* Try to Act Like Nam Taehyun*
'Taehyun gibi davran, Taehyun gibi davran, Taehyun gibi davran.'
"Ah, Minho-ah, günaydın!" Jinwoo, yani Taehyun'un bedeninin içindeki Jinwoo küçüğünü görünce ona doğru koşturup seslendi.
"Taehyun? Hyung diyeceksin bana, hyung." Minho eliyle Jinwoo'yu durdurup arkasındaki öteki bedeni görerek gülümsedi. "Jinwoo hyung! Günaydın!"
Minho, kendisini unutup Jinwoo'nun bedenindeki Taehyun'a doğru koştururken olduğu yerde çakılıkaldı Jinwoo. Beklediği şey kesinlikle böyle bir şey değildi. Ama zaten ne beklemeliydi ki? Şu an Taehyun'du sonuçta.
Jinwoo yüzüne bir gülümseme takınarak birbirleriyle selamlaşan Taehyun, yani Jinwoo, yani kendisi -ah, bu çok karışıktı...- ve Minho ikilisine doğru yürüyerek Minho'nun koluna asıldı. "Hadi eğlenceli bir şeyler yapalım!"
"Taehyun, ne yapıyorsun?" Minho rahatsız olarak kolunu Jinwoo'dan kurtardı ve Jinwoo'nun bedeninin içindeki Taehyun'un omzuna attı.
Taehyun bu ilgiden hoşnut görünüyordu.
"Karnım aç hyung, hadi yemek yemeye gidelim, her zamanki yerimize!" Minho göz kırparak Jinwoo sandığı Taehyun'u bir restoranta sürüklerken Taehyun'un bedenindeki Jinwoo arkalarından bakakaldı.
'Ona dokunmama bile izin vermedi.'
Jinwoo içinde parçalanan şeyleri hissederek dolacağını anladığı gözlerini kapattı. Her şey bedenlerle mi alakalıydı? Jinwoo'nun bedenini ilk gördüğünde onun kendisi olmadığını fark etmeliydi Minho, nasıl Jinwoo'nun bakışlarını diğerlerinden ayırt edemezdi?
***PMC***
"Hyung, bir şey mi oldu?" Minho eriştesini höpürdeterek yerken verdiği aralıkta sordu."Hm, ne gibi bir şey?" Taehyun kendini gülümsemeye zorlayarak Minho'ya baktı.
'7/24 gülümsemek ne kadar zor böyle, Jinwoo nasıl sürekli gülümseyebiliyor?'
"Bilmiyorum, farklısın. Özellikle bakışların ve gülüşün. Biraz yapmacık gibi. Bir şey olmuş sanki..."
"Ah, hayır. Bir şey olmadı." Taehyun yapmacık ve yüksek sesli bir kahkaha atarak ortamı sakinleştirmeye çalıştı ama Minho'dan aldığı yargılayıcı bakışlar işi daha da batırdığını düşünmesine sebep oldu.
"Bugün gerçekten de kendinde değilsin hyung." Minho başını sallayarak eriştesinin kalanını sıyırdı ve Taehyun'a yaklaşarak yanağına hafif bir öpücük kondurdu. "Hadi seni neşelendirelim."
Taehyun olduğu yerde kızararak karşısındakinin ne dediğini anlamamış olsa da onayladı. Jinwoo ve Minho'nun birbirlerine arkadaşça öpücükler vermesi olağan bir şeydi, fakat bu seferki öpücüğü hisseden kişi Taehyun'du, Jinwoo değil.
"Cidden... Bir an yerine başka birisinin geçtiğini düşünmeye başlayacağım hyung." Minho başını sallayarak bir peçete almaya uzandı.
"Neden ki?" Taehyun korkarak sorduğunda Minho çoktan yüzüne yaklaşıp elindeki peçeteyle, öpücüğü yüzünden oluşan ıslaklığı silmeye başlamıştı.
"Hyung, yani, seni ağzım kirliyken öptüğümde bana hep kızardın."
"Sanırım artık çok da rahatsız etmiyor." Taehyun gülümsediğin Minho da sırıttı ve Taehyun'un kalbini hoplatacak tehlikeli bir mesafeye geldi.
"Öyleyse artık öpücüklerimden ağzımın kirli olmasını bahane ederek kaçamazsın!"
Ve Taehyun az kalsın yanaklarındaki, pardon, Jinwoo'nun bedeninin yanaklarındaki kızarıklıklar sebebiyle ölecekti.