Ciel sinirli adımlarla Sebastian'ın hazırladığı kusursuz kahvaltı masasına oturup çevresine göz gezdirdi. Lanet şeytan her zamanki gibi tek bir hata yapmamıştı. Bunun üzerine sinirle iç çekti. Gözüne çarpan masanın üzerindeki sivri bıçak ona haince göz kırptığında sırıtmasına engel olmayarak sırtını sandalyeye yasladı ve bıçağı ince parmakları arasında çevirmeye başladı. Zihnine dolan görüntülerle sırıtması genişledi. Hassas kulaklarına yaklaşan şeytanın adım sesleri dolduğunda, tek gözünü kapatarak ezbere bildiği bedenin hayaliyle nişan aldı. Kapının açılmasıyla tüm gücüyle bıçağı fırlatması bir olmuştu. Ve saniyeler içinde bıçak Sebastian'ın iki parmağının arasındaydı. Bu girişim Sebastianın yüzüne o şeytani gülüşün yerleşmesi ve biçimli kaşını kaldırmasıyla sonuçlandı. Ciel ise hayal kırıklığı ile dudak büzmüş ve kafasını hızlıca sol tarafına çevirmişti.
"Hiçbir şeyin değişmemesi sinirimi bozuyor." Ciel huysuzca söylendiğinde Sebastian'ın sırıtması genişledi.
"Botchan, değişen tek şeyin vücudunuz olması beni de bir o kadar duygulandırıyor."
Ciel gözlerini kısıp kaşlarını çattı."Değişen tek şeyin o olmadığını sana gösterebilirim."
Önündeki tostu kesip, nazik hareketlerle ağzına atmasının ardından, uşağa bilmiş bakışlar yollayıp sırtını geriye yasladı."Görmediğim bir yerinin kaldığını sanmıyorum Botchan."
"Kes sesini, haddini bil kahya."
Sebastian efendisinin çatallı sesiyle bağırmasını umursamadan önündeki haber ve olaylar bütünü inceledi. Okuduğu haber ilgisini çekmiş olmalıydı ki dudaklarında oluşan şeytani gülümsemenin sebebi olsun. Ciel'e göz ucuyla baktığında keyifle çayını yudumladığını gördü. Bir zamanlar ağzını sulandıran bedenin hala içini gıcıklandırmasının anlamsız duyguları yüzünden nefesini verip ilgisini çeken kağıtları hafifçe eğilerek önüne bıraktı. Ciel çayını yudumlarken önüne koyulan gazeteye dikkat kesildi ve fincanını yavaşça masaya bıraktı.
"Bu bir emirdir."
†††††††††††††††††
Parlak ışıklı yerden gelen seslerle yüzünü buruşturdu Ciel. Buraya uygun olmadığı her halinden belliydi, lakin virane evlerin arasındaki bu yer de sokağa bir o kadar tezattı. Bunları bir kenara atarak Sebastian'ın alaylı sırıtışı eşliğinde içeri girdiler.İçeri girdiği anda burnuna hücum eden yoğun sigara ve alkol kokusuyla öksürmeye başladı.Bu iğrenç koku midesinde büyük çalkantılar oluşturuyor, boğazını kızgın bir demirmişcesine delip geçiyordu. Astımın getirisi olarak boğazı düğümlendiğinde kafasını Sebastian'a çevirdi.Fark ettiği şey Sebastian'ın da ona doğru gelmesiydi.Bunun olacağını biliyormuşcasına bakan bezgin gözleriyle Ciel'in çenesini kavrayarak yukarı kaldırmasının ardından çıkardığı astım ilacını elinin altında çırpınan gencin ağzına sıktı. Fakat nefesini düzenlendiğinde küçük bedenin ters bakışlarını hedefi olmuştu.
"Geç kaldın." Dişlerini sıkarak söylemişti Ciel bunu.
Kendine geldiğinde duruşunu düzelterek Sebastianı elinin tersiyle kenara itmesinin ardından gözüne kestirdiği masaya ilerlemeye başladı.
Fakat unuttuğu şey poker oynamayı bilmemesiydi. Sebastian bunu anlamış gibi efendisini nazikçe ittirerek masaya oturdu. Ciel kaşlarını çatarak eskortların bulunduğu yere ilerledi. Efendisinin kızların yanındaki duruşuna gülerek pulları getirmelerini izledi. Bir şeytan olarak kaybetme ihtimali yoktu. Ancak biraz eğlenmesini kimse engelleyemezdi. Kartların dağıtılmasını beklerken sırtını sandalyeye yasladı ve oynadığı insanları gözden geçirdi. Dealer* kağıtları dağıttığında tüm kartları bilmenin verdiği rahatlığıyla elini açtı. Draw dead.. eğer bir insan olsaydı kesinlikle kaybetmek kaçınılmaz olurdu. Gayet düşük bir iddiayla açtığı bahsin ardından gözlerini Ciel'e çevirdi. Yükseltmesini belli edecek şekilde el haraketi yaparak hoşnutsuzluğunu belli etti. Bunu bir emir olarak algılayan Sebastian. Elinin çok kötü olmasına aldırmadan bahsi arttırdı. Kendini Daniel olarak tanıtan bir adam yemi yutarak önündeki pulların tamamını elinin tersiyle masaya sürdü.Sebastian'a bakıp sırıtarak bahisi iki katı arttırmıştı. Sebastian gördüğünü belirterek adamı kazanacağına inandırmıştı. Dışarıdan parası olan bir acemi gibi göründüğüne emindi. Ciel'e diktiğinde keskin gözlerini, yanındaki eskortlarların ilgisinden memnun bir tavırla etrafı süzdüğünü gördü bu ilgisizliği sinirini bozunca atik parmaklarıyla, cebindeki kartlardan birini insanlar için fazla hızlı bir sürede efendisinin kafasıyla buluşturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akuma Ni Fukuju
FanfictionCiel.... Duvara fırlatıldığımın habercisi olan kaburgamın kırılma sesleriyle, sinirimin artık kontrol edemeyeceğim bir seviyeye geldiğini hissediyordum. Bu kusursuz şeytanı ilk görüşüm değildi ancak ilk gördüğüm an ki çaresizliğimden iğreniyordum şu...