hatıralarım

71 4 1
                                    

""Sonsuza kadar seni bırakmıyacağım""
Bu sözler ona aitti ama o nerdeydi? Neden bırakmıştı beni?

Saat tam on ikiye on kala benim yüzümü gülümsetebilen tek insanı yanına aldı melekler. Oysa onun söylediği gibi onun meleği bendim, o benim yanıma gitti.

Kendimi istemsizce aynı yerde, onu benim için çarpan kalbinin son ritimlerini duyduğum o yerde bulduğum ilk gün anladım ki tam olarak gitmemişti. Bana bir şeyini bırakmıştı,ben onun hatıralarını yaşıyordum.

-Kaymış yün şapkamı düzeltmeye çalışırken kolumu çekiştirmeye devam ediyordu. Kolumu koluna geçirdim ve hızlı adımlarına ayak uydurdum. Romantik oluşunu seviyordum fakat gizemli yönünü pek sevdiğim söylenilemezdi.Kafasına koyduğu gibi beni,aklındaki yere saat tam on ikiye on kala götürmeye çalışıyordu. Bileğindeki saate göz ucuyla bakmaya çalıştı ama lapa lapa yağan kar ekranı kapatmıştı. Hızla sildi ve kontrol etti. Son on iki dakika kalmıştı. Beni bir yere yetiştirmeye çalışıyordu. Her zaman ki romantik planlarıdır diye düşünmüştüm.--

dedim karşımdaki psikiyatriste bakarak.
Rüzgar yüzünden uçuşan sarı saçlarım şapkamı tekrar kaymasına neden olmuştu. Hayıflanarak duraksadım. Poyraz tekrar saatine baktı,beni bekledi. Burnunun ucu soğuktan kıpkırmızı olmuştu ama o aldırmışa benzemiyordu. O kadar heyecanlıydı ki.

-""Sıkı giyinmeni söylemiştim."" dedim uyarıda bulunarak. Gülümseyerek beni kolunun altına aldı ve alnımdan öptü.
-""Umrumda değil. Son altı dakikamız kaldı""

Bana sıkı sıkı sarılarak yürümeye devam ediyordu ki bu sefer duran kişi o oldu. Epey uzak olan karşı kaldırıma, gece mavisi gözlerini dikti. Nereye baktığına anlam veremeden ona baktım. Gelmiş miydik?

-"Bardakta mısır satıyorlar. Sen seversin. Bir koşu gidip gelirim. Bekler misin?"

Gözlerimi kısarak karşıya baktım. Dar sokağın birinde mısır sattıkları doğruydu. Telefonumun ekranına baktım. Son dört dakika kalmıştı. Oraya gidip dönmesi en az iki dakikasını alırdı. Eğer tam süreyi kaçırırsa üzülürdü,onu tanıyordum. Karşıya geçmek için hamlesini yapıyordu ki onu kolundan yakaladım.

"Onu uyarmıştım" dedim karşımdaki psikiyatra. Onu uyarmıştım.

Poyraz güldü ve beni kendine çekerek alnımdan tekrar öptü.

"Burada bekle. Hemen gelecem" dedi. Trafik ışıklarına dikkat etmeden karşı tarafa koştu. Onu karşıdan görebiliyordum. Mısır satan kadına parasını uzatırken arada bir dönüp bana bakıyordu. Kaldırımdan biraz geriye gittim ve karla kaplanmış ağaç dalına yaslandım. Ellerimi birbirine sürttüm,eldiven olmasına rağmen buz gibiydiler. Bugün hava fazlasıyla soğuktu.

-""Boş şeyler düşünüyordum. Saniyeler sonrasında öleceğini bilsem,orada mısır yemek için beklemezdim"" psikiyatrist devam etmemi istercesine elini salladı.

Elinde iki mısır bardağı ile gülümseyerek geliyordu. Saate baktım son üç dakika kalmıştı,neyi bekliyorsak yetişemiyecektik. Bana oyle âşıkmış gibi bakıyordu ki dalıp gitmiştik. Ne sağına bakıyordu ne soluna. Hızlı adımlarla karşıya doğru geliyordu ancak yolun ortasındaydı. Ben görebilmiştim,sol taraftan hızlı gelen otobüsün ona çarpmasına saniyeler kalmıştı. Verdiğim tepki ile kafasını sola doğru çevirdi. Kendimi ileriye doğru attım ve caddeye doğru durmaksızın koşuyordum. Elimi ona uzatıp onu oradan çekmek istedim ama o,kendine çarpan otobüsle birlikte sağ tarafa doğru fırladı.

Ağzım acık kalmıştı. Hayretler içerisinde kalmıştım. Yolun ortasında öylece dikildim. Şaşkınlıkla önüme bakıyordum. Gözlerimden durmaksızın yaşlar akıyordu. Otobüsün yaptıgı anî frenle çıkan ses,kulaklarımdan yankılanıyordu. Otobüsteki insanların hızla inip Poyraz'a doğru koştuklarını görebiliyordum. Kalabalığın gürültüsünü bozmak istedim ama kıpırdayamıyordum. Ayaklarım yere çakılı kalmıştı sanki. Bana son bakışı gözlerimin önüne geldi. Ölümünü bilmiyormuş gibi son bi kez hüzünlü bi şekilde bakmıştı bana. Kim yapardı bunu? Kim öleceği son saniye,karşısında duran sevgilisine gulerdi?

Aniden kendime geldim. Sağ tarafa doğru koşmaya başladım. "Poyraz" diye bir çığlık attım. Gözyaşlarım soğuktan üşümüş olan yanaklarımı ısıttı. Sonunda kalabalıktan bir kaç insan bana bakıyordu. Yüzlerine daha fazla bakamadım. Hepsini ittirdim ve sonunda ona ulaştım. Aşkıma,hayatıma ulaştım. Yerde öylece yatıyordu. Etrafta mısır taneleri vardı. Başına dikilen bir kaç kişi başını olumsuz anlamda salladı. Gözlerimi onlara diktim.

"Başınız sağolsun" ve bu tekrarlandı. Hepsi bana acıyarak bakıyordu. Ellerimle başını kucağıma aldım.
"Söz vermiştin" dedim ona bağırarak. Yeniden bağırdım "Söz vermiştin"...
Hıçkırıklarımın arasında boğulmak üzereydim.
Son defa saçlarını okşadım,kokusunu içime çektim. Gözlerim bir şeye takılı kaldı. Kol saati... Saat tam 13:50. Bu sefer daha çok ağladım. Israrla bu saati beklemişti,ölümüne koşmuştu adeta. Eğildim ve alnından defalarca öptüm. Onu çok seviyordum onsuz devam edemezdim. İnsanlar ayrılıyorlardı aramızdan. İnanamıyarak onu kollarından tutup sarstım. Açmıyordu gözlerini,bir şey de demiyordu. İçim acıdı. Tekrar sarstığım sırada cebinden kırmızı renginde kadife bir kutu çıktı. Bir yüzük. Gözlerimdeki yaşlar daha çok aktı. Bunun içindi bütün telaşı,heyecanı. Evlenme teklifi etmek için. Başımı karnına koyup gözümü kapatacaktım ki telefonuma gelen mesajla irkildim. Mesajı gönderen Poyrazın en yakın arkadaşı Furkan'dandı.

""Ona evet de. O seni çok seviyor. Unutmuş olamazsın saat 13:50 sizin sevgili olduğunuz saat. Vay canına. O çok detaycıdır biliyorsun. Nolur ona evet de.

HatıralarımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin