Unicorn'un ağzından;
Gözlerimi odama giren gün ışığıyla araladım. Saat 9.45'di. Normalde olsa bu saatte imkanı yok uyanmazdım.
Bugün ki planım önce okula gidip gezmekti. Muhteşem bir yer olduğunu biliyorum ama sadece bir hafta bekleyemeyecek kadar sabırsızım. Yukarı çıktım ve mutfağa ilerledim.
"Günaydın hala." Mutfakta kahvaltı hazırlıyordu. Yanına gidip masaya konulacak şeyleri çıkarmaya başladım.
"Günaydın, erkencisin bugün. Uykunu aldın mı?"dedi domatesleri kesmeye devam ederken.
"Evet, neden oldu ben de bilmiyorum ama erken kalktım. Sanırım biraz heyecanlıyım."dedim ve güldüm. Son olarak peynirleri de çıkartınca masadaki herşey hazırdı.
"Bugün ne yapmayı düşünüyorsun? Beraber bir şeyler yapabiliriz diye düşündüm."dedi masaya otururken.
"Bugün ki planım okula gitmekti. Okulu gezip nasıl bir yer olduğunu görmek istedim. Hem bazı öğrenciler okulda olacakmış. Yeni gelenlere hazırlık için gönüllü olanlar varmış." İnternet sayfasından okuduğum bu kadardı.
"Tatlım, bu çok iyi bir fikir. Fazla geç kalmamak adına bence kahvaltından sonra hazırlanıp hemen çık istersen. Benim de seninle gelmemi ister misin?"
"Bilmem, kendim gidebilirim sanırım."dedim.
"Pekala. Bugün normalde evde çalışmayı planlıyordum ama sen evde olmayacaksan ben de işe giderim."
"Tamam o zaman. Zaten senin işlerine engel olmak istemediğimi biliyorsun."dedim. Kahvaltımıza sessizce devam ettikten sonra tabağımı alıp mutfağa koydum ve aşağıya indim. Giyeceğim kıyafetleri hazırladım. Siyah eteğimin üstüne salaş beyaz bluzumu giydim. Londra havasının her zaman biraz serin olduğunu bildiğimden altıma çorap ve üstüme de hırkamı aldım. Yukarı çıktım ve halama veda ettikten sonra dışarı çıkıp yürümeye başladım. Oxford Londra'dan bir saat filan uzaklıktaydı. Eğer Paddington'dan trene binersem en fazla bir saat on beş dakikaya orada olurdum. Kulaklıklarımı taktım ve istasyona yürümeye başladım.
*****
"Hey, boşsa oturabilir miyim?" Kulaklıklarımın arasından gelen konuşma sesiyle kafamı çevirip yanıma baktım. Sarı iki yana örgülü saçlarıyla bana gülüyordu.
"Ah, tabi."dedim. Siyah skeeny pantalonu ve üstünde bulut desenli kazağı ona yakışmıştı. Eşyalarını karşımızdaki koltuğa koydu ve yanıma yerleşti. Bana bakıp gülümsedi.
"Bana öyle bakmaya devam edecek misin? Yoksa..." Ona baktığımı farkettiğimde kıkırdadım.
"Üzgünüm. Sadece- Ah boşver. Adım Unicorn."dedim.
"Unicorn mu? Ciddi misin? Garip bir isim ama beğendim. Ben Aria." Tekrar gülümsedim. Birkaç normal konulardan konuşarak zamanı geçirdik. Bir tane kız kardeşinin olduğunu, evden kaçıp Oxford'a geldiğini öğrendim. Ben de kendim hakkında bir şeyler anlattım.
"Babamın ölümünden sonra California'da kalmak istemediğimden dolayı Londra'ya halamın yanına yaşamaya geldim. Oxford'da ikinci sınıf psikoloji bölümüne başlayacağım."dedim. Suratı bir an değişti ve ağzı açıldı.
"Dalga geçiyor olmalısın."dedi.
"Neden ki? Kötü bir şey mi dedim."
"Hayır, tüm okulun konuştuğu o ikinci sınıftan girebilmiş kız sensin de, ondan." Tüm okulun konuştuğu mu?
"Tüm okul mu? Bekle, sen nereden biliyorsun bunu?"diye sordum.
"Üniversite hayatını beraber geöirecek olabiliriz de ondan. İkinci sınıf psikoloji. Aria Wonderwall."dedi kendini yeniden tanıştırır gibi. Elini uzattı. Güldüm ve ayak uydurdum.
"İkinci sınıf psikoloji. Unicorn Marble."dedim ve gülüştük.
"Ayrıca, en yakın arkadaş olduk. Benden kurtulamazsın Uni." Tekrar güldüm ve elimi tuttuğu elini sıkarak yukarı aşağı salladım.
"Anlaştık."dedim.
#####
Tekrar meraba! Umarım beğenirsiniz. Medya'daki Unicorn. Diğer bölümde Aria'yı koyacağım. :-)