Bu satırları yazarken fark ediyorum ki daha önce bir hikayeye başlayabilecek güçte ve olgunlukta olabileceğimi, kalp ve mantık arasındaki o ikilemden her defasında kalp seçeneğini işaretleyerek ve bunun sonucunda ağır bir yükü sırtlarcasına yine duygularımı dinleyerek bu satırlara içimi dökebileceğimi hiç düşünmemiştim. Dahası da bir zamanlar her anımı bana zehir eden, baktığım her yerde gördüğüm o gözleri - ki bir kere bile görme şansına erişemedim - yazdığım her satırda bana kendini hatırlatan ama aslında hiç de unutmak istemediğim o adama teşekkür ederim. Çünkü biliyorum ki eğer o olmasaydı şuan bu cesareti kendimde bulamaz ve bu olgunluğa,kısmen olgunluksa, erişemezdim. Elbette farklı birisi alabilirdi yerini ve o zaman ayrı bir hikaye çıkabilirdi lakin ya hikaye olurdu sadece yada ben yazabilecek konumda olmazdım.
Ayrıca bu hikayeyi yazarken bana ölesiye destek veren, vazgeçtiğimde bile beni itekleyen, her yazdığımı "olmuş mu, olmamış mı?" diye sorarak bana fikir alışverişinde katkı sağlayan biricik arkadaşlarıma teşekkür ederim. Sizler olmasaydınız ne ben şuan bu derece cesur ne de istekli olabilirdim. Her vazgeçişimde elimden tutuşunuzu, " Hadi bakalım şair ruhlu kız... " Diye başlayan bütün cümlelerinizi hak edebilecek kadar şanslı olduğum için Allah'a ne kadar şükretsem az.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bu Bir Portakal Hikayesi
RomanceBir adam için ardı ardına üç portakal yer mi insan ? Üstelik fazla şekerli şeyleri sevmese bile... Yine de yer mi? Kadın seviyordu ama o adamı, hem de ardı ardına üç portakal yemekten fazlaca. Bu sadece aşk mıydı ? Yoksa aşktan fazla tatlı, portakal...