Tanrıyı bulamıyorsun çünkü o yok

968 18 7
                                    

Tanrı'yı Bulamıyorsun Çünkü O Yok. Sen Onu Kendi İhtiyaçlarından Doğurdun. Yani Senin Hayali Kurgundan İbaret
Gecenin bir vakti oturduğum kanepemden yazıyorum, beynime hücum etmekte olan fikir akımlarını; Tanrı'yı arıyorum aslında, yine ve yine karanlık bir odanın sessizliğinde. Arada bir fısıldıyorum, konuşuyorum küçük sesler ile ama büyük harflerin tehditkâr cümlecikleri ile;
Tanrı'm, sahiden var mısın? Eğer varsan söyler misin hangi dinin hangi cehennemine saklandın? Seni arayan birçok insan var, ve ben o insanlardan biriyim sadece. Kafayı yemek üzereyim, seni aklıma sığdıramıyorum. Sahi bu insanlar seni nasıl hayal edebiliyor? Oysa ben de hayal gücünde sınır tanımadığımı sanıyordum...
Sana inanmak istiyorum ama sonra sana nefret doluyorum. Bu dünyadaki kötülüğe müsade ettiğin ve bizi, affedersin -ya da affetmezsin mühim değil- götüne dahi takmadığın için kin beslemeye başlıyorum. Ve insanların zihinlerindeki seni yok etmek istiyorum! Çünkü eğer sen gerçekten varsan, her şeyin sorumlusu sensin. Biz değil. Binlerce yıldır insanlar hunharca katledilirken, Tanrı'm sen ne yapıyordun? O katillerin beyninden o düşünceyi söküp alamaz mıydın? Kusura da bakabilirsin sayın Tanrı'm ama katil sensin. Ve bizler seni idam ile cezalandırmak istiyoruz; seni ve etkilerini yok etmeyi amaç ediniyoruz. Çünkü her şeyin sorumlusu sensin. Bir kere bu evreni yaratman dahi, baştan hataydı. Yahu koskoca Tanrı'sın, niye bizlerle oyun oynuyorsun? Biz kukla değiliz, sayın Tanrı. Ve ben iplerimi senin parmaklarının arasından kestim. Çünkü küçücük bir bebeğin aciz vücudu, koca bir cüssenin altında tecavüze uğrayıp ölürken, onu kurtarmayan o ellerde esir kalamam! O kanın içinde kan kokamam. Tanrı'm, gerçekten merhametli olduğuna emin misin? Ben senin samimiyetine hiç güvenmiyorum artık; yüreğim de beynimden yana. Sana inanıyorum desem yalan olur. Ben yalan söylemem, Tanrı'm. İnanmıyorsam niye hala varmışsın gibi sana cümleler sarf ediyorum? Sana sarf etmiyorum aslında, geçmişteki benliğimden kalan 'bir yaratıcaya inanma içgüdüsü' ile savaş veriyorum. Ben eski beni sevmiyorum, ve sen o eskiye aitsin. Aslında sen benim içgüdümsün, ve ben aslında kendim ile konuşuyorum. Hayır, deli değilim; sadece beyin damarlarımı yıkıyorum düşünceler ile. Arınıyorum, tüm kirlerden. Ve seni yok ediyorum, tamamen. Hani sen yok olmazdın? Ama bak yok oluyorsun işte, benim içimde bitiyorsun. Bittin. Sen yoksun.
Ama eğer gerçekten de varsan ve şu dinlerde anlatıldığı gibiysen Tanrı'm, beni cehennemine at ve affetme lütfen. Sana yalakalık için her şeyine itaat edip köle olanlar ile aynı cennet köşesini paylaşmaktansa, sana kafa tutmuş ve kukla olmayı reddetmiş zihniyetler ile sonsuza dek yanmayı tercih ederim. Ve senin gibi bir Tanrı'nın affına sığınmaktansa, derim ateş ile eridiği an yenileyip yenileyip tekrardan yakmandan memnun kalırım. Sen sahiden varsan ve dinlerdeki gibiysen; yaptığın bu şakayı kes lütfen Tanrı'm, kanın oluk oluk akması hiç hoş değil. Ama sen sadistliği seversin, orası başka.
Nazi kampında işkencelere maruz kalmış zavallı bir insan sana şöyle sesleniyor, "Eğer Tanrı varsa onu affetmem için ayaklarıma kapanmalı."
Ve sen bunu da duyuyorsun ama tabi ki ne yapıyorsun? Katillerin ateşine odun atıyorsun. Seni alkışlamalı mıyız acaba?
Sevgili Tanrı'm ben de sana şunu deyip seni bir daha anmamak üzere karanlığa gömüyorum; eğer gerçekten varsan, haksızlıkla ölmüş her bir yarattığının ayaklarına kapanıp af dilemediğin sürece, ben de senden asla af dilemeyeceğim ve her daim senin varlığını inkâr edeceğim

Her şeye bir " Neden ? "Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin