İnsan yaşadıkça anlıyor ki; unutmak da, unutmamak da nimettir.
Unutmak ne tuhaf şey degil mi?Unutunca o anı hiç yaşamamış, o sözü hiç duymamış, o şeyi hiç görmemiş ve o kişi ile hiç tanışmamış oluyoruz.
İnsan unutmaktan korkuyor sevdiği ne varsa ve unutmak istiyor sevmediği her şeyi...Ya unutmamak, unutamamak?
Unutamamak daha da fena, unutmak isteğimiz onca şey hala hafızalarımızda. Unutabilseydik kırgınlıkları, üzüntüleri ve kötü anıları dünya daha güzel bir yer olmaz mıydı sizce de?Asıl mesele; o bakışı, o duruşu, o insanın içine ılık ılık akan sözleri ve o güzelim gözleri unutmak mı, unutmamak mı? Bütün mesele bu demiyorum ama meselenin özü bu sanki...
Bence unutulmamalı bazı şeyler, eski aşklar, eski aşıklar unutulmamalı...
Tamam, eskiyse bir şeyler yanlış gitmiştir kabul ama sayılı günden oluşan ömrümüzün bir bölümünde bize kalbimizin varlığı hatırlatan, midemizde kelebekler uçuşmasına sebep olan, zamanın birinde otuz iki diş gülümsememizin nedeni olan kimse unutulmamaya değerdir.
Hatırla demiyorum ama muhakkak unutma onu!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateşsiz Silahlar
Poesíaİste bu hikaye bir hikaye değildir.O an kalbe düşen ne ise hangi kırıntı ise odur burda can bulan...