"Bugün olmaz Ali. Eve gidip hazırlık sınavlarına çalışmam gerek" dedim.
Her ne kadar içimden bir ses ilk aşkımın yanından ayrılmak istemesede bir yanım gerçekten eve gitmek istiyordu. Lise son sınıf öğrencisi olarak Üniversite hayalleri kurmak en doğal hakkımdı. Babam her ne kadar kendisi gibi ünlü bir iş adamı olmamı istesede benim tek hayalim avukat olmaktı. Haksızlık kelimesi bana göre bir kavram değildi. İyinin yanında olup kötüye karşı koymak belkide benim için en önemli bir davranış olabilirdi.
Ali, gözlerime bir kez baktı ve kollarını bana dolarken bende sanki bu hayatta son günümmüş gibi sarıldım.
Lise yıllarımın ilk günlerinde tanımıştım onu. İkimizde karşılıklı his beslerken kendimizi bir ilişki içinde bulmuştuk. Dört yılım onun yanında geçmesine rağmen hiç bir zaman ayrılık cümlelerini kurmamıştık birbirimize. O gün ona ilk kez 'Hoşçakal' dedim.
"Hoşçakal Ali."
***
Arabama doğru yönelip bir yanım geri geri gitmek isterken kendimi eve gitmek için zorluyordum. Nihayet kendimi zorlada olsa arabaya bindirip evin yolunu tuttuğumda güzel bir şarkı açıp dinlemeye başladım. Beni tanıyan herkes sesimi çok beğenirken ben tam tersini düşünürdüm. Şarkının en sevdiğim kısmında eşlik etmeye başladım.
"Söylenecek söz yok. Gidiyorum ben. Hoşçakal..."
İçimde bulunan derin bir sıkıntının nedenini çözemiyordum. Nihayet eve yaklaştığımda müziğin sesini kıstım ve derin bir nefes aldım. Telefonumu torpido gözünden alıp saate baktığımda tarih gözüme çarpmıştı.
'20.11.2011' Bugünün doğum günüm olduğunu yeni hatırlarken garajın kapısını otomatik kumanda ile açtıktan sonra arabayı her zaman ki yerine park edip çantamı ön koltuktan alarak arabadan indim. Evden gelen bağrışmalar kafamı kurcalarken arabayı kilitleyip evin kapısına doğru henüz bir adım atmışken aklımı alıp götüren o iğrenç sesi duymuştum. Ne olduğunu idrak etmeye çalışırken tekrarlanan o sesle içeriye doğru koşmaya başladım. Salona girdiğim an ilk gördüğüm şey benim için hazırlanmış bir doğum günü süpriziydi. Masanın üstündeki pastaya bir kez baktıktan sonra yerde yatan iki cansız beden benim doğum günü hediyemdi. Hediyelerimin yanı başında beşiğinde ağlayarak duran bir kız kardeş tabloyu hareketlendiriyordu.
Sonrasında ise odayı benim tarafımdan çıkan bir çığlık sardı.Bölümü özellikle kısa yazdım arkadaşlar çünkü ilk bölüm uzatmak istemedim biraz meraklandırmak heyecanlandırmak istedim ama diğer bölümler bu şekilde olmayacak. Umarım beğenmişsinizdir. Yorumlarınızı esirgemeyin lütfen. 😇
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maskedeki Dolunay İLK DÖRDÜN
Teen FictionHayat bazen o kadar acımasız olabiliyorki bunu sadece yaşayan hissedebilir. Okurken hissedebilmeniz dileğiyle...