Bölüm 3

18 0 0
                                    


Herkes eşleştiği kişiyle birlikte toplanma yerine geçerken Selin ve Sinan hoca da geldi.Önce ormana gideceğimizi sonra da atv araçları için bize rehberlik edecek olan adamla buluşacağımızı söylediler.Herkes bu iş için heyecanlıydı.Açıkçası ben de heyecanlıydım.Daha önce hiç sürmemiştim.

Konuşma bittikten ve herkes yavaş yavaş ormana doğru ilerlemeye başlarken gözüm Çiğdem'i aradı.Ah tabi ki de şaşırmadım.Ekin olacak o pislikle el ele yürüyorlardı.Ben en şeytani bakışlarımla onlara bakarken Buğra yüzünde hafif bir sırıtışla bana döndü ve "Burada böyle cadı gibi millete bakıp dikilmeye devam edecekmisin yoksa ben gideyimmi?" dedi.

Onlara bakmaya öyle dalmıştım ki Buğra'nın yanımda dikildiğini fark etmemiştim.Utanarak "Eh, şey tamam hadi gidelim." dedim ve yürümeye başladık.Ormanlık alana gelince Sinan hocanın yanında otuzlarının ortasında bir adam duruyordu.Başı keldi ve oldukça kaslıydı.Sinan hoca yanındaki adamı tanıtınca adam da bizi atv araçlarına yönlendirdi.

Buğra kırmızı bir aracın sürücü kısmına oturdu.Öyle yok bir kere.Ben sürecektim o aracı.O kadar heves yapmıştım nasıl olsa.Tam yanında dikilmeye başladım ve ellerimi belime koyarak çatık kaşlarla ona baktım.Bir süre sonra "Ne?" dedi.Ben cevap vermeyince ne istediğimi anladı ve inci gibi dişlerini göstererek gülümsedi ve "Öyle olsun küçük hanım bu sefer sen sür dedi ve yana kaydı.Hevesle oturdum ve gergin bir şekilde direksiyonu ellerimle kavradım.

Adının Taner olduğunu öğrendiğim adam bize aracı nasıl kullanacağımızı ve ormanın içinde süreceğimiz alanı gösterdi.Belli bir alanda sürmek zorundaydık yoksa kaybolurduk.Ve açıkçası kaybolup geceyi ayılar ve kurtlarla geçirmek istemiyordum.Gerçi büyük bir ihtimal burada ayı ve kurt yoktu ama olsundu.Herkes sürmeye başladı.Ben de gaza bastım ve direksiyonu sağa sola yönlendirmeye başladım.Tanrım ne kadar güzeldi bu böyle?

İnsanı özgür hissettiriyordu.Yüzüme çarpan rüzgarla birlikte saçlarım uçuşuyor ve daha da iyi hissediyordum.Sanki uçuyormuşum gibi.Ta ki Buğra'nın konuşmasına kadar."Hey Miray biraz yavaş git çarpacaksın bir yere." dedi.Hızlı gittiğimi fark edip biraz yavaşladım ve "Noldu küçük bey?Korktunuz mu yoksa merak etme çarpmam ben." deyince gülümsedi.Ben sürerken baya sohbet ettik.Okulumuzdan,sıkıcı arkadaş çevresinden falan filan.Sonra birden durdum ve etrafa bakındım.Neredeydik biz?Buğra da olayı çakmıştı.Harika.Kaybolduk.

Sohbete o kadar dalmıştık ki nereden gideceğimizi unutmuştuk.Açıkçası biraz telaşlanmıştım.Etrafa bakındım ve diğerlerine hiçbir şey duyamadım.Titrek bir sesle "Buğra nerdeyiz biz?"diye sordum.O da telaşlanmıştı ama belli etmek istemiyordu."Bilmiyorum merak etme döneriz şimdi.Hadi geri sür."dedi.Ben de tekrar gaza bastım.Ah lanet olsun!Çalışmıyordu.Sonra fark ettimki ön kısmından duman çıkıyordu.Bozulmuştu.Şansıma tüküreyim.

Buğra araçtan indi ve atv nin on kısmını açtı.Açmasıyla her yerden duman çıkması bir oldu."Off" dedi ve eliyle yüzünü korumaya çalıştı.Düz bir sesle "Bozulmuş.Hadi in de yürüyelim." dedi.İnmek istemiyordum.Sonuçta burası ormandı ve her türlü canavar olabilirdi.Ne?Gülmeyin öyle.Canavarlara inanırdım küçükken.Hava kararmak üzereydi.Saatime baktım 18.30."Hassiktir." dedim sesli bir şekilde.Buğra soran bakışlarla bana bakınca "Tam 1 saat önce atv araçlarından inmemiz gerekiyordu.Tanrım nasıl fark edemedik?" dedim.Buğra birilerinin mutlaka bizi aramaya çıkmış olacağını söyledi.Ben de bu düşünceye kendimi inandırmaya çalıştım.

Aracı geride bırakarak geldiğimiz yönün tersine yürümeye başladık.Kamptan çok uzaklaşmadığımızı umdum.Yürürken nerelerden geçtiğimizi belki hatırlarım diye karşım bakıyordum.Ta ki bir dala takılıp yere çakılana kadar."Ah ayağım!" diye inledim.Buğra'nın alçak sesle küfür ettiğini duydum ama ayağımın ağrısından duymazdan geldim.Yoksa ben gösterirdim o küfrü ona.Bana doğru eğildi ve nazikçe ayağımı kaldırarak dizinin üstüne koydu ve bastırdı.Acımıştı.

Baya acımıştı hemde.Çığlık attım ve "Napıyosun be manyak!"diyerek tokadı geçirdim."Lan kızım napıyosun be!"diyerek yanağını ovuşturdu."Ne olduğunu anlamaya çalışıyorum.Kötü burkulmuş artık nasıl yürüyorsan!Düz yolda bile yürüyemiyorsun."dedi.Acıdan gözlerim dolmuştu."Bakalım yürüyebilecekmisin?" diyerek kolumdan çekti ve beni ayağa kaldırdı.Ayağımı basmamla anırmam bir oldu.Ciddi anlamda anırdım çünkü çok acımıştı.Tekrar küfür etti ve ani bir hareketle beni kucağına aldı."Tüm yol boyunca seni taşıyacağıma inanamıyorum." diye sitem etti.

Sinirlenmiştim."Aman taşıma o zaman.Narin kolların yorulur.Hem ben kendi başıma yürüyebilirim.Sana ihtiyacım yok.Derhal bırak beni yoksa kulağını ısırırım."Diyerek debelenmeye başladım."İyi ne halin varsa gör."dedi ve beni bıraktı.Yok artık bu kadarını da beklemiyordum.Yürümeye başladı.Ve ben yürüyemiyordum.

Ayağım şimdiden morarmaya başlamıştı."Hey!Buğra tamam gel yürüyemiyorum ben."diye bağırdım arkasından.Durdu ve sırıtarak geri geldi.İlk başta olduğu gibi tek hamlede kucağına aldı.Çaresiz kalıp ona muhtaç olmama sevinmiş gibiydi."Amma da ağırmışsın be.Az yesene biraz." dedi.Hoop orda dur bakalım Buğra efendi.Kimse benim yediklerime karışamaz.Çünkü benim hayat felsefem yaşamak için yiyenlerden değildi.Yemek için yaşayanlardandı."Sen kendine bak bi kere.Ben gayette dikkat ediyorum yediklerime."dedim.

Her ne kadar hafif olsam da biraz nefes nefese kalmıştı.Ayrıca ayağımın acısı da gittikçe artıyordu.Yaklaşık 1 saat kadar yürüdük.Hala hiçbir ses veya varlık belirtisi yoktu. Buğra nefes nefese bir halde önce beni yere bıraktı ve sonra kendisi ağaca yaslanarak nefeslendi. Acıdım ona. Benim yüzümden olmuştu her şey. Gözlerim doldu. Ya bizi kimse bulamazlarsa gibi düşüncelere dalmışken Buğra "Şs ağlama. Bak bulacaklar bizi.Hem burası küçük bir orman. Elbet kampa döneceğiz."diyerek beni rahatlatmaya çalıştı ve başparmağıyla gözümden akan yaşı sildi. Kafamı kaldırdım ve gözlerine baktım.

O da benim gözlerime bakıyordu. Dudaklarıma doğru eğildi. Hayır hayır yapma bunu Buğra. Olmaz. Sonra ne düşündüğümü anlamış gibi birden geri çekildi ve "Çok üzgünüm. Gerçektenöyle bir amacım yoktu inan bana."dedi. Hava kararmıştı ama böyle bile kızardığını görebiliyordum. Anlayışla gülümsedim ve "Önemi yok."dedim. Başını salladı. Ayağımın ağrısıni unutmaya çalışarak başımı omzuna koydum ve gözlerimi kapattım.

1 saat veya daha fazla uyumuş olmalıydim çünkü hava zifiri karanlıktı.. Uyandığımda bağırtı duydum ve ışık gördüm. Ölmüş olamazdık değil mi? Uyku sersemliğimden kurtuldum ve sesi dinledim. Biri "Buğra!Miray!"diye bağırıyordu. Sinan hocanın sesiydi bu. Hemen Buğra'ya döndüm. Uyuyordu. Göğsünden kelimenin tam anlamıyla hayvan gibi sarsarak "Uyan Buğra Sinan hocanın sesini duydum!"diyerek neşeyle haykırdım. Gözlerini kırpıştırdı ve olayı anladı. Ayağa kalktı ve "Sinan hocam!Burdayız!"diye bağırdı. Bir süre sonra Sinan hocanın atv aracının ışıkları göründü.

İçimdeki Miray sevinçten Gangam Style yapıyor, hopluyor ve zıplıyordu. Sinan hoca geldi ve "Çocuklar!Sonunda buldum sizi. Çok kokuttunuz beni. Hadi binin araca."dedi. Buğra beni kucağına aldı ve maalesef araç 2 kişilik olduğu için Buğra'nın kucağına oturmak zorunda kaldım.

Buğra hocaya başımızdan geçenleri anlattı. O anlatana kadar kampa gelmiştik zaten. Araçtan indik ve herkes meraklı bakışlara bir Buğra'ya birde bana baktılar.

Evet arkadaşlar eğer okuduysanız okuduğunuz için teşekkürler.Eğer sevdiyseniz hikayeye yorum yapıp oylamayı unutmayın. <33



You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Nov 14, 2015 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

KÖPRÜWhere stories live. Discover now