‘’Ah inanamıyorum! Okulun ilk günü geç kaldım.’’ dedi nefes nefese. Bense şok içindeydim. Bu sesi tanıyordum. Daha önceden duymaya alışkın olduğum bu sesi. Kalemleri sıraya bırakırken kafamı kaldırdım. Ve inanılmazdı, bu , hayır, gerçek olamazdı, muhtemelen yine hayallere dalmıştım. Karşımdaydı. O? Yıllardır onu görmek için neler yaptığım kız. Her gördüğüm rüyada , her kurduğum hayalde baş rolü alan kız. Gözlerimi ondan alamıyordum. O kahverengi gözlerinden, hafif dalgalı saçlarından, yüzündeki güzelliğine güzellik katan elmacık kemiklerinden. Tam bu sırada gözlerimiz birbirine kenetlendi. O kahverengi gözlere. SADECE 5 SANİYE. Bu muhteşem ve anlatılmaz 5 saniyenin ardından bana gülümsedi. O an bayılmadıysam bana bir şey olmaz artık. Bu sırada ‘’Ah önemli değil Miranda sadece 3 dakika geciktin.’’ dedi öğretmen. Tanrım! Miranda, Miranda Cosgrove…
Miranda’ nın Ağzından;
Şanssızlığın da bu kadarı!Arabam bozuldu. Ah daha fazla uğraşacak zaman yok. Otobüse bindim.Sanırım hayatımda hiç bu kadar acele etmemiştim. Otobüsten indim, koşarak sınıfa girdim. Ve özür diledim. Ben kapıda soluklanırken yeni gelen öğrenciye takıldı gözlerim. Sarışındı, boyu uzundu. Sevimliydi. Tam bu sırada gözlerimiz birbirine baktı kaldı. Ela. Dedim ya işte sevimliydi. 5 saniye kadar baktık öylece. Sonradan, kendimi toparladım ve ona gülümsedim. İçimden bir ses git, yanına otur! diyordu. Ve sese ayak uydurdum. Gidip çantamı yanındaki sıraya attım. Ah bilmiyorum, sevimliydi…