Dünya, batı ve doğu olmak üzere ikiye ayrılmıştı. Batı'yı tamamen kraliçe Elizabeth yönetirken , Doğu, batıdan tamamıyla bağımsızdı.. Burada yaşananlar bilinmezdi ve kimse tarafından merak edilmezdi.
Kraliçenin bekçi köpeği ,Ciel Phantomhive cenazesinden birkaç saat sonra,herkes onun ölümünü kabullenmişti.Yalnızca Ciel'in Sebastian tarafından doğuya kaçırıldığı gerçeğini bilen kimse kalmamıştı.
Planladıkları amaç uğrana insan olan Ciel'i öldürmüştü ,Phantomhive.Bu dünyanın kökü kurumuştu ve onun artık şeytan olan benliği ne kadar Kraliçe Elizabeth hakimiyetinde olmasa da dünya toprakları altında "Made in British" yazdığını biliyordu.Tek amacı bu yıkılmış doğu krallığını alıp dünyayı kendisinin yapmaktı.
Kendi bedenini İngilterede toprağa gömmüştü.Şuanki haliyle aynaya baktığında küçüklüğünün hatlarının kaybolduğu 16 yaşında bir Ciel görüyordu karşısında.Aynanın karşısında kendini incelerken, yapamayacağını anladığı papyonuna baktı ve sinirle iç çekip papyonu yatağına doğru fırlattı. Ancak bu girişimi gerçekleşmemiş, papyon havada süzülürken,papyonu hızla yakalayan şeytan, Ciel' e bakarak sırıtmıştı. Ciel'in sert bakışlarına maruz kalan Sebastian, Ciel'i kendine döndürdükten sonra gömleğinin yakalarını kaldırarak sertçe kendisine çekti.Ilık nefesi artık neredeyse kendi boyuna erişmiş olan Ciel'in dudaklarına çarpıyordu.Aradaki mesafeden hoşnut olmayan Ciel kaşlarını çatarak geri çekildi.
"Bu yaşa gelmenize rağmen papyonunuzu bile bağlayamamanız çok acınası,Botchan."
Anlamlıca sırıtarak söylediği sözler Ciel'de şok etkisi yarattı.Aralarındaki mesafeyi daha da açarak gerilen kolunu kaldırdı "Ben senin efendinim,haddini aşma!"
Biçimli elleri Sebastian'ın yüzüne yol alırken şeytan tarafından sertçe kavranarak durdurulmuştu.Sebastian ifadesiz suratıyla yaşına göre hala ince olan bileği tutarak kendisine çekti.Ve Ciel bu ihtimali tamamen unutmuştu.Artık hiçbir şey eskisi gibi değildi .İkisininde kırmızı rengini alan gözleri havadaki gerginliği hissetmiş gibi hazır ol konumuna gelmişti.İçindeki şeytanın dürtüsüyle elini çekmeye çalıştı Ciel.Bu Sebastian'ın hafifçe sırıtmasına neden oldu."Şeytan olmana rağmen o güzçsüz koların hiçbir şey kazanmadı."
Sözlerinin ardından Ciel'in tepki vermesine zaman tanımayarak ,tuttuğu elinden onu sertçe çekti ve göğsüne yapıştırdı.
"Hala efendim olabilirsin,ama bu hala altımda (!)kaldığın gerçeğini değiştirmiyor,küçük efendi."
Sinirlerinin gerildiğini hisseden Ciel,serbest kalan diğer kolunun avantajını kullanarak ,Sebastian'nın gözleri önüne dökülen uzun siyah perçemlerini parmakları arasına dolayıp sertçe geri çekti.Yüzleri birbirlerine meydan okuyan bir ifadeyle parlıyor ,Ciel cattığı kaşlarıyla Sebastian'a meydan okurken,Sebastian tek kaşını kaldırarak ,boş bakışlarını Ciel'e odaklamış onun hamlesini bekliyordu.
Ciel aradaki sert bakışmayı gözlerini devirerek bozdu ve hışımla bıraktı Sebastian'nın saçlarını.Arkasını dönüp çıkışa ilerlemeye başladığında boynundaki yeni bağlanmış papyonu umursamazca çekiştirip gerisin geri Sabastian'ın yüzüne doğru savurmuş ve odadan çıkmıştı.
Çarpan kapı sesiyle burun kemiğini sıkan Sebastian hafifçe kaşlarını çatmıştı.
"5..4..3..2...1..."
Derin bir iç çekti.
"Sebastian !Seni lanet şeytan!"
Nefesini verdiğinde kafası onaylamazca iki yana sallanıyordu.Bu sese çoktan kendisini hazırlamış olmasına rağmen...
Merhaba yaoi severler! Ben kawaiishinda iki aydır gerek derslerle gerekse eğlenceyle geçirdiğimiz bu iki aydan bu kurguyu çıkardık.Bu hikayenin temeli birbirimizi yerine koymamız olduğu için ,moda giremememden kaynaklı hikaye bu kadar gecikti.Aynı zaman da iki aydır Pelin'nin hikaye yazmasını engellemiş olabilirim ;)
Nitekim yakın zaman da Machigaiyle birlikte (şuanda yazıyor) bu hikayede devam edecektir.Beğenenler desteklerinizi eksik etmeyin :D
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akuma Ni Fukuju
FanfictionCiel.... Duvara fırlatıldığımın habercisi olan kaburgamın kırılma sesleriyle, sinirimin artık kontrol edemeyeceğim bir seviyeye geldiğini hissediyordum. Bu kusursuz şeytanı ilk görüşüm değildi ancak ilk gördüğüm an ki çaresizliğimden iğreniyordum şu...