Multimedia : Buket
Öylece arkasından bakıyordum. Gitme bile diyememiştim. Sanki boğazımda bir düğüm oluşmuştu. Konuşamıyordum, sadece ağlıyordum. Sonra kolumun dürtülmesiyle gözlerimi açtım. Gene aynı rüyayı görmüştüm. Off. Neyse merhaba ben Buket. 17 yaşımdayım. Mersin de yaşıyorum. Ailem yok. Yani babam beni istemediği için ben doğmadan önce annemi terk etmiş. Annemde onun gitmesinin sebebinin ben olduğumu düşünüp beni 4 sene önce tek başıma bırakmıştı bu hayatta. Altı ay önce çocukluk arkadaşımla birlikte ayrı bir ev tutmuştuk. Ben sabahları okula gidiyordum. Okuldan sonra da bir spor salonunun cafesinde çalışmaya gidiyordum. Ev arkadaşım Ceyda da sabah benle okula geliyordu. Sonra da eve gidiyordu. İşte böyle geçinip gidiyord-. Derken Ceydanın kolumu cimciklemesiyle düşüncelerden çıktım.
- Noldu Ceyda! Ne cimcikliyorsun. Dedim uykulu bir ses tonuyla.
- Lan Buket. Bir saattir seni uyandırmaya çalışıyorum. İyi misin ya kalk hadi kahvaltı hazır. Kahvaltını yapıp hazırlan seni cafeye bırakayım. Biz de Rüya ile biraz spor yapıcaz. Hadi çabuk ol. Dedi ve aşağı indi. Bende hemen elimi yüzümü yıkadım. Daha kahvaltının hazır olmadığınu biliyordum. Çünkü Ceyda hep böyle yapar. Kahvaltının hazır olmasına 15 dakika kala uyandırır. Bende hazırlanır inerim. Odama geri dönüp daha doğrusu 3. Dünya Savaşının yapıldığı alana döndüm. Ortalığı biraz topladım. Sonra dolabımın karşısına geçip siyah dar pantolon ve toz pembe bir gömlek çıkardım. Hemen üstüme geçirdim. Saçlarımı dağınık bir topuz yaptım. Telefonumu da şarjdan çekmek için prizin yanına gittim ve şarjı prize takmadığı mı gördüm. Hemen şarjıma baktım %6 mı? Off hemen şarja taktım. Bir de taktım mı diye kontrol ettim. Tamam takmışım bari gidene kadar şarj olsun dimi yani. Odamdan çıkarak ikişer ikişer merdivenleri indim. Hemen kahvaltıya oturdum. Birşeyler atıştırdım ve hemen ayakkabılarımı giydim. Ceyda da hemen ayakkabılarını giydi. Sonra telefonum aklıma geldi ve hemen geri yukarı çıktım. Şarjdan çektim ve tualetimin gelmesiyle tualete gittim. Aman Tanrım! Regl olmuşum. Hemen son kalan pedi kullandım. Aşağı indim. Araba da beni bekleyen Ceydanın yanına oturdum. Bir altı dakikalık yoldan sonra Ceydaya dönerek Ana Vatan Kan Ağlıyor... Ped de bitmiş. Şurda ki markette dur da alalım. dedim. Kenara çekti hemen indim. Off kaldırım da taş kaya meteor oturuyor. Üçüde kafasını kaldırıp bana baktı. Cool cool yürümeye çalıştım. O nasıl oluyorsa :). Ayağımın kaldırıma çarpmasıyla sendeledim. Allah kahretsin. Çok rezil olmuştum. Güldüklerini görebiliyordum. Hemen adımlarımı büyüttüm. Markete girdim. Pedlerin olduğu bölüme gelince bir tane aldım. Hemen kasaya gittim. Parasını ödeyip çıktım. O çocuklar hala ordaydı. Hemen arabaya bindim. 5 dakikanın sonunda cafeye vardık. Ben hemen indim, çünkü geç kalmıştım. Aslında bu fazla sorun olmazdı. Ama patronum bu kadar gıcık olmasaydı. Patronum ya çok gıcıktı ya da bana garezi vardı. Girdim içeri. Hemen masaları falan kontrol ettim. Boş masalardan birine gidip sipariş almaya başladım.
- Buyrun, sipariş vermiş miydiniz? Dedim sevimli bir ses tonuyla.
-Hayır. Menüyü ver. Dedi. Kalk al. Elin ayağın tutuyor. Demek istesemde;
- Buyrun efendim. Dedim menüyü uzatarak. Yaklaşık 7 dakika baktıktan sonra başını kaldırıp :
- Ben bir çikolatalı pasta ve çilekli milkshake istiyorum hemen getir. Dedi. Kıza bak hele. Çok sinir bir kıza benziyordu. Özel günümde de olduğum için biraz daha fazla sinirliydim.
-Peki efendim. Dedim ve hemen aşçıya siparişleri verdim. Pastayı elime alıp götürürken ayağımın kaymasıyla pasta yere düştü ve şu sinir kızın ayakkabısına bulaştı.
-Özür dilerim efendim. İyi misiniz?dedim. Ayakkabısından kafasını kaldırıp
- Napıyorsun sen ya. Bu ayakkabı senden pahalı be! Gerizekalı kız ayğğğ yhaa! Diye cırlamaya başladı. Sonra o bana garezi olan patronum geldi ve
- Ayy iyi misin İremcimm.. dedi. Adının İrem olduğunu öğrendiğim kız;
- Ya bu sakar kız 125 milyonluk ayakkabıma pasta döktüğğ. Özel yaptırmıştığmm bu ayakkabımığh. Her yerime bulaştırdığğ Neslihancığmm. Dedi. Neslihan hanım yani patronum bana dönerek
-Ne yaptığını sanıyorsun sen. Dedi.
Bende;
- Özür dilerim Neslihan Hanım. Yerler ıslakmış galiba ayağım kayınca tabak elimden düştü. Sizden de çok özür dilerim İrem hanım. Dedim kafamı yere eğerek. Neslihan karısı da
- senin şu beceremediğini dışarıda ki sürtükler beceriyor. Dedi. Benim tepe attı. Bide regl olduğum için kolay sinirlerim bozuldu. Zaten kendimi zor tutuyordum. Bir de beni sürtüklerle aynı kefeye koyunca kaşlarımı çatarak
-Kocanız da onları beceriyor Neslihan Hanım. Dedim. Neslihan karısı da
-Ayyy diyerek sandalyeye oturdu. Cafede ki müşterilerden bazıları beni alkışlıyor. Bazıları da neslihan cadısın ını sakinleştirmeye çalışıyordu. Hemen çantamı alıp kapıdan çıktım. Çıkar çıkmaz yağan yağmuru gördüm. Yaşasın :). Şimdi yağmur yağacak ve kötülüklerden arınacak herkes. Adımlarımı sahile yönelttim. Denizi görünce hemen koştum. Çimlerde dönmeye başladım. Dengemi kaybedip yere düştüm. Çamur banyosu yapmıştım resmen. Geri ayağa kalkmak yerine çamurlu çimenlere uzandım. Gülmeye başladım. Hayaa ve herşeye inat gülüyordum. İşsizim. Ailem yok. Yalnızım. Ama herşeye rağmen yine gülüyorum. Bir süre sonra ilerden beni izleyen yüzü çok tanıdık gelen bir çocuk gördüm. Bu...bu...Lan bu Ateş değil mi?