Ciel ,sinirle malikaneden içeri girdiğinde, arkasından bir o kadar endişeli görünen Sebastian da onu takip ediyordu.
Hızlıca odasına yürüyen Ciel,arkasından gelen adım seslerini duyduğunda sinirleri daha da gerilerek bir hışımla arkasını döndü ve Sebastian'ın üstüne yürüdü. Aralarında tehlikeli bir yakınlık oluşturduğunda elini kaldırıp hızla Sebastian'ın suratına indirdi Bu iri bedenin gözlerin büyümesine neden olmuştu.
"Gözüme gözükme Sebastian."
Biçimli kaşları çatılan Sebastian, bu emrin üzerine önünde eğilip selam vererek aşağı indi. Ciel kendi eline bakıp lacivert saçlarının arasından geçirmesinin ardından odasına girip kapıyı hızla kapattı. Odasının düzenli hali sinirlerini geriyor olsa dahi bunu yaparak kendini küçük düşürmeyecekti. Çalışma masasına ilerleyip kraliçenin yeni planları hakkında kurması gereken hipotezleri düşünürken, ince parmakları arasında dolma kalemi çevirmeye başladı. Bacak bacak üstüne atarak sırtını germesinin ardından öne eğilerek dirseğini masaya yasladı. Sebastian'ın hazırladığı düzenli raporlar üstünde çalışmaya başladıktan sonra sinirinin getirdiği yorgunlukla uyuyakalması uzun sürmemişti.
†††††††††††††††††††
Sebastian ,efendisini kontrol etme amaçlı kapı aralığına uzanarak içeriye göz gezdirdi.
Efendisinin kafasını,tek koluna yaslamış bir halde masasının üzerinde uyuyakaldığını görmüştü."Şuan görmüyorsunuz, botchan."
Sabit adımlarıyla Ciel'e doğru yürümeye başlayan Sebastian,masanın yanına geldiğinde efendisinin boyu hizasında belini kırarak üzerine eğildi.Ciel kaşlarını çatmış ,dirseği masaya yaslı ve eli saçlarını avuçlamış bir şekilde oldukça rahatsız bir uyku sürüyor gibi gözüküyordu.Onun bu haline derin bir iç çekip ,ellerini efendisinin bacaklarının altından yavaşça geçirmesinin ardından oldukça temkinli bir şekilde kucağına aldı. Bunun üzerine Ciel bilinçsiz bir şekilde kafasını, kıpırdanarak Sebastian'ın boynuna gömmüştü. Boynuna değen saçlarla Ciel, bilincinde olmasa da sinirle verdiği kararı bozmuştu. Sebastian, efendisinin uykusuna bir mana vermese de eline baktığında ona şeytandan çok insansı özellikler veren yüzüğün takılı olduğunu görerek anlamlıca gülümsedi. Kucağındaki bedeni fazla sarsmadan tek koluna aldı. Daha bu sabah kendisini tehdit eden efendisini tekrar tekrar görüp üstünü değiştirmek yüz ifadesinin alaycı bir hale bürünmesinin en büyük sebebiydi. Yaşına rağmen zayıf bedeni geceliğiyle birlikle yatağına yatırıp üstüne yorganı çekti. Eli bir anlığına parmağına, yüzüğü çıkartmaya yeltendiyse de bu yüzük ona olan bağlılığını arttıran ve kanıtlayan tek şeydi, hayatını adadığı mührü dışında. Arkasına bakmadan kapıya geri geri adımladı, Ciel yatakta yüzünü yan çevirdiği sırada odada yalnız kalmıştı.
†††††††††† †††††††††† †††††††††† †††††††††
Ciel ,sabah yavaşça araladı büyük, renkli gözlerini. Burada olmamalıydı ve bu kıyafetlerin içinde. Emrinin dinlenmediğini gördüğünde hışımla doğruldu. Ayağa kalktığında odanın önünde duran kahvaltısının, hala dumanı tüten çayın yanına yaklaştı. Çayını yudumladığında; boğazından akan hoş kokulu, sıcak sıvı sinirlerini biraz olsun yatıştırmıştı. Ama bu o lanet şeytana duyduğu kini geçirmeye yetmezdi. Üstünü zorlukla değiştirdiğinde boynundaki ipi iki yana bırakmıştı. Daha mühim düşünceleri varken bu umrunda değildi. Saçlarını savurarak salona indiğinde girişteki Sebastian'ı görmesiyle kaşları bir havalanmanın ardından çatılmıştı. Sinirini sonraya bırakmalıydı, iş beklemezdi ve elini çabuk tutmak zorunda kalmıştı. Anlık bir duraksamanın ardından, yürümeye devam ederken şeytanın hassas kulaklarına ilişeceğini bilerek sessizce konuştu.
"Eva Mabel'i bul ve getir Sebastian, akşam yemeğinde misafirimiz olacak."
Yan bir sırıtışla söyledikleri, Sebastian'ın tek kaşını kaldırmasına ve biçimli dudaklarının hafifçe aralanmasına neden olmuştu. Sebastian ilk kez efendisinin düşündüklerini tam olarak kestirememekle birlikte eve özel olarak ilk kez bir kadın almasının arkasındaki nedenden şüpheliydi.
"Yes, My lord."
†††††††††††††††††††††††††††††††††††††
Sebastian bir gün sonra tekrar kumarhanenin kapısını araladığında, Eva Mabel'in eskort kızlardan biri olduğunu öğreneli çok olmamıştı. Yine de bu bir emirdi ve yerine getirecekti. Gördüğü kızla birlikte kaşlarının çatılmasına engel olamamıştı. Duraksamasının asıl sebebiyse kızın hatlarının büsbütün kendisine benzemesiydi Leydi Elizabeth'in kopyası olan gözleri ve sapsarı saçları dışında. Genç kızın asil bir görüntüsü vardı, dışarıdan gören bir insan bir Leydi olduğunu düşünebilirdi, olduğunun tam aksine.
†††††††††††††††††††††††††††††††††††††
Birkaç bin sterline mal olan kızla birlikte akşam malikaneye dönmek üzere faytondaydı Sebastian. Bir eskortun layık olduğu muamele bu olmasa bile efendisine yakışacak davranışlarda bulunmalıydı.
"Ciel beni mi istedi gerçekten?!"
Düşüncelerini bölen, kızın neşeyle çıkan sesi ve gayri resmi konuşmasıydı, Kont Phantomhive ölmüş olmasaydı, kahyası olarak bu tavrın sebebini dikkatlice sorabilirdi. Fakat genç efendisi, burada Sadece Ciel'di henüz. Ve o kızın en ufak haraketi bile sinirlerini oynatıyordu, buna rağmen yapmacık bir şekilde gülümsedi.
"Lordum bizzat sizi istedi Leydi Mabel."
Böylesine bir kadına leydi ünvanı yakışmıyordu, kadının keskin bakışları altında yanaklarının kızarması midesini kaldırıyordu. İfadesini bozmadan faytondan indi, elidvenli elini uzatarak, genç bayanın elini tutmasının ardından inmesine yardımcı oldu. Kapıyı açarak içeri giren eskortun önünde hafifçe eğilerek tekrar karşıladı.
"Hoşgeldiniz, Leydim." Genç bedenin sesi duyuluduğunda genç kadın kafasını sesin geldiği yöne çevirdi.Ciel yukarıdaki merdivende, korkuluğa tutunarak konuşmuş, Leydi Eva'nın hayran bakışları, Sebastian'ın bıkkınlıkla nefes vermesinin nedeni olmuştu.Ciel asil adımlarıya basamakları indiğinde bakışları Eva'nın üzerindeydi.
"Seninle hususi konuşmam gerekenler vardı."
Cümleleriyle Sebastian'ın keskin bakışlarının hedefi olmuştu. Kısa bir an göz göze geldiklerinde, aralarında oluşan gerilim bir bıçakla kesilebilirdi. Ciel merdivende dikilmeyi kesip Eva'nın yanına indiğinde kendi eline nazaran naif eli ona yakışacak biçimde kavramış, ardından gözlerini kenetleyerek dudaklarına değdirmişti. Ciel bunu yaptığına inanamayıp dudaklarını kesmeyi düşünse de, orada bunu tek düşünen kendisi değildi.
Konuşmanın azlığı dolayısıyla gelen sıkıntı, Cielin kızı odasına çıkartması ve Sebastian'ın kızıllığıyla dem vurduğu gözleriyle alevlenmişti; Her ikisi içinde.
†††††††††††††††††††††††††††††††††††††††††
Ciel ufak bir gövde gösterisiyle açtığı şaraptan kadehleri yarısına kadar doldurmuştu. Yüzündeki sahte ifade, kadının beğeni dolu bakışlarıyla yerini ufak bir sırıtışa bıraktı.
"Davetime icabet ettiğiniz için teşekkürlerimi sunarım, Leydim."
Kendisinin dahi böyle çıktığına inanmadığı flörtöz ton, midesini bulandırmış aşağıdaki şeytana içinden bir dizi sövgü armağan etmesine neden olmuştu. Zira, burayı almak istiyorsa bazı cevaplara ihtiyacı vardı, eh bunlar içinde zevkleri için onurunu satan birinden daha iyisi bulunamazdı. Sebastian, bu taktiği seçmekte belki de haksız değildi.
††††††††††††
Salonda tek kolunda asılı beyaz havluyla efendisini beklerken, içten içe onlarca yıl herkesden uzak tuttuğu ruha daha yakın kirli bedenin varlığını malikanenin her köşesinde hissetmesi tüylerinin diken diken olmasına neden oldu. Bu gün başka bir ayrıntının daha farkına varmıştı, küçük efendisi odasına bir kadın alacak kadar ileri gidebilmişti.
Bırakılsa sonu gelmeyecek düşüncelerinin içinde kaybolacakken hassas şeytan kulaklarına ilişen inleme sesi tüm düşüncelerini tuzla buz etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akuma Ni Fukuju
FanfictionCiel.... Duvara fırlatıldığımın habercisi olan kaburgamın kırılma sesleriyle, sinirimin artık kontrol edemeyeceğim bir seviyeye geldiğini hissediyordum. Bu kusursuz şeytanı ilk görüşüm değildi ancak ilk gördüğüm an ki çaresizliğimden iğreniyordum şu...