Bölüm 1 - Nota

86 7 5
                                    

Kadın, üvey validesinin onu neden çağırdığını öğrendikten sonra dediklerini harfiyen yerine getirip, daha sonra da ihtiyar adamın ona ayarladığı enstrüman dersi için kendini bulutların birbirleri için geçip güneşi örttükleri, kuşların bile göğün bu halini sevmediği için koskoca gri duvarları terk ettiği sokağa çıktı.

Hava, ince bir bedeni hasta edecek kadar soğuk; güçlü bir bedeni üşütecek kadar rüzgârlıydı. Kadın, üzerindeki kan kırmızısı mantoya iyice sığınarak, soğuk havanın her an içine sızmaya çalışmasını önlemeye umdu. Ama çabası yersizdi; soğuk hava onun yalnızca sıcacık kalbini es geçerek bütün uzuvlarını titretecek kadar sert ve tokat darbesi ağırlığında esiyor, çevredeki ağaçları isyan ettirmek ister gibi titretiyor, topraktaki turuncu ve kırmızı yapraklar Tanrı'nın varlığını hatırlatmak ister gibi çevrede uçuşuyordu.

Kadının mantosunun dışına taşan koyu renk dalgalı saçları parelerce yüzüne çarpıyor, rüzgârla savaşa girmiş saçlar kadının güzelliğinden bir damla bile nasibini alamıyordu. Dışarıdan izleyen bir çift göz, rüzgârın böyle şiddetli esmesinin nedeninin kadının saçlarıyla cilveleşmesi ve onun insanı mest eden kokusundan payını almayı umduğunu düşünüyordu.

Şiddetle esen rüzgâr paydos vermeden kadının saçlarını yüzüne tokat gibi çarpıyor, kadının çevresine saçlarından dağılan güzel kokunun yayılmasını sağlıyordu. Rüzgârdan pejmürde hale gelen saçlar, kadının dışarıdan görünen soğuk görüntüsünü daha da keskinleştiriyordu.

Kadının mantosu rengindeki ve iki parmak eni kalınlığındaki dudakları iyice kiraz bir hal almıştı. Kadın yüzüne gelen saçlar bir yana, uçuşan eteğine engel olamıyordu. Issız bir yol olmasaydı, kadının uzun bacaklarının sergilediği görüntüden birçok insan faydalanabilirdi, ama kadın havadaki sertliği hissettiğin anda içinden gelen temiz hislere dayanarak, ders alacağı yere, yolu uzatmayı tercih ederek ıssız yoldan gitmeye karar vermişti; çünkü bacaklarının görüntüsünü alelade bir biçimde insanların görmesi, kadının örflerine ters düşüyordu.

Pertevefşan saçlar, her teli soğuyuncaya dek rüzgâra karşı koyamamış, rüzgâr her saç telini peşkeş etmişti. Ama sonunda saçlar soğuduğunda, esinti öncekine değin azalmış ve en azından önlenemez hal olmaktan çıkmıştı.

Kadın yürümeyi severdi, onun yürümesini rüzgâr yahut sıcak hava engelleyemezdi zira kadın her mevsimle dost ve akrandı. Mesela gülüşü yaz gibiydi; o güldüğü zaman güneş açar, rüzgâr onun güldüğü her neyse onu es geçer, sanki verdiği etkinin bozulmasından ar ederdi.

Sonunda ihtiyar adamın kadına verdiği adrese yaklaştığında kadın, bir nebze olsun heyecanlanmıştı. Kadının ve kadınların yüreği her an uçmaya hazır bir kuş gibiydi zaten. Kanatlanmaya hazırdı. Bizim güzel kadınımız da böyleydi, yaşına -ki yaşı genç kadınlığa henüz ermiş- bakmadan, sekiz yaş civarı bir çocuk gibi en ufak şeyde kalbini hızlandırır, kar beyazı rengindeki tenini kızartırdı.

Kadın pürheves bir halde iki katlı, bacasından gri dumanlar tüten eve doğru yaklaştı. Evin dışı koyu kahverengi bir renkte boyanmıştı, yeşil renkte panjurları vardı. Evin ön bahçesi, yazdan kalma çiçeklerin kışın küstüğü bir verandaya açılıyordu, evin çevresi çit doluydu. Bahçesinde ise aşağıdan bakınca göğe sarmaşık vermiş gibi görünen, adeta tarihin tozlu sayfalarını rüzgârın her esişinde buram buram tüttüren yaşlı ağaçları vardı.

Evin kapısının hemen yanında, ulaşım için kullanıldığı anlaşılan eski fakat bakımlı bir bisiklet vardı. Bisikletin ön tarafında el emeği olduğu anlaşılan bir sepet, sepetin içinde de birkaç eskimiş kâğıt vardı. Kadın, bakıldığında insanda içeri girmek için rağbet uyandıran bu eve doğru kıvrak adımlarla yürümeye başladı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 09, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

O KadınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin