Bölüm 1 : ''Av''

1.2K 82 23
                                    

''Hey Eren..'' dedi Mikasa yanıma oturup. ''Oraya tek başına gitmene izin veremem.'' dedi kararlı bir şekilde , gözleri bana öldürecekmiş gibi bakarak.

''İzin versen de vermesen de oraya gideceğim, Mikasa. Bu şansı sadece bir kere yakalayabilirim. O vampir gece orada olacak, eminim. Ve ben de..'' gülümsedim, ''onu orada öldürebileceğim.''

Omuzlarımdan tutup beni kendine çevirdi ve bağırmaya başladı,

''Eren! Daha henüz eğitimini bitirmemişken gücünü bilmediğin bir vampiri öldürmeye mi kalkıyorsun?! Bu delilik! Kesinlikle olmaz!''

Sinirle kollarımı ondan kurtardım ve önüme döndüm. Mikasa bir süre aynı şekilde bana bakmaya devam etti, ardından ifadesi yumuşadı, ve sakin bir şekilde konuşmaya başladı.

''Biliyorum, Marco için üzülüyorsun, hepimiz üzgünüz fakat o vampirin Marco'ya yaptıklarını görmedin mi? Henüz yeterince iyi değilsin, o vampir seni paramparça eder. İntikamını almak istediğinin farkındayım fakat gerçekçi düşünmeni istiyorum. O vampir senden kat kat daha güçlü.''

''Ama eğer onu öld...''

''Eren, seni kaybedemeyiz. Lütfen...''dedi yalvaran gözlerle bana bakarak.

Onun bakışlarını umursamadım ve oturduğumuz duvardan yere atlayıp ilerlemeye başladım. Arkamdan Mikasa'nın bağırdığını duyuyordum fakat bu şansı kaybedemezdim.

3 yıldır vampirlere karşı eğitim alıyorduk, ve arkadaşlarımızdan biri olan Marco iki hafta önce gözlerimiz önünde bir vampir tarafından öldürülmüştü.

O zaman... Hiçbir şey yapamamıştım, hepimiz korkudan donup kalmıştık. Ve ardından.. Marco'yu orada bırakıp kaçmak zorunda kalmıştık.

Ve bu akşam, o vampir ağaçların arasında, göletin yanında olacaktı. Biliyordum, çünkü takip etmiştim ve sık sık oraya gidiyordu.

Tıpkı onun Marco'ya yaptığı gibi onu da...

Aniden gelen ayak sesi ile homurdanarak arkama döndüm.

"Mikasa sana demedim m.. "

Fakat arkamda Mikasa falan yoktu. Sonbahar olduğundan geçtiğim ağaçların arasındaki yol yaprak doluydu ve birinin az önce burada olduğundan emindim, yapraklardan hemen ses çıkardı.

Etrafa bakındım ama kimse yok görünüyordu. Belki de... Dinlenmem gerekiyordu.

Yürümeye devam ederken masmavi olan gökyüzüne baktım, Mikasa doğru ya da yanlış söylüyordu bilmiyorum fakat, ben bu konuda kendime güveniyor muydum?

~

Çantamı sırtıma taktım ve kapuşonumu kapattım. Akşam olmuştu ve büyük ihtimalle o pislik, göletin kenarındaydı.

Bıçağımı sıkıca tuttum, bu ve diğer eşi ile boğazını kesecektim. Kalbine saplamayı deneyebilirdim fakat tam kalbine tutturamazsam bu benim için tehlikeli olabilirdi.

Telefon çaldığında, ekrandaki Mikasa yazısına baktım, ardından söylenerek meşgule attım. Sanırım anlamak istemiyordu.
~
Ay simsiyah gökyüzünde parıldıyor ve yolumu aydınlatıyordu, bu yüzden şanslıydım. Çünkü ormanda yönümü bulmak oldukça zor oluyordu, her yer birbirine benziyordu ve bu yüzden birçok kez kaybolmuşluğum olmuştu.

Gölete yaklaştığımda bir ağacın arkasına geçip bıçağı sıkıca kavradım ve etrafa bakındım.

Burası insanın gece gelmek istemeyeceği bir yerdi. Sabahları güzeldi fakat akşamları huzurluydu. Fazla huzurluydu ki bu insanı rahatsız ediyordu. Gecenin içinde insanın korkmasını sağlayan bir şey vardı. Belki de her an gölgelerden çıkabilecek olan vampirlerdi.

Midnight HunterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin