Büyüyünce Ne Olmak İstiyorsun? Gitmek İstiyorum!

72 1 1
                                    

Her  günü  birbirine  benzeyen  yaşamlardan  sıkılmıştım.  İstanbul'un  gökyüzünü  perdeleyen  yüksek  binalarından,  boğucu  trafikte  işe  gidip  gelmekten,  derinliği  olmayan  ilişkilerden  sıkılmıştım.  Gitmek  istiyordum,  sadece  gitmek...  Yolculuk  hayali  bir  tutkuya  dönüşmüştü.  Gitmek,  aniden  gitmek,  hesapsız  gitmek,  yollara düşmek... Kendim dâhil dokunamadıklarıma dokunmak...
  Eski  zamanlarda  yolculuklar  yürüyerek,  atla  veya  deveyle  yapılıyordu.  Böyle  yolculuklar  sadece  yolcunun  hayatını  değiştirmiyor,  aynı  zamanda  insanlık  tarihini  bile  değiştiren  olaylara sebep oluyordu.
  Çocukluğumda  babamdan  sürekli  Evliya  Çelebi  hikâyeleri dinlerdim.  Hikâyelerde  geçen  inanılması  güç  olaylardan  ziyade  beni  en  çok  etkileyen  şey,  onun  nasıl  yollara  düştüğüydü. Evliya  Çelebi  bir  gün  rüyasında  Peygamber  Efendimizi  görür. Efendimiz,  "Dile  benden  ne  dilersen,"  diye  sorar.  O  da  "Şefaat ya  Resulullah,"  diyeceğine,  yanlışlıkla,  "Seyahat  ya  Resulullah," der.  Bunun  üzerine  dileği  kabul  olur  ve  Evliya  Çelebi  bir  dil sürçmesiyle yollara düşer...
  Babam  bu  hikâyeyi  anlattıkça  gözlerim  ışıl  ışıl  parlar,  yüzümde  bir  tebessüm  oluşurdu.  Sonra  bir  "düş  sürçmesi"  hayaliyle  babamın  dizlerinde  öylece  uyuyakalırdım.  Aynı  rüyayı  hiç görmedim  ama  umudumu  kaybetmeden  her  gece  bu  hayalle yatağa girerdim çocukluğumda.
  İlkokul  yıllarında  öğretmenimiz,  "Büyüyünce  ne  olmak  istersin?"  diye  sorduğunda  ben  de  arkadaşlarım  gibi  "polis,  doktor, mühendis"  gibi  klasik  cevaplar  verirdim.  Ama  içimden  hep, "Büyüyünce gitmek istiyorum," derdim.
  Evden  ilk  gidişim  de  ilkokul  beşinci  sınıfın  sonlarında  oldu. Bir  sabah  tek  başıma,  nereye  gideceğimi  bilmeden  düşmüştüm yollara.  Yürüye  yürüye  Muş'un  Hasköy  ilçesine  varmıştım.  Büyüdüğümde  kat  ettiğim  mesafenin  kilometre  hesabını  yaptığımda  görecektim  ki,  o  gün  tam  on  beş  kilometre  gitmişim.  Bu,  benim  ilk  beş  parasız  ve  gerçek  yolculuğumdu.  Uzayıp  giden  Muş Ovası'nın  ne  kadar  muhteşem  olduğuna  hayret  etmiş  ve  ilk  defa bir  manda  görmüştüm.  Dönüşte  ise  bir  at  arabasının  arkasına gizlice  takılarak  geri  gelmiştim.  At  arabasının  sürücüsü  beni  görmesin  diye  de  arka  tekerleri  birbirine  bağlayan  demir  maşanın üzerine  oturmuştum.  Yol,  ayaklarımın  altından  akıp  gidiyordu...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 08, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Hayata YolculukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin