Ezgi yoğun bakımdan çıkmıştı. Ama şu lanet olasıca doktorlar 24 saat kritik diyorlar. HER DOKTORUN KLASİK SÖZÜ ISTE.
Adının Oğuz olduğunu öğrendiğim çocuk savaş ona yumruk attıktan sonra hastaneye hiç gelmedi. Belki de pişman değildir sadece vicdan azabı duyuyordur. Eğer gerçekten pişman olsaydı Ezgi yi görmek için çaba sarf ederdi.
Her ne kadar Ezgi nin yanında kalmak istesemde hastane kokusuna dayanamam ben .
.
.
.
.
Ezgi hastane den çıkalı bir hafta oldu. Ve bu gece onun hastaneden çıkışını kutlamak için Suffle Bar a gidiyoruz. Annem artık bizle kalmiyordu bu yüzden kimseden izin alma gereği duymuyorum. İçki içebilceğimi sanmıyorum. Belki bir bardak ama daha fazlası yok bünyem bunu kaldiramayablir. Daha önce hiç içki icmedim zaten..
.
.
.
-Ezgi pembe elbisem nerde?Odaya üzerinde benim elbisemle girdi. Elbisem onun üzerinde mükemmel duruyordu.
-Sadece ödünç aldım. Hem sen bunu giyersen savaş kıskançlık krizine girip ordaki herkesi tek tek döver.
-Ona ne? Benim etek boyumdan .
Pis pis siritti. Ve bana siyah dizimin bir karış üstünde olan bir elbise fırlattı,.
-Bunu giy daha iyi olur.
Dedi ve odadan çıktı. Elbiseyi hemen giydim .Ben zaten makyaj yapmayı sevmem bir Ruj sürdüm bide maskara. Saçlarımı duzlestirdim ve hazırım.
Bizi almaya Caner gelmişti.
Neden savaş gelmedi bizi almaya?
Birisi şu iç sesimi öldürsün.
Bara geldiğimizde savaş hariç herkes ordaydi.
Birden sahnede tanıdık bir ses duydum. Oha savaş canlı müzik mi yapıyordu. . Ben ne yangınlar gördüm şarkısını söylemeye başladı. Kabul ediyorum sesi çok güzeldi.
Sen bana bakma,
İlk değil bu.
Gidenin kazandığı,
Hileli bir oyun bu.Sen bana bakma,
Belki de en doğrusu bu.
Ben sonbaharım,
Döktüğüm son yaprak bu.Ben ne yangınlar gördüm,
Öylece bırak beni.
Sen ateşten korkarsın,
Kaç kurtar kendini.
Ben ne yaralar aldım,
Hiç biri öldürmedi.
Sen de git,
Unut beni...Sen bana bakma,
İlk değil bu.
Gidenin kazandığı
Hileli bir oyun bu.Sen bana bakma,
Belki de en doğrusu bu.
Ben sonbaharım,
Döktüğüm son yaprak bu.Ben ne yangınlar gördüm,
Öylece bırak beni.
Sen ateşten korkarsın,
Kaç kurtar kendini.
Ben ne yaralar aldım,
Hiç biri öldürmedi.
Sen de git,
Unut beni..Sahneden indi. Son sözü söylerken sesi titrek çıkmıştı biraz.
Garson ne alırsınız diye sorunca herkes ne istediyse ondan istedim. Gerçi adını bilmedigim , anlamadığım birsey iştemislerdi.
Güzeldi içecek belki 5 belki 6 bardak icmistim. Ama daha fazlasını istiyordum. 10. Bardağa geldiğimde savaş "Yeter içme artık " diye beni durdurdu. Başım ağrıyordu. Iyi değildim ve midem bulaniyordu. En son ayakta durmakta güçlük çekerken güçlü bir kol beni kucakladi ve arabaya bindirdi.Savaş 'tan
Onu ordan çıkardım və arabaya bindirdim. Fazla içmişti. Evinin önüne geldiğimizde araba da uyuyordu. Onu uyandirmadan kucağıma aldım . Cebindeki anahtari alıp evin kapısını açtım. Onu yatağa yatırdım. Tam gidiyordum ki. Söylediği şeyle dondum kaldım. Az önce bana "Gitme " demişti. Yorgani kaldırdım ve ona sarılarak uyudum. "Parfümün çok güzel kokuyor " dedi . Ona cevap vermiyordum. Çünkü bütün bunları sarhoşken söylüyordu. Belki de saçmalıyordu.
Alev den
Sabah uyandigimda, başım ağrıyordu. Yatagimin ucunda ufak bir kutu vardı. Üstünde "Dün uyurken çok tatliydin " yazıyordu. Kutuyu açtım ve içinden parfüm çıktı. Erkek parfümü hemde. Kokladigimda aynı Savaş gibi kokuyordu. ...
Ama bu parfümü bana kim bıraktı ki? Ezgi mi , Caner mi, Nil mi , Bora mi, yoksa savaş mi? Sanki son secenek mantıklı ama imkansız gibi gözüküyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim güneşim
Genç KurguGökyüzü umutsuzdu, yıldızlar mutsuz. Ama güneş vardı herşeyi degistirebilecek. ... Alevin güneşi bir gün onu hiç beklenmedik bir şekilde buldu. . Alev Bir uçurumun kenarında yapayalnız ve çaresizdi. onun hayatının yeni güneşi onu o uçurumun kenarın...