YENİ YAŞAMLAR

85 4 7
                                    

Yeni bir hayat yeni bir ülke yeni bir okul ve yeni arkadaşlar. Bugün Kanada'ya gidişimin ilk günü. Sabah gözlerimi açar açmaz aklıma gelenler bunlar... yatağımdan yavaşça kalktım. Üzerinde kedicikli ve köpecikli bir pijama vardı. Yavaş adımlarla banyoya giderken annem bir anda karşıma çıktı. "Hadi kızım hızlı ol bu yavaşlığın beni öldürcek valla!" diye konuşurken ağzıma hafif bir gülümseme oldu. Özleyecektim... " Tamam annecim biraz daha hızlı olurum ama çok uyku semesiyim. Babam hala uyuyo mu?" Annem de gülümsedi " Evet hala uyuyor." dedi. Daha sonra ben de yavaşça annemlerin odasına gittim. Sessizce... ve bir anda babamın üzerine atladım. Arada "uyan uykucuu!!" Diye bağırıyordum. Babam bir anda uyandı ve " kızım kazık kadar kız oldun. Kalk üstümden lise bire geçtin hala atlıyorsun üstüme. Tı tı tı!" Dedi. Benim gülümsemem iki katına çıktı. "Günaydın babacım!" Dedim ve üstünden kalktım. "Hadi kalk artık uçağı kaçırıcaz." Dedim ve odadan ayrıldım. Uykum iyice açıldığı için hızlı olmaya başlamıştım. Teogda full yapmıştım ama ülkenin durumu kçtüleştiği içün annemle babam kanadaya en yakın arkadaşımın yanına taşınıyordum. Bu beni hem heyecanlıdırıyor hem de üzüyordu. Çünkü annemle babam burda kaşıp ülkeyi korumaya devam edeceklerdi ve bu beni üzüyordu bende ülkeyi korumak istiyordum... Ama yapabileceğim hiç bir şey yoktu yakında serbest kıyafetler yasaklanacaktı... Hemen yüzümü yıkadım ve bu kötü düşüncelerden kurtuldum. Banyoda işimi hallettikten sonra hemen odama gittim. Odam boştu... hiç bir eşyam kalmamıştı. Bir tek yatak ve dolap bir de en eski ve veremediğim oyuncaklarım. Yolculuk için hazırladığım kıyafetleri aldım ve giydim. Bu kıyafetler, bir tayt ve bol kartal kesim çiçekli hırka tarzı birşeydi. Giyindikten sonra hemen yolculuk çantamdan makyaj malzemelerimi çıkardım ve hafif bir makyaj yaptım. Biraz fondoten biraz pudra eyleyner, kırmızı ruj ve son olarak aydınlatıcı ve işim bitti! Hemen çantalarımı ve bavullarımı aldım ve kapının önüne koydum. Daha sonra telefonumu açmayı unuttuğumu fark ettim. Hemen telefonu açtım ve bir anda mesaj yağmuruna tutuldum. Hepsi arkadaşlarımdandı elif ve ceyla'dan (Kanada' da ki arkadaşlarım ceyla kardeşim gibi olduğum arkadaşım elif ise diğer en yakın arkadaşlarımdan biri) gelen mesaj ilk baktığım mesaj oldu. İkisi de çok heyecanlıydılar. Daha sonra ise Ayşe ve Ece den gelen mesajlara baktım onlar bana uzun bir nutuk çekmişti. Veda nutuğu... Onları özleyecektim. Özellikle de Mert onunla o doğduğundan beri arkadaşız o dedim çünkü o benden 1 yaş küçük. O tam benim kafamı yaşıyan bi çocuk. Ama beni üzen şey bana hiç mesaj yazmamıştı... kırılmıştım... Diğer mesajlara bakmaya başladım. Diğer mesajlar gruptandı, herkes bana veda ediyordu. Daha çok arama mesajı gelmişti. Evet Mert aramıştı. Hemde 30 kere aramıştı ece 10 Ayşe ise 20 bu beni duygulandırmıştı... Hemen Ece'yi aradım ama açmadı. Daha sonra Ayşeyi ve diğer arkadaşlarımı aradım. Kimisinin telefonu kapalıydı kimisi de meşgule attı. Şaşırdım. O sırada annem içeri girdi ve "Hadi kızım uçağı kaçıracaksın. Hazır mısın?". Daha uçağın kalkmasına 3 saat vardı. Neydi bu acele... " Evet anne hazırım." Dedim. " E hadi kızım o zaman sallanma!" Dedi ve odadan çıktı. Ben de dediğini yaptım. Odama son bir kez daha baktıktan sonra odadan çıktım. Ve kapıya doğru yürüdüm. Herkes hazır görünüyordu. Babam beni alnımdam öptü ve " Hadi kızım ayakkabılarını giy." Dedi. Başımı salladım ve bende onun yanağından öptüm. Herkes giyindi ve evden çıktık. bu siteyi son görüşüm olduğu için yavaş yavaş yürüyordum. Burda büyümüştüm. Tam o sırada annem büyük bir atarla " Hadi kızım biraz hızlı ol. Aaaaaa hızlı ol dedikçe ağırlaştın."dedi. Ben de " Anne burdan son geçişim bırak da tadını çıkartayım." Dedim. Annem uflaya puflaya yanımdan geçti ve uzaklaştı. Derin bir nefes aldım ve yoluma devam ettim. Daha sonra ben de kapıdan çıktım ve ilerlemeye devam ettim. Kedimin mezarına gidip son bir kez toprağını öptüm daha sonra 1. Sınıfta diktiğim çama baktım ve konuştum. Daha sonra çamımın hemen altındaki kuşum bulutun mezarına baktım ve arabaya bindim... Yolda tüm önemli anılarımı düşündüm ve bir iki damla göz yaşı döktüm. Daha sonra babam bana aynadan baktı ve "Kızım sen ağlıyor musun?" dedi. Ben de başımı evet anlamında salladım. Babam da suratını astı. Bende onun yüzünü güldürmek için espiriki bir şekilde " Boşver yaa ben öylesine ağlıyorum. Yani bir önemi yok." dedim. Babam kaşlarını kaldırdı ve gülümsedi. İşte istediğim buydu! Annemden hiç ses gelmediği için ona baktım. Ağlıyordu... Kalbimin kırıldığını hissettim. Annemi bu halde bırakmak istemiyordum. Ancak elimden gelen bir şey yoktu, onu yanağından öptüm ve o da güldü ama bu hüzünlü bir gülümsemeydi... Yol boyunca hiç konuşmadık arada sırada anneme bakıyordum. Yavaş yavaş düzelmişti ağlaması durmuştu. Biraz daha rahatladım. Havaalanına vardığımızda. Babam bavullarımı aldı ben de çantalarımı. Daha sonra hep beraber dış hatlar terminaline doğru yürüdük. Annem biraz daha arkadan telefonla konuşarak geliyordu. Hiç konuşmadan yürüdük. Taa ki dış hatlar terminaline gelene kadar...
Dış hatlar terminaline vardığımız an şok oldum ve olduğum yerde kaldım. Akrabalarım, Ece, Ayşe, Mert... allahım tüm arkadaşlarım oradaydı. Bir anda koşarak onlara doğru gitmeye başladım. Ayağımdaki babet vurmaya başlamıştı ama umrumda bile değildi. Onları çok özlemiştim. Gerçi çok sık buluşmuştum. Ama Mert... onun yeri benim için herkesden farklıydı o benim kardeşimdi. Onunla görüşeli 3 hafta olmuştu çünkü onlar Antalya da oturuyorlardı. Diğer akrabalarım da Ankara ve Eskişehir' de. Kuzenim Damla da oradaydı ve ağlıyordu. Çünkü o daha 7 yaşındaydı ve ben onun idolü gibi birşeydim. O yüzden ilk ona sarıldım dünya umrumda değildi benim için zaman durmuştu. Onu çok seviyorum. Sıkıca sarıldım ve dedim ki " Sakın ağlama bu seni güçsüz gösterir ve sen benim bildiğim kadarıyla güçlü bir kızsın". Gerçi 7 yaşındaki biri bunu ne kadar anlarsa o kadar anladı. "Abla bende seninle gelmek isti-hi-yorum. Beni bırakma." Dedi ağlayarak. İçim parçalandı... " Seni bırakmak mı bunu nerden çıkardın. Beni göreceksin. Sadece biraz daha az. Zaten normalde de azıcık görüşüyoruz. Sıkma canını tamam mı?" Dedim. O da başını yavaşaça salladı. Daha sonra sırayla herkese sarıldım. Amcama, yengeme, babaannem,anneannem. Zaten fazla akrabam yoktu anneannemde babaannemde ağlıyordu. Onları da yanaklarından öptüm sıkıca. Daha sonra sıra Merte gelmişti. "Naver len?!"dedim. O da güldü. Ama o da hüzünlüydü. "İyi sen ." Dedi. O hep sakin cevap verirdi. "Çok iyiyim anlatamam(!)!!! Tüm arkadaşlarımdan kardeşlerimden annem babamdan ve akrabalarımdan ayrılıyorum yani ANLATAMAM NE KADAR MUTLU OLDUĞUMU(!)!"dedim. O da hafifçe güldü. Daha sonra sıra Ece'ye geldi. Ona sıkıca sarıldım. Çok sıkıca. Ece "Tamam Kanadaya gidiyonda bırak beni ciğerlerimi de görürmiycen sonuçta. Öhö öhö!" Dedi. Bende bıraktım derin bir nefes aldı. "Oksijeeğğnn!" Diye bağırdı. Bende arada gülüyordum. Daha sonra Ece "kız!! Sen ağlıyo musun?!" Dedi. Ağladığımın farkında bile değildim. O an etrafıma bakmak aklıma geldi. Baktığımda annemle babam sarılmış ağlıyolardı. Çantam da ellerindeydi. Çantamı ne zaman fırlatmıştım. Göz yaşlarımı sildim. Ece'ye dönüp kafamı salladım. Ece ellerini beline koyup " hı hı bende Adriana Lima." Dedi ve daha sonra gülüp bana sarıldı ve sarılarak ağlaştık. O da ağlıyordu. Bir süre öyle kaldık. Daha sonra farkettim ben zaten onları gördüğümden beri ağlıyormuşum. Bir süre öyle kaldıktan sonra ayrıldık. Ayşe'nin yanına gittim. O zaten ağlıyordu. Çünkü ayşe çok duygusal bir insandı ve biz kardeş gibiydik. Tabii ki Mert'ten sonra. Gerçi Ece de öyleydi... Hemen Ayşe' ye sarıldım ve "yğaaa ağlama bol bol skype yaparız bak söz." Dedim. O da sadece " tamam;(" demekle yetindi. Daha sonr adiğer arkadaşlarımla vedalaştım Nihan, Helin, alara... hepsiyle. Teker teker konuştum ve vedalaştım. Herkesle vadalaştıktan sonra çoğu kişi gitti. Daha uçağın kalkmasına 2 saat vardı. Akrabalarım, Mert, Ece ve Ayşe ile birlikte bir kafeye gittik ve oturduk. Ece ve Ayşe biraz rahatsızlardı çünkü onlar alışkın değildi ama Mert hem Ece ve Ayşeye alışıktı hem de akrabalarıma. Orada uzun süre sohbet muhabbet ettikten sonra kalktık. Herkesle son bir kez vedalaştıktan sonra annem ve babamla giriş yerine doğru ilerledik. Evet. Artık zamanı gelmişti. Annem ve babamdan ayrılacaktım. Arkamı döndüm ve annemle babama koşarak sarıldım. Hepimiz ağlıyorduk. Sessizliği bozan annem oldu. "Bir şey olursa saat kaç olursa olsun bizi arayacaksın tamam mı? Aramazsan sana çok kızarım anlaştık mı?!" Dedi. Bende kafa salladım babam susmuştu. Konuştukça canı yanacaktı. O yüzden bende sesimi çıkartmadım. Daha sonra annem " hadi kızım uçağı kaçıracaksın." Dedi ağlayarak. Ben yine başımı sallamakla yetindim. Benim de babam gibi canım yanıyordu konuştukça... Daha sonra aralarından ayrıldım ve x-raye doğru ilerledim. Son bir kez daha arkama baktıktan sonra çantalarımı ve bavullarımı x-raye koydum. Kendimde geçtikten sonra ilk aşamayı kaydetmiş oldum. Sırada biletimi chekin yaptırmaya gelmişti. Gittiğimde bir kadın vardı. Kırklı yaşlardaydı ve çok mutsuzdu. Sıkıcı bir diyalogtan sonra biletimi almayı başardım. İkinci aşama da tamam! Artık daha fazla üzülmek istemiyordum. O yüzden arkamda bıraktıklarımı düşünmeyip ileriye bakmaya başladım. İleriye baktıkça heyecanlanıyordum. Adımlarımı hızlandırmaya ve enerjimi kazanmaya başladım. Pasaport kontrol noktasına gelmiştim bile. İşte asıl önemli nokta burasıydı. Burdan ya geçecektim ya da kalacaktım. Sıra vardı. Çok uzun değildi ama yine de kısa da değildi. Bir on dakika sonra sıra bana geldi. Adam gençti ve yüzünden ışık saçıyordu. Adam " pasaport lütfen." dedi. Hemen pasaportumu verdim. Kalbim çok hızlı çarpıyordu. Ya geçecektim ya da geçemeyecektim. Daha sonra adam baskıyı bastı. " Geçebilirsiniz." dedi. İçimde bir rahatlama oluştu. Nefesimi dışarı verdim. Nefesimi tuttuğumun farkında bile değildim. Bavulumu elime aldım ve ilerlemeye devam ettim. Evet artık üçüncü aşamayı da tamamlamıştım. Kanada sınırlarına girebilirdim. Bir anda içimi bir sevinç kapladı ama hemen yok oldu. Uçağın kalkacağı numara 32 idi. Uçak kalkmak üzereydi anons edilmişti. Hemen 32 numarayı buldum. Biletleri oradaki kadına uzattım ama kadın kabul etmedi. Kapılar kapanmak üzereydi. İçimden lanet okudum. Kadına çok önemli olduğunu anlatmaya çalıştım ama kabul etmedi. Ne yapacaktım. Buldum... şeytana uyacaktım bir seferlik olsa da...Kadına baktım ve " Ah inanmıyorum o arkanızdaki Kıvanç Tatlıtuğ muu?!? Ne kadar da yakışıklıııı?!" dedim. Kadında yemi yuttu ve hemen arkasını döndü. Bende hemen biletimin bir kısmını koparıp önüne koydum. Daha sonra koşarak içeri girdim. O sırada arkama baktığımda kadın bana bağırıyordu. Hemen önüme dönüp uçağa doğru koşmaya başladım. Çok hızlı koşuyordum ve katıla katıla gülüyordum. Tam o sırada gördüğüm manzara ile donakaldım. Uçağın kapısını çekiyorlardı. Daha da hızlı koşmaya çalışıyordum. Yüzümde ki gülümseme silinmişti. Çok az kalmıştı. Daha sonra uzun bir atlayış yaparak uçağa bindim. Bir ara tökezledim. Ama sonra oradan düşme korkusuyla hemen düzeldim. O sırada bir kaç güvenlik görevlisinin geldiğini gördüm. Onlara bakarak dil çıkardım ve kapılar kapandı. Bende yerimi bulup oturdum. Cam kenarıydı. Uzun bir yolculuk olacaktı. Ven uzun yolculukları pek sevmem ama uçağa binmeyi çok severim. Uçak bir süre hareket etti ve daha sonra kalkmak için hızlandı. Uçağın kalkmasını çok seviyordum. O yüzden havalanmasını bekledim. Uçak kalktıktan sonra ise gözlerimi kapattım ve uykuya teslim oldum.

VEDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin