6. yüzyılda Sabirler yavaş yavaş unutulurken aynı bölgede, yani Don-İdil-Kafkasya üçgeni içinde bu kez
görünmeye başladı ve onların yerini aldı. Aynı bölge ve sınırlar içinde bu iki devletin yer alması bazı tarihçileri Hazarlar'ın Sabirler'in uzantısı olduğu düşüncesine götürmüştür. Başka bir kaynakta da, Hazar adının Sibir diye adlandırdıkları kavime İranlıların verdikleri isim olduğunun yazılmış olması bu kanıyı güçlendirmektedir. Hazarlar'ın Türk oldukları konusunda tüm tarih kaynakları anlaşma içindedir. Ne var ki, nereden geldikleri konusunda değişik yorumlar ve görüşler bulunmaktadır.Hazar İmparatorluğu, tarih sahnesinde görünen en uzun ömürlü devlettir.içinde yerini almıştır. Önceleri ikibuçuk yüzyıl süre ile Belencer kentini başkent yapmışlardır. İmparatorluk genişleyince bu kez de Volga kenarındaki İdil kentini yeni başkent olarak gene ikibuçuk yüz yıl kullanmışlardır. İdil kenti zamanımızda Astırhan adı ile yaşamaktadır. Hazarlar
'dan gelerek yeni ülkelerine yerleştikleri zaman buralarda yaşayan Türk boylarını da kendilerine bağlamışlar ve böylece güçlenerek kısa zamanda bağımsız bir devlet kurabilmişlerdir. Önceleri Kuzeydoğu Kafkasya'da ve Dağıstan'da yaşayan Hazarlar sonraları daha kuzeye çıkmışlar, Hazar Denizi'nin kuzey kısımları, Volga Ovası, Kuban bölgesi ve Kırım civarını da alarak sınırları içine katmışlardır. Hazarlar daha sonraları hem Kuzey Asya'ya hem de Doğu Avrupa'ya doğru genişleme göstermişler ve bu bölgelerde yüzyıllarca etkili olmuşlardır. Başlangıçta Aral Gölü'nün güneyindeki Harzem bölgesi de Hazarlar'ın sınırları içinde yar alıyordu. Bulgar boyları ile daha sonraları Macaristan Krallığı'nı kuran Türk Arpad boyu da Hazarlar'ın birer kolu idi. Arpadlar Hazarlar'ın Kabar kolunun uzantısı olarak tarih sahnesine çıkmış ve daha sonra Avrupa'ya göç ederek Hunlar ile Avarlar'ın kalıntıları üzerinde bir Macar Krallığı kurmuşlardır.
Hazarlar'ın başına geçen kağanların adları biliniyorsa da bunların saltanat süreleri kesin olarak saptanamamıştır. Eldeki bilgilere göre Hazarlar' in kağanları şu sıra ile tarih sahnesine çıkmışlardır.1. Bulan (620-630)2. Ubaca3. Hizkiya4. I.Menaşe5. Hanuka6. İshak7. Sabulon8. II.Menaşe9. Nişi
10. I.Harun 11. Menahem 12. Benyamin 13. II.Harun 14. Yusuf (931-965)
Bu sıranın yanı sıra, 650 yıllarında Hazar devletini kuran kağana bazı kaynaklarda Hazar Han adı verildiği görülmektedir. Değişik kaynaklar başa geçen kağanları anlatırken değişik adlar da kullanmıştır.
Hazarlar, Kafkasya ve kuzeyinde genişledikten sonra hem Doğu Avrupa'ya, hem de Anadolu'ya doğru çeşitli akınlar düzenlediler. Bu akınlar sırasında Anadolu'nun doğu kısımlarında bazı bölgeleri ele geçirdiler. Gürcistan ve Azerbaycan'ı aldılar. Bir süre sonra bu bölgeye Arap orduları geldiler. Araplar Hazarlar'a karşı sefere çıktılar. Hazarlar bir kez daha bu orduyu geri püskürttüler.
Araplar Bizans'ı kuşattıklarında, Hazarlar da Bizans'ın dostu olarak Kafkasya'nın güneyine doğru inmeye başladılar. Bunun üzerine Araplar yeni bir ordu toplayarak Hazarlar'ın üzerine gittiler ve Kafkasya'yı geçerek Hazar başkenti Belencer kentini aldılar. Araplar başkenti talan ettiler ve çok miktarda ganimeti ülkelerine götürdüler. Hazarlar bir süre sonra toparlandılar ve yeni bir ordu ile başkentlerini geri alarak Araplar'ı ülkelerinden kovdular. Bu hızla güneye inen Hazar orduları Diyarbakır'a kadar geldi. Bir süre sonra Araplar yeniden Hazar seferine çıktılar, başkent Belencer'i ikinci kez alarak diğer büyük Hazar kenti olan Semender'e kadar ilerlediler. Araplar Hazarlar'a karşı büyük bir saldırıya geçtiler, İslam orduları Hazar ülkesinin ortalarına kadar geldiler, Volga kıyılarını tutan Hazar ordularını dağıtarak Hazar Kağanını zorla Müslüman yaptılar. Canını kurtarmak karşılığında Hazar Kağanı Müslüman oldu. Kağana Müslümanlığı öğretmek için din adamları gönderildi ve zorla Müslüman yapılmaya çalışıldı. Kağan bir, iki yıl Müslüman olmuş gibi göründüyse de aslında olmadı ve Müslümanların baskılarına karşılık bir süre sonra Yahudilik dinini benimsedi. Et ve şaraba düşkün olan Kağan bir türlü Müslümanlığı kabullenemedi.
Hazar ülkesini kendine bağlayan İslam Komutanı Mervan bir süre sonra iç karışıklıklar yüzünden ülkesine dönmek zorunda kaldı. Emevi ve Abbasi çekişmeleri Müslümanlığın fetih gücünü azalttı. Hazarlar da bu durumdan yararlanarak yeniden toparlandılar ve kendi bölgelerinin en güçlü devleti oldular. İslam orduları bir yandan Bizans'ı zorlayarak ve İstanbul'u iki kez kuşatarak Avrupa'ya geçmek isterken, diğer yandan da Hazar ülkesini zorlayarak Kuzey Karadeniz yolu ile de Avrupa'ya dinlerini yaymak istiyordu. İslam orduları iki kez Hazar ülkesinin içine kadar gelmelerine karşın, Hazarlar'ın direnmeleri yüzünden daha ilerilere gidememişler ve bir süre sonra karşı saldırılarla karşılaştıkları için de geri çekilmek zorunda kalmışlardı.
İslam orduları ile sürekli savaşan Hazarlar Bizanslılarla dostluk ilişkileri içinde olmuşlardır. Saraylar düzeyinde kız almışlardır. Bir Bizans İmparatorunun anası Hazar prensesi olduğu için Leon Hazar adını taşır. İslam orduları Bizans'a saldırdığı zaman Hazarlar güneye iniyorlar, Hazar ülkesine saldırdığı zaman da Bizans orduları Doğu Anadolu'ya çıkıyorlardı. Böylece bu iki devlet İslam ordularına karşı birbirlerini korumuşlardır. Ayrıca Sasaniler'in Bizans'a saldırıları karşısında gene Hazarlar Bizans devletine yardımcı olmuşlardır. Hazarlar Bizans İmparatoru'na askeri yardım göndererek Sasani ordusuna yenilmesini önlemişlerdir.
630 yıllarından sonra bağımsız hakanlık dönemine giren Hazarlar, Bizans ile yine karşılıklı dostluk anlaşmaları imzalamışlardır. Karadeniz'in kuzeyindeki büyük Bulgar devleti Hazarlar'ın genişlemesine dayanamayarak yıkılmış ve Bulgarlar Doğu Avrupa'ya göç etmişlerdir. Bulgarlar'ın Doğu Avrupa'ya göç etmeleri ve bölgede yeniden güçlenmeye başlamaları üzerine, Bizanslılar Bulgarlara karşı Hazar devletiyle yine anlaşma içinde olmuş ve bu denge içinde, Doğu'dan ve Batı'dan gelen saldırılara karşı koyabilmiştir. Bizans devleti uzun ömürlü olmasını Hazarlar'a borçludur.
Abbasilerin başa geçmesiyle birlikte İslam ordularının fetih gücü düşmüş ve Hazar-Arap çatışması da gerilemiştir. Bununla beraber Hazar orduları güneye akınlar yapıyorlardı. Harun Reşit zamanında bir İslam ordusu Hazarlar'ı geri püskürtünce Hazarlar Arap ülkesine doğru akın yapmaktan vazgeçtiler. Hazarlar güney sınırlarında Araplarla uğraşırken, doğu sınırlarında ciddi bir saldırı veya sorun ile karşılaşmadılar. Bulgarları Doğu Avrupa'ya göçe zorladıktan sonra doğu bölgesinde Hazar devleti uzun süre rahat etti. İslam orduları ile savaşması nedeniyle, Bizanslılar Hazarlar'a Kırım bölgesinde anlayış gösterdiler ve onların Karadeniz'in kuzeyinde genişlemelerine pek ses çıkarmadılar.
Bizans'ın iç kargaşalıklarında Hazarlar'ın da öne çıktığı görülmüştür. Taht kavgalarında yitiren tarafın Hazar ülkesine kaçtığı ve daha sonra da Hazar ordusunun desteği ile İstanbul'a gelerek yeniden tahta çıktığı görülmüştür. Bizans devleti sürekli entrikalar içinde olduğundan, geri tepen siyasal oyunlarda zayıf kalanların hemen Hazarlar'dan yardım istemesi gibi durumlar çok görülmüştür. Bizans ile iyi ilişkilerini sürdüren Hazarlar, düzenli bir orduya sahip oldukları kadar, Orta Asyalı karakterleriyle de gelişmiş bir devlet yapısını örgütleyebilmişlerdir. Nitekim, İslam ordularının iki kez ülkenin içine girerek başkenti almalarına karşın Hazar devletinin çökmemesi, aksine giderek güçlenmesi ve V yüzyıl boyunca güçlü bir imparatorluk olarak sürmesi, Hazar devletinin ne kadar güçlü olduğunu göstermektedir.
Hazar devletinin sona ermesine yol açan sebepler, Kuzey Karadeniz'de Ruslar'ın ortaya çıkması ve Selçuklu Türkleri ile Kıpçak Türkleri'nin bu devlete sürekli saldırılar düzenlemeleri sonucunda ortaya çıktı.