Aniden bir şeyin üstüme atlamasıyla uyandım. "Hadi Miray uyan! Ayı gibi yatma.Bugün yaz kampına gidiyoruz. Nasıl bu kadar hevessizsin?" dedi Çiğdem. Uykulu bir ses tonuyla "Git başımdan." dedim. Ama dememle birlikte yere çakılmam bir oldu. Çarpmanın etkisiyle aniden fırladım ve çatlak ikiz kardeşime bağırmaya başladım. Sonra her zamanki gibi annem geldi ve bize kızmaya başladı falan filan. Benim için klasik bir uyanmaydı. Evet Çiğdem benim ikiz kardeşimdi ve onunla pekte iyi anlaştığım söylenemez. Lise 3.sınıfa geçeceğimiz yazdı ve annemler bizi yaz kampına gönderme kararı almışlardı. Sözde ben çok asosyalmişim ve Çiğdem'le aramı düzeltmem gerekiyormuş. Çiğdem ve annemle bir süre bağrıştıktan sonra herkes kendi işine gitti. Çiğdem neşeli bir şekilde odasında valizini hazırlarken bende kendimi soğuk duşa attım. Soğuk suyla duş almayı sevdiğim söylenemez ama sabahları beni ayıltan tek şey soğuk duştu. Duştan çıktığımda titriyordum ama havada cehennem sıcağı vardı. İzmir'de yazlar böyleydi işte.
Üstüme kısa su yeşili penye şort ve beyaz askılı dar bir bluz geçirdim. Saçlarımı taradım ve daha kurumadan ördüm. Annem her ne kadar bunun baş ağrısı yapacağını söylediyse de onu dinlemez ve hep ıslakken saçımı örerdim. Evimiz 2 katlıydı ama öyle hayal ettiğiniz villalardan filan değildi. Küçük ve sevimli bir evdi. Kocaman bir arka bahçesi vardı. Küçüklüğümüzde Çiğdem ile hep o arka bahçede oynar ve salıncakta sallanırdık. Sonra aşağı indim. Annemle babam birlikte kahvaltı hazırlıyordu. İkisi de gayet neşeliydiler. Çiğdem de seke seke aşağı geldi ve valizini çoktan hazırladığını, çok heyecanlı olduğunu vb. bir şeyler söyledi. Kahvaltı bittikten sonra odama valiz hazırlamaya çıktım. orada tam 1 ay kalacağımız için biraz fazla kıyafet almayı düşündüm. 7 tane kot şort, 4 tane renkli keten şort ve sayamadığım kadar askılı tişört aldım. Valize güneş kremini ve şapkamı da koyduktan sonra yatağıma uzandım ve kulaklığımı takıp Kygo'nun Stole The Show şarkısını açtım. Bu aralar bu şarkıyı çok fazla dinliyordum ama neden dinlediğimi bilmiyordum.
Tam şarkının en güzel kısmında odamın kapısı açıldı ve Çiğdem geldi. Kulaklığı çıkardım ve aksi bir ses tonuyla "Ne var Çiğdem?" dedim. Gözlerini devirerek "Bir de ne var diye soruyor musun? Ya Miray düşünsene orada bir sürü yakışıklı çocuk olacak ya." dedi. Gözleri parlıyordu bunları anlatırken. sonra ters bir şekilde ona bakarak "Kusura bakma ama bunun beni ilgilendiren kısmı ne?" dedim. Oflayarak gözlerini devirdi ve "Neyse ya sana bunları söyleyende kabahat. Bu arada bilekliklerinden birini aldım." dedi. Sinirlenmeye başlamıştım. Bu kız niye eşyalarımı izin almadan alırdı ki hep? "Geri ver." dedim aksi bir ses tonuyla. "Gel de al." dedi ve kıkırdayarak odamdan koşarak çıktı. Tam elimde yastıkla ona bir saldırı yapmak için koşarken annem geldi ve "Miray bırak şu yastığı da valizini aşağı indir. Gidiyoruz. Otobüsü kaçıracaksınız yoksa."
Saldırımın başarısızlığının verdiği üzüntüyle odama geri döndüm ve üstümü değiştirdikten sonra valizimi aşağı indirdim. Çiğdem çoktan aşağı indirmişti bile. Sarı saçları beline kadar geliyordu. Ayak bileklerine gelen sıfır kol çiçekli bir elbise giymişti ve kocaman hasır bir şapka takmıştı. Yeşil gözleri vardı ve buğday tenliydi. Ben onun tam tersiydim. Bazen nasıl ikiz olduğumuza ben bile şaşırıyordum. Benim onun aksine simsiyah saçlarım ve neredeyse siyah sayılacak koyulukta koyu kahve gözlerim ve beyaz bir tenim vardı. Tüm bu fiziksel farklılıklarımıza rağmen yüzlerimiz birbirinin kopyası gibiydi. Eğer saç ve göz renklerimizde aynı olsaydı birbirimizin aynısı bile olabilirdik. Annem çift yumurta ikizi olduğumuz için bu farklılıkların olduğunu söylemişti. Çiğdem sarı saçlarını ve yeşil gözlerini annemden, bende siyah saçlarımı beyaz tenimi ve koyu renk gözlerimi babamdan almıştım. Çiğdem'in aksine benim pekte sevimli bir görünüşümün olduğu söylenemez. Ben aramızdaki farkların düşüncelerine dalıp gitmişken annem "Hadi kızlar otobüs bekliyor. Buluşma yerine geç gitmek istemezsiniz heralde." dedi. Sonra evden çıktık. Kampa gitmeden önce bir yerde kampa katılan herkesle buluşacak ve sonra otobüse binip kampa gidecektik. Buluşma yerine vardık. Orada yaklaşık 50 kişi filan vardı. Bu kadar kalabalık olmasına çok şaşırmıştım. Arabadan indik ve babam bagajdan valizlerimizi indirdi. Annem bize sarıldı ve ağlamaya başladı. Ah anne madem ağlayacaksın nede bizi gönderdin diye düşündüm.