KAPIDA KALDIM

19 3 0
                                    

Poyraz'ın Ağzından

Ankara'ya belalar ve dertlerle gelmiştim. Annemi ve babamı trafik kazasında kaybettikten sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını zaten biliyordum. Ankara'ya gelmeden önce İstanbul'da yaşıyordum. Ailemin vefatı üzerine ailemden tek parçam olarak kalan ablamın yanına Ankara'ya geldim. Lise 2 de başladığım bi okula gelmeden önce bi senem boşuna gitmişti. Annemi ve babamı kaybettikten sonra düzenim bozulmuş okula hiç gitmemiştim. Bana her şeyi unutturacak şeyler ararken. Arkadaş ortamı ile uyuşturucu ile tanıştım. Ankara'ya geldiğimde bunu ilk eniştem öğrenmişti. Ablamın kocası. Sonra onun da bu işlerde olduğunu öğrendim. Ablamın hayatıyla beni tehdit etti ve beni satıcılığa başlattırdı. Bundan fazla şikayetçi değildim. Zaten hayatım mahvolmuştu. Satarken kullanıyordum. Evet berbat bişeydi beni hergün tüketiyordu. Bazen kendime kızıyor ve kendime zarar veriyordum. Lanet uyuşturucular!

Okula ilk geldiğim zamanlar hiç kimsenin bana iyi gözlerle bakmadığını fark ettim. Hatta okulun ilk haftalarında kavgalar bile ettim. Eniştem baya bi ünlüydü. Kimse kolay kolay yanıma yaklaşamazdı. Okula başlamadan sürekli gittiğim bi cafe vardı. Sonra orda şarkı söylemeye başlamıştım. İlk aylarda orda kendime bi ortam yaptım ve yeni arkadaşlar. En yakın arkadaşlarım Yavuz, Selim, İkizler, Damla ve Çiğdem. Hayatıma dair her şeyi biliyorlar. Çiğdem ve Damla bizim okuldan. İlk başlarda Yavuz, Selim ve Çiğdemle tanıştım.

Çiğdemin babası cafenin sahibi. 18 yaşında ve benimle aynı okulda okuyor. Hemen hemen her ay saçının boyasını değiştirir. Ama Çiğdem gerçekten benim en yakınım. Gerektiğinde bana sahip çıkan bile o. Bende onun hep erkek kardeşi oldum. Ve buna eminim.

Yavuz ve Selim hayatımda tanıdığım en gerçek dostlar. Yavuz 18 Selim 19 yaşında. İkisi de okulu bırakmış ve yıllar önce burada gitarcı ve davulcu olarak çalışmaya başlamışlar. İkisini de aynı kefeye koyuyorum. Çünkü onlar küçüklüklerinden beri öz kardeş olmasalar bile hep yan yana olmuşlar. Bu yakınlık zaten akraba olmalarına da bağlı. Kuzenler. Ve onlara sonsuz bi güvenim var.

Cafe de işe başladıktan bi ay sonra cafeye barmen olarak çalışmak için ikizler geldi. İlk seferlerde onları çok şımarık bulmuştum. Sonradan anladım ki. İkisi de kimseyi takmayan ve kendi hayatlarında mutlu olmak için her şeyi yapabilecek insanlar. Tanıştığımız da annelerinin hasta olduğunu duyunca onlara para yardımında bulunmuştum. Böyle şeyleri dile getirmeyi sevmem ama anneleri Melek hanım beni oğlu gibi görür ve bana milyonlarca iyiliği dokunmuştur. İkizler de hayatımda tanıdığım en neşeli en samimi ve gerçekten gülmesini bilen insanlar. İkisini de bazen ayırt edemesem de. İkisi de kız kardeşim kadar değerliler. Hayatımda güvendiğim sayılı insanlardan ikisi de onlar.

Damla'yı ise cafede çalıştıktan bir yıl sonra bi sokakta ağlarken görmüştüm. Ağlayan kızlara zaafım vardı. Yanına giderek ne olduğunu sordum ve yardım etmek istedim. Babasının onları terk ettiğini Annesi ile birlikte evi geçindiremediklerini ve tefecilerin evi basarak onları korkuttuklarını söylediği zaman gidip tefecilere bütün parayı vermiş ve ailesini korunaklı bi yer bulup orda yaşamalarını sağlamıştım. Daha sonra Damla'nın sesinin güzel olduğunu öğrenmiştim ve benim çalıştığım cafe de birlikte şarkı söylemeye ikna ettim. Damla çok farklı biriydi. Yaşlarımız aynı olsa bile bana sürekli beni abisi olarak gördüğünü söylerdi. Ona sahip çıkmayı severdim. Damla'da benim tarafımdan sahip çıkılmayı çok severdi. Beni babasının yerine koyduğunu biliyordum. Ama hiçbir zaman onu arkadaşlık seviyesinin önüne geçirmedim. Damla'yla bizi sevgili sana insanlara da ikimiz de hiç kuşkusuz arkadaş olduğumuzu söylerdik. Birbirimizle vakit geçirmeyi severdik ama Damla içine kapalı biriydi. Fazla konuşmaz ve derdi olsa bile aşırı zorlamadan söylemezdi. Bende okulda sürekli Damla'yı kontrol etmek için sınıflarına giderdim.

ADAMIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin