YÜREĞİMDEN VERDİM

76 4 0
                                    

Saat 7.30, yine Bianca'nın sesiyle başladım güne. Bugün diğer günlerden çok daha farklı benim için, artık babama olan özlemimle baş edemiyorum. O 2 ay bana koskoca 2 yılmış gibi geliyor, gelse de doya doya sarılsam. O kadar seviyorum ki onu. Kendi kendime hayallere dalarken yine Bianca'nın sesini duydum. Bayılıyorum bu kadına.
-Chloe, sen hala uyanmadın mı? Geç kalıyorsun tatlım.
-Uyandım Bianca uyandım, üzerimi değiştireyim 5 dakikaya aşağıdayım.
Üzerimi değiştirip hemen Bianca ile kahvaltı etmeye indim, eveet şimdi koyulalım okul yoluna, sahi okulumdan bahsetmedim. San Diego'da The Brande High School'da okuyorum. Şimdilik okul hayatımda herşey yolunda, hayatımda bazı şeyler yolunda olmasada okul ile motive oluyorum diyebilirim. Çok güzel ortamım, mükemmel arkadaşlarım var hepsi birbirinden değerli. Ama hep kendi halimde takılırım asi ve hırçın bir yapım olmasa belki çok daha güzel olur herşey. Bu aralar kimsenim samimiyetine güvenmiyorum, herkesten uzaklaşıyorum. O kadar yapmacık geliyorlar ki bana. Babamdan bile sevgi görmüyorum beni kim sevsin düşüncesi içerisindeyim. Hayatımda hep eksikliğini hissetmişimdir baba ilgisinin. Dediğim gibi 14 yaşımda olgunlaştım acılarla. Yaşıtlarım gibi babasıyla annesiyle vakit geçiren tiplerden değilim, o aile yapısı oluşmamış bizde. Okul kapısından içeri girdim. İlk ders, ve almanca. Bayan Morgan çok mütevazi, güzel, alımlı bir o kadarda açık sözlü bir insandır. Benim iyi ve kötü yönlerimi sürekli eleştirir, yorum yapar. Ee tabi doğal olarak banada saygıyla karşılamak düşüyor. Babam geleceği için ondan başka birşey düşünüp, derslere motive olamıyorum. Almancadan sonra matematik, sağlık, dil eğitimi derside bittikten sonra heyecanla aşağıya inmek için can atıyordum. Hazırlandım ve en yakın arkadaşım Janet ile birlkte çıktım sınıftan. Koşarak yanımdan geçen biri koluma çarptı, biraz sendeledikten sonra :
-Hey! Dikkatli olsana, insan gibi geçemiyormusun yanımdan!
(Çocuk şaşkın gözlerle :)
- "Kusura bakmayın, acelem vardı dikkat edemedim, herneyse tekrar özür dilerim iyi akşamlar" diyerek cevap verdi. Sustum ve yoluma devam ettim, Kapıda Bay Whilson beni bekliordu, hemen heyecanla bindim arabaya, beraber evin yolunu tuttuk. Babam gelmiştir hevesiyle yüzümde güller açıyordu adeta. Ve nihayetinde eve geldik, işte büyük an gelmişti!
Zili çaldık, kapıyı Bianca'nın açmasıyla birlikte hemen boynuna atladım. İçeriye girdim evi aramaya koyuldum. Salona bakıyorum babam yok, odasına çıkıyorum babam yok.
-Bianca,hemen bakarmısın!
-Dinliyorum Chloe?
-Babam gelecekti hani nerede?
-Şeyy..Chloe..
-Noluyor Bianca, anlatacak mısın?
- Bay Whilson ve ben sana bunu nasıl söyleyeceğiz bilmiyorum. Baban işlerinden dolayı bu haftada gelemeyecekmiş, üzüleceğini dile getirdik fakat elinden birşey gelmediğini, senin geleceğini düşünmesi gerektiğini söyledi.
Hakim olamadım o an göz yaşlarıma,koşarak odama çıktım içimde fırtınalar kopuyordu, yüreğimde ise tarifini bilmediğim bir sızı oluştu. Ne yapacaktım şimdi? Gün boyu onu beklerken bu hayal kırıklığını nasıl atlatacaktım? Üzerimi değiştirip hemen dışarı çıktım. Aralık ayında olmamıza rağmen yüzümü okşayan tatlı bir esinti vardı. Ağlayarak yürüyordum, o an bir çıkmaza girmek istedim. O geceyi dışarda geçirmeye karar verdim ve telefonumu kapattım. Acıkmıştım paramda vardı, hemen bir yere girip birşeyler atıştırdım. 10-15 dakika aralıklarla ağlamaya devam ediyordum.

BROKEN HEARTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin