çocuklarımıza adam öldürmeyi zevkliymiş gibi empoze ediyor!
Çocukken bir günah işlediğimi düşündüğüm zaman, affetmesi için Allah'a yalvarışlarımın gözümün önünde canlandığını görüyorum. Peki ya şimdi? Bu soruyu sizin vicdanınızın cevaplamasını istiyorum.
DEVAMI GELİYOR İNŞALLAH..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çocukluğumu Verin Bana!
Non-FictionBelki maddi yönden fakirdik ama gönlümüz zengindi... 28.10.2015