''Prensesliğinden Ayrılmak ''(1511-Kafkasya)

505 28 6
                                    

Baharay günlerce annesinin bu garip tavırlarını düşünüp durmuştu. Son günlerde yüzü neredeyse hiç gülmüyordu Nazcan Hatunun. Üstelik sadece annesi değil ; babası İdar Mirza ve abisi Murzakan Mirza'nın da eski neşesi yerinde değildi .Baharay, sessizliğin hakim olduğu sarayın odalarında bir oraya bir buraya dönüp durmuştu. Kendisinden bir şey sakladıklarını hissettiği günden beri huzursuzluk rahat bırakmıyordu.

 Ailesinin bu tavırları karşısında üzülüyor hakikatin ne olduğunu öğrenmek için can atıyordu.  Mor renginin hakim olduğu dairesinde, penceresinin önüne geçmiş ve ellerini al yanaklarına dayamış,uzun uzun düşünüyordu.Dairesinin kapısının tıklatılmasıyla irkildi. Penceresinin önünden ayrıldı ve en sevdiği renk olan mor koltuğuna oturdu.

İçeriye gelen yardımcısı Denef'ti. Şu son günlerde onun neşesinin de tıpkı ailesinin neşesi gibi kaybolup sırra kadem bastığını düşünüyordu. Denef, Baharay'ın saraydaki yardımcısı hatta bir nevi arkadaşı gibi olmuştu. Baharay birçok konuyu ona danışır fikirlerini alırdı.  Denef ayrıca bilgili ve kültürlü genç bir kızdı. Üstelik Baharay'a yazı derslerini o veriyor eğitimiyle yakından ilgileniyordu. Baharay bu zamana kadar kusursuz bir şekilde eğitilmişti. Nerede ne yapacağı , nasıl konuşacağı , nasıl giyineceği ve daha birçok şey hakkında resmen üstüne titrenilmişti küçük kızın. On bir yaşında olmasına rağmen zeki ve düşünceleriyle şaşırtacak seviyede olgun bir kız olup çıkmıştı zamanla. 

Yardımcısı Denef'in tedirgin bir hali vardı. Sanki gerçekleri biliyor ve bir anda tüm hakikati haykıracakmış gibi duruyordu. 

Yavaş adımlarla  Baharay'a yaklaştı ve '' Prensesim, prens babanız sizi görmek istiyorlar.'' dedi.

Baharay gülümseyerek başını salladı .Belkide bu sayede hakikati öğrenebilecekti. Kararlıydı , ailesine bu mutsuzluğun sebebini soracaktı. Sabırsız biri değildi ,babasının uygun zaman beklediğini düşünmüştü. Hızlı adımlarla dairesinden çıktı , prens babasını bekletmek istemezdi. Prens babasının görkemli dairesinin önüne gelince durdu. Kapıyı tıklattı ve içeriye girdi. Zarif bir şekilde eğilerek babasını ve annesini selamladı. Çok geçmeden abisi Murzakan Mirza'da dairedeki yerini alınca Baharay önemli bir konu olduğuna emin oldu.

İdar Mirza Baharay'ı çok seviyordu. Onunla küçüklüğünden beri hususi olarak ilgileniyor elinden geldiğince küçük kızını ihmal etmemeye çalışıyordu. 

''Kafkasyanın güzeller güzeli prensesi '' dedi İdar Mirza. Ardından yanına oturması için işaret verdi. Baharay yavaş adımlarla prens babasının yanına oturdu ve söyleyeceklerini dinlemeye koyuldu. Annesi Nazcan Hatun'un sessiz göz yaşları ise gözünden kaçmamıştı küçük prensesin.

''Ablaların Fatma ve Akile'yi özlersin öyle değil mi ? ''diye söze girdi İdar Mirza.

Baharay heyecanlanmıştı. Ablalarının ziyarete geleceklerini düşünüyordu.''Sonunda '' dedi içinden. ''Sonunda kavuşacağız''.

''O kadar çok özlüyorum ki baba. Bir gün olsun aklımdan çıkmazlar.''

İdar Mirza tamda bu cevabı bekliyordu.Hiç düşünmeden devam etti.

''Öyleyse sana çok müjdeli bir haberim var '' dedi prensesinin gözlerinin içine bakarak.

''Nedir babacığım ? Yoksa ablalarım buraya bizi ziyarete mi geliyorlar ? '' diye sıraladı sorularını.Kalbi bu heyecana daha fazla dayanamayacaktı.

''Hayır kızım. Ama üzülmeyesin pek yakında sen görmeye gideceksin onları ''dedi.

Baharay bu cevabı beklemiyordu doğrusu çok şaşırmıştı. Ablaları gelmiyorsa o nasıl görmeye gidecekti. Mümkün değildi.

''Nasıl ? '' dedi Baharay. Şaşkınlığını gizleyemedi.

