2. bölüm

133 8 7
                                    

Arkadaşlarına göre kendini son derece talihsiz buluyordu.yaşıtları okul çıkışı haftasonları evde oturmak yerine çoğu kez gezip eğlenmeyi seçiyorlardı. Bu durum arkadaşları ile arasındaki farkı sert bir şekilde yüzüne vurmaktaydı. Îsra genellikle onlara uymuyor, okul çıkışlarında evinin yolunu tutuyordu.zira buna ne isteme hakkı , ne de ailesinin müsaadesi vardı. Zeki bir kızdı ve olan herseyin bilincindeydi. Yaşadığı maddi manevi sıkıntılar güçlükle ayakta kalmasını sağlamıştı. Babasının yanında kalan Îsra, nın anne ve babası ayrılmıştı.babası ise başka biriyle evlenip çoktan düzenini kurup îsra' yı yanına aalmıştı bile. Bu durumu bile bile içinde kolay fırtınaları susturmaya çalışan Îsra da kimsenin onu çözemediği zamanlar da yalnızlığa gömülmeye başlamıştı. Netleştyemediği geleceğini düşününce büyük bir delilikle çalkalandırıyordu. Yüreğini kaygılı hisleri ona doğruları fısıldasa da tökezleyeceğinin de farkındaydı son günlerde.

***
Evleri ıstanbul da anadolu yakasındaydı. Oturdukları daire on katlı bir binanın yedinci katında tren yolunun az ilerisin de yolun kenarına kaçıyordu. Muazzam marmara denizine bakan pencereden gecenin verdiği suskunluğun hüznüne ortak olmaktaydı yine. Suskunluğunu bölercesine gelip geçti tren sesinin verdiği gürültü. Akıl almazcasına kulağını tırmalayan sese karşı sevecen bir tutum sergiledi.buna kendi.bile şaşırdı. Halbuki hergün uykusunu bölen , rüyalarını yarım bırakan bu sese karşı hep hiddetliydi. Belkide hiddetlendiği rayların üzerinde kıvrılarak giden vagonların akış sesi.değil de , onu.bu yaşama zorlayan kaderiydi...

***
Üç kız kardeşlerdi. En büyükleri ise Îsra idi. Her ne kadar bir üveylik söz konusu olsa da onlara asla bu çıkarımı yapmamıştı kendi içinde. Annesi olarak gördüğü insan olan Halime annesini de sevmiş, ona hep minnet borçlu olduğunu düşünerek , kendisi için geçmişte hiç te gerekliliği olmayan bir fedakârlık yapmıştı. " Îsra' yı babasının yanına getirttirmek " gibi. Aslında bu onun için mecburiyetsizlik anlamı taşısa da daha o zamanlar bile sertleşmemiş yüreği razı gelmiyordu Îsra' nın akıl hastası annesinin yanında kalmaya.kendinden söz ettirici örnek bir davranışla babasının yanına, kendi evine, yuvasına dönmesini istiyor , Îsra' da hee ne kadar onun eyleminin dışında gelişse de bundan en fazla etkilenen insan oluveriyor bir anda. Babası ise ilk evliliğinin verdiği pişmanlığı örtmek istercesine bu konuyu hiçbir zaman açma gereği duymuyor ailesinde.genelde hep susmayı tercih ediyor. Yaşamında ve yaşadıklarında yaptığı en iyi şeydi bu. Sakin kalmak hayatıyla bütünleşmiş gibi. Bu sebeple bir hamle önce davranıp Îsra' yı yanına alamıyor, istedikçe kaybetmekten yorulmuş bedenine söz geçiremeyerek " kalsın annesinde daha küçük" diyebiliyordu o zamanlar. Halime ise tam tersi istikrarlı bir duruş sonucu aldırıyor Îsra' yı yanına. Bu genç kadının kocasının kızına verdiği yoğun ilgi akrabaları tarafından hayretle karşılanmıştı.bu olayı hazmedemeyen akraba ordusu   tüfekleri ellerinde nişan almış asker gibi, onları hangi hedeften vuracaklarını hesaplamakla meşgullerdi. Zaten göze batan Îsra, on yedi yaşına gelip kocaman bir genç kız olana kadar aralarında dağları aşarak yollar yapıp, tel örgü ören amcalarına karşı bir adım geri durmak zorunda kalıyordu. Her ne kadar aynı binada olmaları köprü görevi görse de , şiddetli sarsıntılarla denize düşüp , içinde çırpınmalarını engelleyemiyordu.

YALNIZLIĞIN CELLADI OLMA #Wattys2015Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin