Hayatımdaki en korkunç günü yaşıyordum hiç bu kadar korkmamıştım Çağdaş'ın koluna yapışmıştım.Gerçi Çağdaş'ın da benden farkı yoktu.Tam karşımda kocaman tek gözlü birşey duruyordu. Yerde göz yaşlarımla göl oluşmuştu. Zihnimden bir ses 'hemen kaç!' Diyordu ama yerimden kıpırdayamıyordum öylece kala kalmıştım ne bekliyordum? Neden kıpırdayamıyordum?! ve ani bir kadın sesi zihnimdeo yankılandı. Sesi yumuşak ive huzur vericiydi. İçime mutluluk yayıldı aniden bacaklarım ve kollarım beynimle uyumsuz bir şekilde çalışmaya başladı. Çağdaşın kolundan tuttuğum gibi koşmaya başladım. Koşuyordum ama nereye? Nereye olursa olsun burdan uzakalşmamız gerekiyordu
Çağaş "Meriç nereye?!"
Diye bağırdığında onu umursamıyordum bile .
En son köşeyi dönünce durdum. Soluk soluğa kalmıştık.
"Burdan gitmeliyiz "dedim
Bana anlamamış gibi akıyordu. Şaşırmıştım. Neden böyle bakıyordu?
"Sorun ne" diye sorduğumda
"Aptal olma Meriç nereye gidicez ?" deyince bunu hiç düşünmediğimi fark ettim ve aniden aklıma İstanbul'dan birkaç km uzaklıkta Kırklareli adında bir şehirde bulundurduğumuz minik evimizi hatırladı gerçi Çağdaş'ın Mersin'de ki evi vardı malum bizim okul özel doğa koleji olduğundan Osmaniyenin zengin bebeleri full oradaydı ama benim evim daha uzak bir yerde olduğundan orayı tercih ederdim annemi aramam gerekiyordu yola hemen çıkmalıydımk.
"Ben gidiceğimiz yeri biliyorum "diye cevap verince şaşkına döndü. minik bir kahkahayla Çağdaşı peşime sürüledim. İki gün. İki gün sonra otobüsten indik ailelerimizden izin almak çok zor olmadı. Sanki daha önce bunun olmasını bekliyor gibiydiler. İstanbul'a ayak basınca çok acıktığımı fark ettim aileerimizden yüklü bir miktar para almıştık annem kırklareli'ne varınca da para göndericeni söylemişti. Bu yüzden hemen kavaltı için havalı bir yere gittik. Kahvaltı salanu altın sarısıyla beyazın yan yana güzel bir görüntüsünü oluşturuyordu küçük ve şirin bir yerdi. Hemen cam kenarındaki bir masaya çöktüm. Çağdaş'da arkmdan uçar adımlarla beni takip etti. Masaya somon rengi bir masa örtüsü serilmişti. Çıtıpıtı bir kız sipariş almak için geldi. Kızın uzun sarı düz saçları omuzlarına dökülüyordu. Güzel uzun bir tulum giymişti. Tulumun rengi gök mavisiydi lacivert lekeler vardı.
Kadın bizi tuhaf bulmuş gibi ilginç ilginç bakıyordu bu beni huy etmiş olsada sesimi çıkarmadım kadın gelir gelmez Çağdaş hemen atılmış benim yerimede sipariş vermişti. Kadın arkasını döndü ancak hemen sonra geri bize doğru döndü.
"Acaba aileleriniz nerde " diye sordu.
Bunu neden sormuştu ki? Onu neden ilgilendirsin ki?!
Bişey diyemeden çağdaş konuşmaya başladı "ailelerimizle gelmedik onlarda pek sorun etmediler aslında. Buraya tek başımıza geldik"dedi. Salak neden söylüyorsun ?! Diye düşündüm içimden. Ama kadın başını sallayarak
"Beni izleyin" dedi
*****
Aslında kadını takip etmek hiç içimden gelmesede takip etmek zorundaydımMal Cağdaş yüzünden kesin başımız belaya girecekti kadınada huy oldum pat die 'beni takip edin ' dedi sanki ailelerimiz yanımizda olmayınca bişe olucak tövbe tövbe
Kadın en son bir kapının önünde durdu kapı biraz tuhaftı eski moda ahşap bir kapıydı üzerine zaferler , malubiyetler işlenmiş aynı zamanda eski bir dille yazılmış yazılar vardı ve bu nu zihnim direk çevirdi barınak yazıyordu neden böle bişe yazsınlarki ? Bir dakka neden ben bunu çevirebildim? Bu dili hiç görmedim bile
Kadın kapıyı açıp "girin" dedi oldu başka emrin. Tabii bunu sadec içimden söyledim .
Çağdaşın yüzün bakdığımda onunda gerildiğini fark ettim
Biz tereddützde kalınc kadın bizi içeri itti ne güç vardı kadında ikimizide itip kapıyı kitledi kılımı bile kıpırdatamamıştım ve karanlık bir yerden aşşağı düşüyorduk ...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gizemli Kapılar
De Todo13 yaşında küçük bir kızın hayatta kalma savaşı. genelde onun türündekiler 12 yaşına kadar zor hayatta kalırken o 13 yaşına zorluksuz geldi taki okulunu basan tuhaf iğrenç canavar gelene kadar bu olay Meriç'in hayatını taamen değiştirdi peki şimdi n...