''Birkaç güne Kefe'de sancak beyliği yapan Şehzade Süleyman'la evlenmek üzere yola çıkacaksın. Şehzade Süleyman tahta çıktığında ise Osmanlı Sarayı'na gideceksin. Ablaların seni orada bekliyor olacaklar.''dedi bir çırpıda İdar Mirza. Ardından uzunca nefesini verdi. Sanki yıllardır söyleyemediği cümleler içince bir yaraya dönüşmüş , şimdi ise o yarayı söküp atmış gibi hissediyordu.

Baharay ise babasından duyduğu bu cümleleri idrak edemiyordu. Kalbine bir yük binmiş gibi nefes almakta zorlanıyordu.Gözleri buğulanmış , masmavi gözlerini soğuk damlalar kaplamıştı. Yanaklarından süzülen damlaları ellerinin tersiyle sildi ve annesine döndü. Ondan ''Hayır kızım böyle bir şey yok '' demesini bekledi ancak annesinin ağlamaktan bitap düşmüş gözleri ve yeşil saten elbisesinin yakalarını ıslatan gözyaşlarından başka hiçbir şey görememişti. Küçük bir umut başını ağabeyi Murzakan Mirza ' ya döndü. Ancak ağabeyinin gözlerinde de hüzünden başka bir şey okunmuyordu. Çareyi babasıyla konuşmakta aradı. Şimdi akan gözyaşlarına mani olmuyor , yalnızca babasının gözlerine bakıyordu.

''Baba'' dedi titrek sesiyle. ''Bana tüm bunların gerçek olmadığını söyleyin yalvarırım. 'Hayır kızım , hakikat bu değil ' deyin yalvarırım ''diyerek ağlamaya başladı küçük kız.

Ağlamak bu kızın gözlerinde öyle tuhaf duruyordu ki sanki tüm ömrü gülmeye,mutlu olmaya  layıkmış gibi... Hüznün ömrü buyunca yanına uğraması yasaklanmış gibi... İdar Mirza gözlerini kısa bir süreliğine kızının gözlerinden çevirdi. Eğer onun bu hallerine daha fazla bakarsa kararından cayacağını düşünüyordu.Oysa o kızını bu zamana kadar Osmanlı'ya hediye etmek için yetiştirmemiş miydi ?

''Hayır Baharay '' dedi büyük bir soğukkanlılıkla. ''Gerçekler bu kızım. Aksine üzüleceğin yere sevinmelisin. Osmanlı Devletinin bir sonraki padişahı olacak Şehzade Süleyman'la evleneceksin. Osmanlıyı adeta asaletinle büyüleyeceksin. Herkes seni konuşacak. 'Kafkasya'nın Çerkes prensesi sarayımıza neşe , mutluluk ve bereket getirdi ' diyecekler. Sen güçlü bir kızsın Baharay. Sen bir Çerkes prensesisin.Böyle çocuk gibi ağlaman sana hiç yakışmıyor bilesin.'' dedi İdar Mirza. Kararını değiştireceğe benzemiyordu. 

''Ben daha çok küçüğüm baba. Hem... Hem ben sizden nasıl ayrılırım  ? Bunları kaldıracak kadar güçlü değilim. '' dedi hıçkırıklarının arasında.

Nazcan Hatun kızının ağlamasına daha fazla dayanamadı. Sonuçta o da bir prensesti. Kırım Hanı Mengli Giray'ın kızıydı. Ailesinden kopmak neydi o da biliyordu.Koşarak sarıldı küçük prensesine. Baharay bir adım geri çekildi. 

''İzin verin '' dedi. Ardından uzun bir soluk aldı. ''İzin verin de daireme döneyim. Bu kadar üzüntüyü bir arada yaşayabilecek kadar büyümedim.'' dedi.

İçeridekilerin onayı sonrasında tam gidecekti ki tekrar babası idar Mirza'ya döndü.

''Öyleyse söyle baba. Sarayımdan, prensesliğimden ayrılmam için ne kadar süre bahşettiniz bana ? ''

İdar Mirza bu sözle sarsıldı. Küçük prensesinden duymayı ummadığı laflar işitiyordu. Kızının gerçeği haykıran sözleri karşısında ilkin ne diyeceğini bilemedi.

''Sen her zaman bir prensessin Baharay. Burası her zaman senin sarayın. Bu gerçeği ne Osmanlı ne de cihanın tek bir devleti değiştirebilir. Bunu hiçbir zaman unutma. Şimdi çocuk gibi ağlamayı bırak ve dairene dön. Sana ne kadar güzel bir gelecek bahşettiğimi  bir gün anlayacaksın.''

Baharay babasına bir kere olsun saygısızlık etmemişti. Zira bu yaşa kadar böyle eğitilmişti. Gözlerinden aktıkça tenini yakan gözyaşlarını bir kez daha sildi ve onu adeta yeryüzünün küçük meleği gibi gösteren tüllü bembeyaz elbisesinin uçlarından tutup zarifçe eğildi.''Hayırlı geceler'' diyerek babasının görkemli dairesinden çıktı.

                                                       2. BÖLÜM SONU





Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 08, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

UNUTULAN PRENSES MAHİDEVRANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin