ASSASSIN'S CREED: ROGUE

218 5 2
                                    

Rogue, Assassin's Creed külliyatında devrim yaratan ya da alıştığımız şeyleri
yerle bir eden bir yapım falan değil. Hatta Black Flag'e gereğinden fazla benziyor. Özellikle gemi savaşlarının, denizin, düzgün mimariye dair o özlemin net duyulduğu bir oyun Rogue. Ama bu sefer işin içinde Templar Organizasyonu'nun parçası olan Shay Cormac var. Madalyonun diğer tarafından bakıyoruz asırlardır süren bu savaşa.

acrogue-1

Ama Shay Patrick Cormac, hayatına bir Templar olarak başlamıyor. Oyunun başlangıcında bir Assassin'iz. Bizden kıdemli olan, ama aynı zamanda dostumuz olmayı başaran Liam ile eğitim yoluna çıkıyor, oyunun ilk bir saatinde bugüne kadar tekrar tekrar yaptığımız her şeyi bir daha yapmayı öğreniyoruz. Ya artık Assassin's Creed oyunlarına "Ben alışkınım aga, n'olur geçeyim şu görevleri" seçeneği gelse de, her seferinde birisine havadan suikast yapmayı öğrenmesek.

Gerçi Rogue, AC serisinde uzun süredir görmediğimiz seviyede bütünleşik bir hikâyeye sahip. Solla sağ arasındaki farkı öğrendiğimiz (?!) o bir saatte aynı zamanda günümüz senaryosuna da bulaşıyoruz. Bütünleşik derken bunu kastediyorum zaten. Bizi Animus'un içine atıp "koştur yavrum sen buralarda" denmiyor sadece. Yine Abstergo Entertainment'tayız, yine kendimizi göremiyoruz. Black Flag'den beri yönetimde bazı değişiklikler olmuş, tanıdık yüzler görmeniz ve yenilerini görüp arkalarındaki öyküleri merak etmeniz olası. Ha günümüz hikâyesini sevmeyenlerdenseniz....meh, olmaz öyle şey!

Rogue, Shay'e dair kişisel bir hikâye anlatmasının yanında AC evreninin günümüz hikâyesinde de bolca açık kapatıyor. Black Flag'den pek farklı olmayan günümüz oynanışında sağa sola gidiyor, bilgisayar hack'liyor, etraftaki tablet notlarından mail kırıntıları topluyor, her "Aiden", "Arno", "Warren" ya da "Subject 17" gördüğünüzde "obaaaa" diyorsunuz. Ama genelde ufak birer cameo'dan farklı değil bunlar. Ubisoft bir ara cesaretini toplasa da, tekrar bu konuda ciddi bir işlere girişse keşke. AC: Brotherhood, girift bir zaman çizgisi gördüğümüz son oyundu ne de olsa. Gerçi hikâye kısmında Unity'ye (çok sağlam) bir selam çakmayı ihmal etmiyor Rogue, o nedenle tümüyle ayrı dünyaların oyunu olduklarını söylemek zor.

KOŞULSUZ İTAAT DERT YARATIR

Benzerlik, sadece günümüz oynanışında kendisini göstermiyor tabii. Şunu bilerek Rogue'a bakmak lazım: Bu oyun, Unity'den (kısmen) bağımsız bir şekilde tasarlanmış. Yani grafikler, oynanış mekanikleri, animasyonlar ve benzeri öğeler açısından Black Flag'in dengi durumunda. Zaten AC III ile başlayan Kuzey Amerika Üçlemesi'nin son oyunu bu. 1752 ile 1761 yılları arasında geçen Rogue zaman çizelgesinde de Black Flag ile AC III'ün arasına oturuyor. Bu sebeple biraz tanıdık yüz, bolca da tanıdık soyadı falan göreceksiniz. Oyunun güzel kısmı, bu kişi ya da isimleri sunarken seriyi bilenleri mutlu etmeyi başarırken bilmeyenleri (ya da hatırlamayanları) cahil durumuna sokmaması. Yani isimler size yabancı olsa bile önemli bir şey kaybetmiyorsunuz.

acrogue-2

Görevlerinden biri kendisinde UFAK bir travma yarattıktan sonra Assassin'lerden ayrılan Shay de çok bir şey kaybetmiyor zaten. Oyunun başında kaptığı gemisi Morrigan'la, bileklerindeki hidden blade'lerle hayatına devam ediyor. İşin ilginç yanı, bu "geçiş süreci", oyunda kallavi yer kaplıyor. Oynarken "E hadi abi, ne zaman atarlanıp terk edeceksin bu insanları?" deyip durdum ama diğer taraftan düşmanım olacakları tanımak da ayrı bir güzel geldi. Nasıl ki AC III bize Haytham'ı güzelce tanıtıp, yakınımıza sokup sevdirdiyse Rogue da gelecekteki düşmanlarımız için benzer bir şeyi yapıyor. İsmi / cismi yüzeysel şekilde belli düşmanlar değil karşımızdakiler, kim oldukları Shay için (ve kendinizi kaptırırsanız sizin için) önemli.

acrogue-4

Üstelik, bu geçiş beklediğimden de derin çıktı. Yani Shay'in neden tarikatı bıraktığını "anlıyorsunuz". Sebepleri mantıklı geliyor. Assassin'lerin dışarıdan gördüğümüz o masalsı özgürlük savaşçıları olmadıklarını fark ediyorsunuz. Templar geçişi ise, kaba tabirle "eh" denebilecek durumda. Shay'in ihtiyacı olan şeyler ve bunları da sunabilen bir organizasyon var. Fazlasını söylemeye gerek yok.

ATEŞLEYİN TOPLARI!

Tüm bu hikâye muhabbetinden sıkılıyor musunuz? O zaman gelsin oynanış özellikleri!.. diyorum ama çok anlatacak bir şey yok. Black Flag'i oynadıysanız, elinizdeki gemiyle ne yapacağınızı, nasıl savaşlara katılacağınızı, denizin ortasında kamaranıza girip yoktan gemiyi nasıl upgrade edebildiğinizi falan biliyorsunuzdur. Evet, Edward Kenway Karayipler'de ne yapıyorsa, Shay de Kuzey Atlantik'te az çok aynı şeyleri yapıyor. Gemi savaşlarında eski top silahımız otomatik bir silahla değiştirilmiş. R2'ye basarak ateşlediğiniz, gemideki hassas noktalara sıkı vuran bu silah dışında her şey aynı. Benzer bir durum geliştirmeler için de geçerli. Oyunda hâlâ gerekli hammaddeleri topluyor, topladıktan sonra ya limanlardaki NPC'lerle ya da denizin ortasında kamaramızda geliştirmeleri yapıyoruz. Black Flag'deki filo sistemi aynen yerinde, ama mobil için bir uygulama çıkmadığı için bu işi oyundaki zamanınızdan harcayarak kullanıyorsunuz. Tamam, para için falan kullanmanız gerekli ama çok sıkıcı yahu. Eskiden otobüste, metroda gemi savaşı yapar ve eğlenirdik. Şimdi konsol önündeki zamanı buna harcamak gerekiyor.

acrogue-3

Yine de oyun tümüyle yenilikten uzak değil. Shay, Assassin'leri bıraktıktan sonra doğal olarak daha önce görmediğimiz bir düşman edinmiş oluyor. Assassin'ler, "çete" olarak lanse edilseler de bu turuncu tipleri gördüğünüz yerde ayağınızı denk almanız gerekiyor. Üslere sızmalı, bayraklarını ele geçirmelisiniz. Tabii kaç oyundur bizim yönettiğimiz Assassin'ler kolay lokma değil. Liderleri acımasızca dövüyor, sağda solda saklananları ise eğer counter yapmazsanız tek hamlede kıyıyor canınıza. Saldırıyı savuşturup bir şekilde öldürebiliyorsunuz ama sokaktaki sıradan askerler değiller, bunu bilin. Çevrede bir Assassin olup olmadığını multiplayer modlardaki gibi Eagle Vision'da görünen bir pusulayla ve ekranın köşelerinin hafif pembeleşmesiyle anlıyorsunuz. Bir de hafif bir fısıltı geliyor. Ama parkur koşusunun ortasındayken "Ay dur buralarda biri var sanki" derken Assassin'in kucağına da düşebiliyorsunuz. Son olarak Edward ile nasıl hunharca denizlerde gemi yağmaladıysanız, Assassin'ler de ödül avcısı olarak geminize çay içmeye geliyorlar. Ama derinlemesine anlatacak bir şey yok ne yazık ki, farklı bir kağıda sarılmış olsa da, yemek aynı yemek, bordalama aynı bordalama.

BİR PORSİYON AC LÜTFEN

Oranlayacak olursam, Assassin's Creed: Rogue yaklaşık 4/5 Black Flag eder gibi. Karayipler kadar büyük olmayan haritasını iki tarikatın savaşına daha düzgün oturan bir karakter ve hikâyeyle süslüyor. Aynı şekilde temel oynanışa getirmediği yeniliklerin oluşturduğu açığı, uzun zamandan beri bizi ilk kez zorlayan Assassin dövüşleriyle kapatıyor. Bir yerlerden alıp bir yerlerden veriyor yani. Kötü bir oyun değil ama seri üretime dönen Assassin's Creed fikri mülkünün klasik bir halkasından fazlası da değil. Özellikle Black Flag'i ve gemileri sevmiş olanlarınız hiç durmasın, alsın. Ama onun dışında yanıp tutuşacağınız bir oyun yok ortada.

Assassin's Creed (suikastci'nin inancı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin