✿-2

187 26 12
                                    

Hayat belki zor, belki kolay, belki hiç beklenmedik,
belki de...imkansızlıklar ile doludur.

✿✿✿

Bencillik;

Ben!

Sadece ben varım, kimse beni ilgilendirmez. Sadece ben ve benim dediklerim doğru. Ben her şeyim, her şey de benim!

Mutlu olunacaksa ben olurum, kazanılacaksa ben kazanırım.
Sadece ben!

Nazan Hanım;

Okuduğum paragrafların, hangi kitabın, kaçıncı sayfasına ait olduğunu bilmiyordum, tıpkı Hazel'in kaç gündür yattığını bilmediğim gibi.
Bazen insan 'neden' ben değil de bir başkası diye sorar!
Bunu genelde kazanmak ve sahip olmak için söyleyenler, bencildirler.

Bencil olmak zor değildir. Sadece... kaybedersin, sonrası ardından koşarak gelir.

Satırlara sığmayan yazılar, yazılara dökülmeyen duygular, sözlere yetişmeyen düşünceler gibiydim.
Ne yaptığım anlamsız, ne düşündüğüm belirsizdi.
Sadece, birazcık mutluluk kavanozundan mutluluk çalmak istiyordum. Tabi ki bunu da başaramadım, yakalandım. Hayatın polisine yakalandım ve büyük bir ceza yedim.
Cezam;
Beynimin müebbet hapsi.

Elime aldığım kitabı Hazel'in, kızımın kitaplığına, diğer çok sevdiği romanlarının yanına koydum. Onu çok özledim, o yokken sadece kokusu vardı.
Leylak kokulu kızım. Dolabının kapağını aralayıp, ellerimi ipek elbiselerine dokundurdum.
İçim titredi, geri çektim.
Dolap kapağını kapattım. Karşıma çıkan buruşmuş yüz, solmuş, elmas yeşili gözler ve belirgin olan kemikler, bir adım gerilememe neden oldu.*

Bunlar olmamıştı, yaşanmamıştı! Hazel'im büyümüş ama yaşamamıştı, doyamamıştı hayatına. Hiç okumamış, hiç sevmemişti romanları o narin elleriyle. Elime gelen romanları kitaplığın sessiz raflarından alıp fırlattım, odanın çığlık atan duvarlarına.
Durmadım, durdurulmadım.
Çünkü hiç kimse yoktu!
Yoktu hiçbir şey, yoktu...yalnızdım.
Dolabın kapağını hızla açıp, içindeki giyilmemiş, parfüm ile leylak kokusuna bürünmüş elbiseleri, beyaz örtülü yatağın üstüne fırlatıp, çekmeceden makası aldım. Var gücümle kesmeye çalıştığım elbiseler yırtılmayarak isyan ediyordu sanki.
Bunalmıştım kızımın olmamasından, hayatımın bu şekilde ilerlemesinden bıkmıştım.

Elimdeki makas ile aynanın karşısına geçtim. Boyun hizama kaldırdım paslanmış eski makası.
Tam buraya batıracaktım. Tam buraya!
Vural'ın ki gibi, bende böyle gidecektim onun yanına. Ayaklarımın altındaki beyaz gül desenli halı, tıpkı Vural'ın kanı ile renklenmiş halım gibi olacaktı. Onun gibi arkamda bırakacağım kişilere, güller yâd ederek gidecektim.

Göz yaşlarım benimle inatlaşmayı bırakmış, kırışık yüzümden akıp gidiyordu.
Tekrar kaldırdım kafamı. Aynadaki kişi çok korkunçtu.
Korktum!
Daha çok ağladım elimdeki makası fırlattım, nereye gitti bilmiyorum.

Sadece ağladım.
O da, halının üzerinde her zaman uyumadan önce yaptığım tek şeydi.

✿✿✿

"Prof. Dr. Mehmet Bey'in ilgilendiği, Türkiye'de ilk defa görülen bir vaka ile karşı karşıya olacak ve bu vaka ile özel olarak ilgileneceksiniz"

Tozlanmış AnılarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin