Adela

15 0 0
                                    

"Adela!" ses bir süre sonra tekrarlamaya başladı "Adela! Adela!" Gözlerini hafifçe kırpıştırdı. Berlin'in sokaklarını gören büyük penceresinden içeri bulutsuz semanın güneş ışıkları giriyordu. Sivri topuklu ayakkabıların ahşap merdivenler üzerinde çıkan sesi duyuncu irkildi. Ses gittikçe daha çok yaklaşıyordu. Kapının hemen önündeki kapı bir an açılınca yarı uykulu bir haldeydi. Hava sıcaklığına rağmen ellerine eldiven giymiş taralı, kısa ve koyu kumral saçlarını arkadan toplamış ve bordo ayakkabılarına tam uyan bordo bir şapkayı kafasına geçirmişti. bayan Elisabeth'in sinirli bakışlarıyla Adela'nın uykulu gözleri buluşunca ne bir uyku kaldı gözünde ne de bir sersemlik. "Sana 1 saat önce söylemiştim uyanmanı! Prenses hala yatağında! Çabuk kalk beni sinirlendirme! Baban çoktan arabaya geçti bile!" Bu telaşın neden olduğunu kavrayamayan Adela şaşkın ve utanmış bakışlarla yatağında doğruldu. Annesinin ayak sesleri kayboldu. 

 Askılığında asılı duran beyaz, dantel yakalı lacivert elbiseyi görünce içini bir telaş ve heyecan kapladı. Ağustosun 3. haftasıydı ve çocuklar uzun bir aradan sonra bilgiye acıkmışlardı. İlk gün telaşıyla elbisesini giydi. "Kyrtsina! Kyritsina!(Kiritsina)" diye gür bir sesle koca malikaneyi titretti. Adela'nın bakıcısı Krystyna(Kristina), daha 23 yaşında ve kızıl saçlarını topuz yapan uzun boylu, ince ve zarif bir genç kızdı. 12 yaşında olmasına rağmen Adela'nın bir türlü telaffuz edemediği bir adı vardı. Bayan Elisabeth kısaca ona Kris derdi. Bayan Elisabeth, Krystyna'yı Almanya'ya göç etmek zorunda kalan yetim ve çevreyle savaşında galip olamayan zatürre nedeniyle hastaneye kaldırılan ama Polonyalı olmasından dolayı atılan bir kız olarak bulmuştu onu. Kris'i bir çocuğu olarak büyütmüştü. O zamanlar Elisabeth 25 yaşındaydı ve soylu bir ailenin tek erkek çocuğuyla nişanlıydı. Kris de 9 yaşındaydı. 2 sene sonra Adela'nın doğumundan beri Adela'ya bir abla gibi bakan Kris bir süre sonra Adela'nın bakıcısı gibi görülmeye başlandı. Hatta 18'inde ona maaş bile bağlandı. Ne olursa olsun, Elisabeth'i bir anne gibi görüyorve sürekli ona itaat ediyordu.

"Hemen geliyorum Ela!" kızıl, gür saçlarını topuz yapmış, krem rengi elbisesiyle beyaz tenine uyum sağlamıştı. Kapıyı zarif hareketlerle itti ve hemen eline aynanın önünde duran tarağı alıp Adela'nın saçlarını taramaya başladı. Adela için Kris bir ablaydı. Doğumundan beri onun yanında olan bir ablaydı ve ne istese yapıyordu. "Keşke benim de saçlarım seninki kadar yumuşak olsaydı... Baksana ben hareket ettirmeden tarak saçların arasından kayıp gidiyor..." dedi Kris yumuşak sesiyle. "Ben de senin gibi gür saçlar istiyorum... Baksana şu topuzuna..." Beyaz bir kurdeleyle Adela'nın saçlarını bağladı ve lacivert babetlerini giydirdi. Elinden  tutarak merdivenden aşağı indiler. 

Arabaya binmeden önce babasının suratını gördü. Gözlerinin altı mosmor, suratı asıktı. Acaba okula gitmesini mi istemiyordu? Babasını doğru dürüst göremiyordu Adela. Annesi ona hem annelik hem babalık yapıyordu ara sıra. Babasının suratı resmen okul heyecanına son vermişti ve içine nedeni belli olmayan bir dert getirmişti. Okula gelene kadar aynadan babasının suratını izlemişti Adela. Neden bu kadar dertli göründüğünü bir türlü açıklayamıyordu. "Baba, siz iyi misiniz?" Babası onunla konuşulurken 2. çoğul ile hitap edilmesini isterdi. Nedeni belli, o bir albaydı ve saygı her daim onunla olmalıydı:

-Evet Adela, iyiyim. Neden sordun?

-Sanki bir şeyi dert ediyormuşsunuz gibi görünüyorsunuz.

-İçin o konuda rahat olsun Ela.

Evet, konuşma burada bitmiş olabilir ama acaba Adela'nın içindeki tedirginlik sonlanmış mıydı acaba? Cevabı siz de biliyorsunuz... Hayır.

 Soyluların okuluna varıldığında, kareli, puantiyeli, çizgili bir sürü elbiseleri ve şekil şekil saçlarıyla kapının önünde bekleyen kız öğrencileri ve onların birbirinden süslü annelerini gördü. Bayan Elisabeth, yabancı olmadığı hareketleri takındı. Kıyafetine çekidüzen verdi ve ayakkabısının ucuna bulaşmış yol tozunu uşağa sildirdi. Elbette, uşağıyla gelen tek kadın ya da elmas küpelerini takımıyla birlikte takan tek kadın da o değildi. Tek olmak onu hep iyi hissettirmişti ve böyle aksi durumlar onu hep sinirlendirmişti. Okulun kapısının önünde bekleyen en soylu ve en zenginlere hemen bir göz gezdirdi ve en soylu ve zengin bulduklarıyla tanışmaya gitti. Çoğu rütbeler kazanmış askerlerin eşiydi. O günden itibaren çocuklar bilgiyle beyinlerini doyurmaya başlamışlardı.

Gün boyu aklı babasındaydı ve bir türlü bulamıyordu aklındaki soru işaretinin cevabını. Öğretmen tahtaya tarihi attı ve çocuklar da defterine geçirdi. 21 Ağustos 1936...

O günün gecesi Adela yatağında uykusuz bir biçimde bir o tarafa bir bu tarafa kıpırdanıp duruyordu. Uyku tutmayacağını anlayınca ayaklandı ve hemen yan odaya Kris'in odasıa gitti. "Kyrtsyna!" Kris hemen uyandı ve soru sorar gözlerle ona bakmaya başladı:

-Noldu Ela?

-Babam bugün neden bu kadar mutsuzdu?

-Canım, için rahat olsun. Hiçbir sorun yok. Kısa bir gülümseme attı. İstersen bugün yanımda uyu. Kendini rahatsız hissediyorsan.

Adela hemen kendini yatağa attı ve Kris'in kolları altında hemen uykuya daldı.



Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 05, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

180 DereceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin